Dün medyadan bahsettim. Bugünde devam edeceğim. Ama dinci medyadan... Bu medyanın bir kısmı insanımıza tatlı dil, gözyaşı, barış, huzur vs. kavramları ile yaklaştı. Diğer bölümü ise cihat ayetleri, hadisleri, kılık kıyafet hatta tuvalet kâğıdını bile gündem ederek, kendilerine göre belirledikleri ölçüleri "din ölçüsü" olarak milletimize yansıtmaya kalktı. Bunlar dosttular. Kimse kimsenin aşına, işine, itikadına bakmıyor, hep birlikte "yola devam", emrinin gereklerini yerine getiriyorlardı. Ve gün geldi araya para girdi, menfaat girdi, dünyalık şan şöhret, koltuk kaptırmama gayreti girdi. Şimdi çırpınıyorlar. Kimisi Gülen'in fedailiğini yapıyor, kimisi eski başbakan Erdoğan'ın ve AKP'nin. Ama öyle bir geçmişleri var ki? İktidarın karşısında esas duruşta diyalogdan düğüne beraber gidiyor, Abant toplantılarına beraber katılıyor, Türkçe olimpiyatlarını göğe yükseltiyor, doğum ve kuruluş yıldönümü pastalarını beraber kesiyorlardı?17-25 Aralık sonrası eski başbakan, Gülen grubunun bütün teşkilatlanmalarına savaş açtığını, bizzat ilan etti. Tabi bu savaşın medya boyutu da vardı. Ama bu günlerde yine eski ve yeni başbakanın ısrarla körüklediği Ortadoğu ateşi, ülkemize sıçramasından ötürü Erdoğan, AKP, Gülen çatışması ikinci planda kaldı. Kaldı kalmasına rağmen ama hükümet yandaşı medya grubu, Ortadoğu ve Türkiye'de yanan ateşin bir sebebinin de Gülen hareketi olduğu konusunda ısrar etmeleri, Gülen'in beddua kapsama alanını genişletmesine sebep oldu. Artı Gülen hareketi mahkemelere de giderek yüzlerce dava ve trilyonlarca tazminat isteğinde bulundular. Haliyle konu dünya menfaati olunca dün el ele, kol kola oldukları medya patronlarının buna itirazı vardı. Daha doğrusu "mağdur" pozisyonuyla haklı çıkma gayreti, desek daha iyi olur. Bu gayreti manşetlerine taşıdılar. 30 Nisan tarihli Yeni Akit Gazetesinde "Akit gazetesi Gülen'in peşini bırakmayacak" başlıklı haberde, "? Gülen'in, duyarlı medyayı susturma ve yıldırma girişimine, Akit Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ile Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler ve Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan sert tepki gösterdiler" deniliyordu. Devamında ise Akit gazetesinin İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu'nun şu açıklaması vardı; "Fetullah Gülen'in, diyalogdan ve hoşgörüden yana olmadığını dile getiren gazetemize, bir ceza davası açıyorsunuz yetmiyor, bir de tazminat davası açıyorsunuz, o da yetmiyor, basın kuruluşlarına şikâyette bulunuyorsunuz. Bir taraftan Yahudi'ye karşı, Hıristiyan'a karşı hoşgörülü olunup, Müslüman'a karşı bu kadar şedit olmaya ben bir anlam veremiyorum? Ancak bizden, Fethullah Gülen'e rahat yok?" (www.yeniakit.com.tr)YÜZLEŞME VAKTİ? 17 yıldır bu ülkede "dinler arası diyaloga" karşı Hakk'ın ölçüsünde tek duruş gösteren Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Sayın Baş'ın duruşu zaman, mekân ve menfaate göre hiç değişmedi, değişmezde.Bakın! Bu gazeteden yıllardan beri Sayın Baş'ın, diyaloga karşı bir ve beraber olma gayreti ve bu çaba için yaptığı, attığı adımlar anlatıldı. Bunlardan birini gazetemizin başyazarı, Sayın Muharrem Bayraktar, 10 Ocak 2014 tarihli "Hey gidi 'Vakit Gazetesi' hey!" başlıklı yazısıydı. Bir daha hatırlayalım?"? Değişik heyetler oluşturan Prof. Baş, bazı medya organlarına, cemaatlere, cemaat önderlerine "dinler arası diyalog" sürecinin tehlikelerini anlatan bilgiler aktardı. Bu heyetlerin birinde de rahmetli Ali Gedik Hocamız, Sabri Terzi bey ve Mehmet Emin Koç Hoca vardı. Bu değerli dostlarımızdan oluşan heyet, 1998 yılının, Mayıs ayında Vakit Gazetesi sahibi Mustafa Karahasanoğlu'nu ziyaret etti. Karahasanoğlu ile 2 saate yakın bir görüşme oldu. Kendisine uzun uzun "dinler arası diyalogun" küresel bir tezgâh olduğu, olayın temelinde 2. Vatikan Konsülü'nde alınan "Müslümanları hoşgörü içinde Hıristiyanlaştırmak" kararının yattığı, Fethullah Gülen'in, Papa'ya sunduğu mektupta kullandığı ifadelerin bir Müslüman din adamına ve İslam itikadına yakışmayan içerik taşıdığı" anlatıldı. Fethullah Hoca'nın yanında bulunan Alaattin Kaya'nın, Papa'nın eteğini öperken çekilen fotoğrafı gösterildi. Ayetler, hadisler okundu, deliller sunuldu. Karahasanoğlu, dinledi, dinledi, dinledi, şaşırdı, başını salladı, yutkundu. Sonunda Sabri Bey şunları söyledi: "Mustafa Bey, bütün bu anlattıklarımızdan sonra, dinler arası diyalog" konusunda, Papa'ya sunulan mektup konusunda her halde okuyucularınızı uyaran yayınlar yaparsınız." Karahasanoğlu, başını salladı. "Hayır" dedi. "Maalesef bu talebinize olumlu cevap veremeyeceğim. Ben, şu anda yanıma ilk geldiğiniz noktada duruyorum. Bu arkadaşlara (Cemaati kastediyor) bakış açım değişmedi. Onlarla 'değişik ilişkilerimiz' var. Böyle yayınlar yaparak bu ilişkiye zarar veremem." Şimdi! Kim, kimin peşini bırakmıyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025