Birçok ortamda mevcut siyaseti, siyasetçileri ve icraatlarını anlatıyorduk. Vatandaş dediklerimize itiraz etmiyor ama 'çalmayan mı var, kötünün iyisi' mantığıyla kendine bir kaçış kapısı açıyordu.
Parası yok, evini geçindiremeyen, bankalara borçlu olanlara ekonomiyi ve kurtuluşu anlatıyorduk.
Ne cevap veriyorlardı biliyor musunuz? "Caddeler araç dolu, herkesin elinde son model telefonlar; millet yiyor, içiyor, geziyor. Nerede açlık."
Hukuk sistemini anlatıyor, dün ile bugünü örnek gösteriyorduk. Vatandaş, ya FETÖ'ye atıf yapıyor, ya da "Beni neden içeri almıyorlar, illaki bir şey yapmıştır" diye bir bakış sergiliyordu.
Eğitim, sağlık, çalışma hayatı vs. her konuda vatandaşta müthiş bir savunma mekanizması geliştirilmişti ve vatandaş kendine ait olmayan bu kimlikle birilerinin fedailiğini yapıyordu.
Diğer taraftan Prof. Dr. Haydar Baş gerçekten çok farklı bir lider, çözüm insanı, dediklerini yapabilecek kapasitede, zaten nasıl yapacağını da açıklıyor, diyenler de çok çok fazlaydı. Ama hak verdikleri halde onlar da hakikate koşmadı.
Bazen kendi kendime, bazen de arkadaşlar arasında, 'neden millete rağmen siyaset yapıyoruz, millete rağmen dini, tarihi ve ekonomik gerçekleri anlatıyoruz' şeklinden nefsani bir düşünceye kapılırdık.
Aklıma denizyıldızlarının hikâyesi gelirdi. Anlatayım;
Sahilde yürüyüş yapan bir adam denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Yaklaştığında bu kişinin sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını görür.
Hayretle sorar; "Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?"
Yaptığı işe devam eden kişi; "Yaşamaları için" der.
Adamın şaşkınlığı daha da artmıştır! "İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?" der.
Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, "Bak onun için çok şey değişti," karşılığını verir.
İşte Baş Hocamız bunu yaptı. Benim gibi yüz binlerce kişinin ufkunu, basiretini açtı. Hak ile batılı ayırt edebilecek ölçüleri kazandırdı. Yani bizi hayatta tuttu. Ötesi var mı?
Tabi bu süreçte (ki, devam ediyor, edecek de) karşımıza çıkan en önemli başlık din idi. Birileri insanımızı öylesine afyonlamış ki, helale haram, harama helal dedirtecek noktaya getirmiş.
Bu kişilere, Hz. Süleyman ile kuşun hikâyesini anlatırdım.
Hz. Süleyman, kanadı bir derviş tarafından kırılan kuşa, "neden kaçmadın" diye sorar.
Kuş; "Dervişlik hırkası giymişti, zarar vermez diye kaçmadım" der.
Hz. Süleyman kısas ile dervişin kolunun kırılmasına karar verir.
Ama kuş itiraz eder ve der ki; "Kolunu kırmayın, hırkasını çıkartın. Onunla kandırıyor."
Bu mealde bizler genel başkanımız Hüseyin Baş ile bu ülkedeki çakma dincilerin de, Atatürkçülerin de, ulusalcıların da, milliyetçilerin de vs. hırkalarını çıkaracağız.
Var mısınız! Unutmayın, güzel günler bizlere de uğrayacak…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024