Türkiye ekonomisinde çok garip şeyler oluyor. Bir bakıyorsunuz, döviz kurları rekor üstüne rekor kırıyor, sonra bir şeyler oluyor ve kurlar bir anda 5 puan aşağıya iniyor. Herkes şaşkın bir vaziyette... Sanayici, ihracatçı, ithalatçı, esnaf, çiftçi, vatandaş kimse ne olduğunu ve de ne olacağını bir türlü kestiremiyor. Ama şu bir gerçek ki, eğer ne olacağını kestiren birileri varsa, oturduğu yerden ciddi paralar kazandığını kesin.
Kurların dalgalı bir seyirle rekorlar kırması ekonomiye büyük darbe vuruyor, bunu biliyoruz, ama bir anda aşağıya inmesi de en az bu kadar darbe vuruyor. Dikkat ederseniz, iş adamlarının en büyük şikayetlerinden birisi "ekonomide belirsizlik"tir, "istikrarsızlık" tır.
Bu tür dalgalanmaların olduğu bir ekonomide, üretici asla fiyat belirleyemez. Fiyatların belirlenemdiği ekonomide de ürünlerin arz sorunu yaşanır, stokçuluk doğal olarak artar.
Ekonomide istikrar sağlanmadan, sadece stokçuluğun üzerine gitmek de çözüm olmaz.
Önce normal vatandaşı bile stokçuluğa iten etkenler ortadan kaldırılmalıdır ki vatadaşlar buna yönelmesin.
Şimdi gelelim, döviz kurlarının bir anda 5 puan aşağıya düşmesine... Dolar kuru 18.40 lira seviyesindeyken, ne oldu da 13.00 liralara kadar düştü. Elbette ki bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilan ettiği "yeni finansal alternatif"le alakası var. Neymiş bu alternatif?
Döviz mevduatı olanlar bunu bozdurup TL mevduatına yatıracak. Eğer bunun faiz getirisi kur artışından fazlaysa bu faiz geliri onların olacak. Eğer kur artışı faiz gelirinden fazla ise aradaki fark Hazine'den karşılanacak. Bu faiz geliri stopaj vergisinden de muaf olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sistemle alakalı şunları söyledi:
"Bundan sonra hiçbir vatandaşımızın 'Kur daha yüksek olacak' diye mevduatını Türk Lirası'ndan dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak."
Bu hamleyle Hükümet; "faiz lobisi şöyle", "faiz lobisi böyle" diyerek sözde faiz lobilerine savaş açarken, naslara göre faiz artımının caiz olmadığını savunurken, örtülü ve sınırsız bir faiz artırımının önünü açmış oldu.
Hazine garantili, dolara endeksli faiz dönemi başladı. Bunların hocaları enflasyon kadar faiz almak caizdir derdi, bunlar işi daha da ilerlettiler, faiz gelirlerini dolar kuru artışına endekslediler, vergiden de muaf tuttular. Bakalım daha neler göreceğiz?
Hükümet; yollara, köprülere, havalimanlarına, şehir hastanelerine garanti veriyordu, şimdi faiz gelirine de garanti veriyor. Yine vatandaşın cebinden çıkacak.
Siyasilerin bu konuda naslara bakmadığı kesin!
Bir diğer konu ise, Merkez Bankası'nın faiz belirlemesinin, hatta faiz indirmesinin hiçbir anlamı kalmadı. Faiz, dolar kuruna endekslenince, faiz oranını belirleme yetkisi Merkez Bankası'ndan alınıp, serbest piyasaya devredilmiş oluyor. Çünkü dolar kurunu piyasa belirliyor. Serbest piyasayı elinde bulunduranlar da belli, millet olmadığı kesin.
Hükümetin bu kararına ilişkin ekonomi uzmanlarından birçok yorumlar geldi. Özetle bazılarını aktaralım:
"Açıklanan yeni kararlar, döviz kurunu kısa vadede bir nebze olumlu etkilese de ileriye doğru Hazine'nin ve Merkez Bankası'nın yükümlülüklerini olağanüstü artıracak."
"Bugünkü döviz kurunu düşük gösterirken, ilerideki kur artışının bedelini Hazine'ye ödetmenin hazırlığını yapmış durumdalar."
"Hazine, bu kur farkını vatandaşlardan toplanan vergilerle ödeyecek. Bu, ülke ekonomisinin tam bir dolarizasyona götürülmesidir. Para politikalarının etkisini sıfırlar."
"Kendi parasını değersiz gören, yabancı para ile güven vermeye çalışan bir yönetim başarılı olamaz."
"Türk Lirası faiz oranlarını talimatla düşürüp, Türk Lirası faizinin çok üstündeki kur artışı beklentisinin garanti yoluyla karşılanacağını söylemek, örtülü bir faiz artırımından başka bir şey değildir."
"Bir ülkenin Hazinesi, kendi vatandaşına borçlanırken, hiç başka bir ülkenin para birimiyle borçlanır mı?"
"Milli ve yerli bankacılık sisteminin tamamıyla dövize endeksli mevduatla çalışması hangi millilik, yerlilik anlayışına sığıyor?"
"Sayın Erdoğan'ın son dönemlerde sık sık bahsettiği 'düşük faiz-yüksek kur', 'rekabetçi kur' söylemi, yani övünerek gündeme getirdiği yeni ekonomik model daha bugünden iflas etmiştir."
Konuyla alakalı en çarpıcı değerlendrmeler ise Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan geldi:
"Bu, çok ciddi bir döviz girişinin olduğunun göstergesidir. Bu milyar dolarların üzerinde bir meblağ olmalıdır. Belki de 40-50 milyar dolar döviz girişidir bu. Bu girişi bu ülkede yapabilecek bir kişi tanıyorum, başka birini bilmiyorum. O kişinin kim olduğunu siz de tahmin ediyorsunuz. Eğer kişilerin paraları devreye giriyorsa, seçim de geliyor demektir."
BTP Lideri sosyal medya hesabından da şu mesajı paylaştı: "Piyasaya yerli biri tarafından en az 40 milyar dolar döviz sürüldü. Gerisi hikaye. O zaman 5 soru: Kim bu kadar dövizin sahibi? Bu zamana kadar neredeydi? Bu kadar paraya nasıl sahip oldu? Parasını ne zaman geri çekecek? Parayı neyin hazırlığı için piyasaya sürdü?"
Evet, zaman her şeyi gösterecek. Ama şu bir gerçek ki, Türk milleti olarak bizler tercihlerimizi yanlış yapmaya devam edersek, daha acı faturalar ödemeye devam edeceğiz.
Artık çözümü tercih etmeliyiz ve önümüzde bir seçenek var: Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni parti programına alan tek siyasi hareket Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkanı Hüseyin Baş.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024