Başbakan dindar bir gençlik yetiştireceğiz dedi tartışmalar başladı. CHP başta olmak üzere din kelimesini duyunca alerji duyan herkes konuşmaya, yazıp çizmeye başladı. AKP “Din” dedi mi karşısına geçmeye hazır onlarca hazır kıta var. Bu bilindiği için sık sık bu kavram üzerinden tartışmaları görüyoruz. Başbakan, grup konuşmasında konuyla ilgili aleyhe yazı yazanlara verdi veriştirdi. Gençler dindar olmasında tinerci mi olsun dedi. Ve bir şey daha söyledi başbakan; “bir insan hem dindar hem çağdaş olamaz mı?” Bu tartışma ile ilgili çok şey söylenebilir ancak ben son cümle ile ilgili birkaç noktayı açmak istiyorum.
Aslında, başbakanın, “bir insan hem çağdaş hem dindar olmaz mı?” sorusunu, “bir insan hem laik hem Müslüman olamaz mı?” şeklinde de sorabiliriz.
Bu sorunun iki cevabı var: Doğru cevap ve Milli Görüşçü cevabı.
Önce doğru cevabı söyleyelim; dindarlık kişinin yaratıcısına olan kalbi yakınlığıdır. Rabbini sevmesi, O’ndan korkması, O’nun emir ve yasaklarına uyması diye konuyu uzatabiliriz ama işin özü kişinin rabbi ile olan bağıdır.
Laiklik ise kişi ile ilgili bir kavram değil, devlet ile ilgili bir kavramdır. Birbirinden farklı bu iki kavramın karşılaştırılması, birbirine muadil iki kavrammış gibi gösterilmesi saçma bir şeydir. Dolayısı ile bir insan hem devlet sisteminde laikliğin gerekliliğini savunabilir, hem de dindar olabilir. Ya da bir insan hem dindar hem cumhuriyetçi olabilir.
Ancak Milli Görüşçü cevabına göre; bir insan hem laik hem Müslüman olamaz. Hem dindar hem cumhuriyetçi olamaz. Laiklik dinsizliktir. Bu cümlelerin bizzat başbakanın da ağzından çıktığını hepimiz hatırlıyoruz. Milli Görüş, yıllardır “dinsiz devlet yıkılacak elbet” diye sloganlarla siyasi çalışmalar yürütüldüğünü de hatırlıyoruz.
Milli Görüş zihniyeti yıllar içerisinde bu fikirleri savunarak kendine taraftar bulurken, diğer taraftan da cumhuriyeti seven dini hassasiyetleri yoğun olmayan insanları da ötekileştirmiştir. “Siz madem cumhuriyetçisiziniz, laiklikten yanasınız, dindar olamazsınız hatta Müslüman dahi olmazsınız. Patates dinindensiniz” diyerek diğer cepheyi oluşturdular. Bu şekilde hem toplumu ikiye böldüler, hem de devlet ile milleti kavgalı hale getirdiler. Ve AKP bu gerilim ve kavga zemininde doğup büyüdü. AKP’yi üç dönemdir iktidarda tutan da bu kavga ve gerilim değil mi? AKP iktidarda olduğu süre içerisinde yaptığı Ergenekon operasyonlarını, Yargıya müdahale adımlarını ve benzer alanda atılan daha birçok adımı hep ötekiyi göstererek atmadı mı?
Yıllardır yaptıkları çalışmalarla toplum içinde ve devlet millet arasında derin fayların oluşmasına zemin hazırlayanlar ve siyasetlerini bu fayları derinleştirmek üzere bina edenler ve de aynı zeminde tartışma açarak siyaset yaptıkları bir dönemde başbakan sıkışınca, “bir insan hem çağdaş, hem dindar olamaz mı?” diye soruyor.
Olur sayın başbakan! Bir insan sonuna kadar samimi bir Müslüman, inancını dört dörtlük yaşayan bir dindar ve aynı zamanda cumhuriyeti, devleti yürekten seven cumhuriyetçi, çağı yakalamış bir çağdaş olabilir. Ama bu sizin kitabınızda yazmaz.
Geçmişte sizin propagandalarınıza karşı çıkıp “bir insan hem dindar, hem cumhuriyetçi, çağdaş olabilir. Ben inancımı sonuna kadar yaşayan samimi bir dindarım ve devletimi, askerimi seven, cumhuriyet ilkelerini savunan bir cumhuriyetçiyim” diyen Prof. Dr. Haydar Baş’ı derin devletin ajanı, askerin adamı olmakla itham ediyordunuz. Size, “cumhuriyetin kuruluş yıllarında, saltanat ile cumhuriyet rejimi arasındaki kavgayı dindarlar ile dinsizlerin kavgası imiş gibi algılatıyorlar, saltanatı dinle özdeşleştirip cumhuriyeti dinsizlikle suçluyorlar, bunlara kanmayın” denildiğinde, bu sözlerin sahiplerine layt Müslüman diyor, pasiflikle suçluyordunuz.
Şimdi ise, Türkiye’deki laiklik bir tarafa Arap ülkelerine laiklik ihraç etmeye çalışıyor, ötekileştirdiğiniz insanlara “hem dindar, hem cumhuriyetçi olunabilir” diyorsunuz. Sizdeki değişimi fark etmemek mümkün değil. Ama sizde değişmeyen bir şey var; her zaman yanlış yerde duruyorsunuz. Hakkınızı yemeyelim bu konuda istikrarlısınız.
Aslında, başbakanın, “bir insan hem çağdaş hem dindar olmaz mı?” sorusunu, “bir insan hem laik hem Müslüman olamaz mı?” şeklinde de sorabiliriz.
Bu sorunun iki cevabı var: Doğru cevap ve Milli Görüşçü cevabı.
Önce doğru cevabı söyleyelim; dindarlık kişinin yaratıcısına olan kalbi yakınlığıdır. Rabbini sevmesi, O’ndan korkması, O’nun emir ve yasaklarına uyması diye konuyu uzatabiliriz ama işin özü kişinin rabbi ile olan bağıdır.
Laiklik ise kişi ile ilgili bir kavram değil, devlet ile ilgili bir kavramdır. Birbirinden farklı bu iki kavramın karşılaştırılması, birbirine muadil iki kavrammış gibi gösterilmesi saçma bir şeydir. Dolayısı ile bir insan hem devlet sisteminde laikliğin gerekliliğini savunabilir, hem de dindar olabilir. Ya da bir insan hem dindar hem cumhuriyetçi olabilir.
Ancak Milli Görüşçü cevabına göre; bir insan hem laik hem Müslüman olamaz. Hem dindar hem cumhuriyetçi olamaz. Laiklik dinsizliktir. Bu cümlelerin bizzat başbakanın da ağzından çıktığını hepimiz hatırlıyoruz. Milli Görüş, yıllardır “dinsiz devlet yıkılacak elbet” diye sloganlarla siyasi çalışmalar yürütüldüğünü de hatırlıyoruz.
Milli Görüş zihniyeti yıllar içerisinde bu fikirleri savunarak kendine taraftar bulurken, diğer taraftan da cumhuriyeti seven dini hassasiyetleri yoğun olmayan insanları da ötekileştirmiştir. “Siz madem cumhuriyetçisiziniz, laiklikten yanasınız, dindar olamazsınız hatta Müslüman dahi olmazsınız. Patates dinindensiniz” diyerek diğer cepheyi oluşturdular. Bu şekilde hem toplumu ikiye böldüler, hem de devlet ile milleti kavgalı hale getirdiler. Ve AKP bu gerilim ve kavga zemininde doğup büyüdü. AKP’yi üç dönemdir iktidarda tutan da bu kavga ve gerilim değil mi? AKP iktidarda olduğu süre içerisinde yaptığı Ergenekon operasyonlarını, Yargıya müdahale adımlarını ve benzer alanda atılan daha birçok adımı hep ötekiyi göstererek atmadı mı?
Yıllardır yaptıkları çalışmalarla toplum içinde ve devlet millet arasında derin fayların oluşmasına zemin hazırlayanlar ve siyasetlerini bu fayları derinleştirmek üzere bina edenler ve de aynı zeminde tartışma açarak siyaset yaptıkları bir dönemde başbakan sıkışınca, “bir insan hem çağdaş, hem dindar olamaz mı?” diye soruyor.
Olur sayın başbakan! Bir insan sonuna kadar samimi bir Müslüman, inancını dört dörtlük yaşayan bir dindar ve aynı zamanda cumhuriyeti, devleti yürekten seven cumhuriyetçi, çağı yakalamış bir çağdaş olabilir. Ama bu sizin kitabınızda yazmaz.
Geçmişte sizin propagandalarınıza karşı çıkıp “bir insan hem dindar, hem cumhuriyetçi, çağdaş olabilir. Ben inancımı sonuna kadar yaşayan samimi bir dindarım ve devletimi, askerimi seven, cumhuriyet ilkelerini savunan bir cumhuriyetçiyim” diyen Prof. Dr. Haydar Baş’ı derin devletin ajanı, askerin adamı olmakla itham ediyordunuz. Size, “cumhuriyetin kuruluş yıllarında, saltanat ile cumhuriyet rejimi arasındaki kavgayı dindarlar ile dinsizlerin kavgası imiş gibi algılatıyorlar, saltanatı dinle özdeşleştirip cumhuriyeti dinsizlikle suçluyorlar, bunlara kanmayın” denildiğinde, bu sözlerin sahiplerine layt Müslüman diyor, pasiflikle suçluyordunuz.
Şimdi ise, Türkiye’deki laiklik bir tarafa Arap ülkelerine laiklik ihraç etmeye çalışıyor, ötekileştirdiğiniz insanlara “hem dindar, hem cumhuriyetçi olunabilir” diyorsunuz. Sizdeki değişimi fark etmemek mümkün değil. Ama sizde değişmeyen bir şey var; her zaman yanlış yerde duruyorsunuz. Hakkınızı yemeyelim bu konuda istikrarlısınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021