Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Sultanahmet Meydanı’nda yapılan “Barış ve Dostluk Rallisi”nin açılışında evlere şenlik bir konuşma yaptı.
Bağış AB’yi “insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesi” olarak tanımladı.
Başbakan Erdoğan AB için “Bir medeniyet projesi” demişti, Bülent Arınç “AB bizim aşkımız” demişti, şimdi de Bağış, “en kapsamlı barış projesi” diyor.
Nedir siyasilerimizde bu AB aşkı merak konusu… AB halkları hatta liderleri bile AB’ye bu kadar inanmıyor, sevmiyor, güvenmiyor, bizimkilerdeki bu sonsuz güvenin sebebi nedir?
“En kapsamlı barış projesi” olarak tanımlanan AB, bir, ABD ile birlikte ittifak halinde dünyaya, özellikle de İslam dünyasına kan ve gözyaşı getirmiştir; iki, kendi içinde de asla birlik ve huzuru yakalayamamıştır.
Öyle ki bugün AB ülkelerinin birçoğu kendi içinde çatışma halindedir.
Yeri gelmişken ifade edelim, Batılı ülkeleri bir ve beraber tutan asıl unsur medeniyet değildir, gücü, parayı, kaynakları ellerinde bulundurmalarıdır.
Gücü kaybettiklerinde bir anda kaos ve karmaşa başlamaktadır.
Örneğin Yunanistan’da yaşanan gelişmeler… Yunanistan Osmanlı’dan koparıldığından bu yana Avrupalıların doğuya, özellikle de Türk milletine yönelik maşası olarak kullanılmıştır.
Fakat ekonomik krize girdiğinde Avrupa için yaptığı onca hizmete(!) rağmen Avrupalı dostları(!) tarafından çok acı bir reçete önüne konulmuştur.
O gün bugündür Yunan idarecilerle, halk arasında, halkın kendi arasında sürekli çatışma yaşanmaktadır, sokaklarda güven kalmamıştır. Portekiz’de, İtalya’da, İspanya’da, Güney Rum Kesimi’nde ve birçok AB ülkesinde durum hiç de farklı değildir.
AB’nin ekonomik bir bataklığın içinde olması, idarecilerin bu noktadaki çaresizliği, halkın ayaklanması ve hükümetleri bir bir devirmesiyle sonuçlanmıştır.
Bu gerçekleri biz biliyoruz da AB bakanı olarak bilinen Bağış’ın bilmemesi mümkün mü? O halde kendi içinde dahi barışı tesis edemeyen AB nasıl “barış projesi” olabilir hem de “en kapsamlı” bir şekilde?
Egemen Bağış Ralli’de açıklamalarına devam etti, AB’nin içinde bulunduğu kriz sürecinde Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu belirtti ve “AB’nin sorunlarını çözmekte en önemli kilit ülke Türkiye. Onun için AB’nin sorunlarını çözmeye Türkiye olarak talibiz” sözlerini sarf etti. Bağış aynı açılışta, aynı konuşmada ilk başta AB’yi “en kapsamlı barış projesi” diye tanımlıyor göklere çıkartıyor; devamında ise AB’nin perişan vaziyetini itiraf ederek, Türkiye’ye muhtaç olduğunu söylüyor.
Sayın Bakan’a göre, Türkiye’nin problemleri hallolmuş, şimdi sıra AB’nin kurtarılmasına gelmiş(!) Yahu, madem AB kurtarılmaya muhtaç vaziyette, neden yıllarca milletimizi, “AB medeniyet projesidir”, “AB en kapsamlı barış projesidir”, “AB bize iş bulacak aş bulacak” diye kandırıp durdunuz?
Bugün Türkiye’nin yardımına ihtiyacı olduğunu söylediğiniz AB’ye neden bunca yıldır, siyasi, ekonomik, hukuki tavizler verip durduk?
İşin realitesine gelirsek, AB, Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar önce bahsettiği gibi dağılıyor.
AKP’li Türkiye ise siyasilerimizin caka sattığı gibi şuraya buraya yardım edecek durumda değil.
800 milyar doların üzerinde borcu olan, bütçe açıklarını kapatmak için sağdan soldan borç dilenen, tarımda dahi ithalatçı olan, madenlerini, kamu şirketlerini haraç mezat yabancılara kaptırmış olan, işçisine açlık sınırının altında, memuruna ise yoksulluk sınırının altında maaşı layık gören Türkiye’nin kendisine ve milletine dahi faydası yok ki başkasına olabilsin.
Gemisini batıran kaptan, diğer batan gemilerin kaptanlarına caka satıyor, ne anlamı varsa!
Bağış AB’yi “insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesi” olarak tanımladı.
Başbakan Erdoğan AB için “Bir medeniyet projesi” demişti, Bülent Arınç “AB bizim aşkımız” demişti, şimdi de Bağış, “en kapsamlı barış projesi” diyor.
Nedir siyasilerimizde bu AB aşkı merak konusu… AB halkları hatta liderleri bile AB’ye bu kadar inanmıyor, sevmiyor, güvenmiyor, bizimkilerdeki bu sonsuz güvenin sebebi nedir?
“En kapsamlı barış projesi” olarak tanımlanan AB, bir, ABD ile birlikte ittifak halinde dünyaya, özellikle de İslam dünyasına kan ve gözyaşı getirmiştir; iki, kendi içinde de asla birlik ve huzuru yakalayamamıştır.
Öyle ki bugün AB ülkelerinin birçoğu kendi içinde çatışma halindedir.
Yeri gelmişken ifade edelim, Batılı ülkeleri bir ve beraber tutan asıl unsur medeniyet değildir, gücü, parayı, kaynakları ellerinde bulundurmalarıdır.
Gücü kaybettiklerinde bir anda kaos ve karmaşa başlamaktadır.
Örneğin Yunanistan’da yaşanan gelişmeler… Yunanistan Osmanlı’dan koparıldığından bu yana Avrupalıların doğuya, özellikle de Türk milletine yönelik maşası olarak kullanılmıştır.
Fakat ekonomik krize girdiğinde Avrupa için yaptığı onca hizmete(!) rağmen Avrupalı dostları(!) tarafından çok acı bir reçete önüne konulmuştur.
O gün bugündür Yunan idarecilerle, halk arasında, halkın kendi arasında sürekli çatışma yaşanmaktadır, sokaklarda güven kalmamıştır. Portekiz’de, İtalya’da, İspanya’da, Güney Rum Kesimi’nde ve birçok AB ülkesinde durum hiç de farklı değildir.
AB’nin ekonomik bir bataklığın içinde olması, idarecilerin bu noktadaki çaresizliği, halkın ayaklanması ve hükümetleri bir bir devirmesiyle sonuçlanmıştır.
Bu gerçekleri biz biliyoruz da AB bakanı olarak bilinen Bağış’ın bilmemesi mümkün mü? O halde kendi içinde dahi barışı tesis edemeyen AB nasıl “barış projesi” olabilir hem de “en kapsamlı” bir şekilde?
Egemen Bağış Ralli’de açıklamalarına devam etti, AB’nin içinde bulunduğu kriz sürecinde Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu belirtti ve “AB’nin sorunlarını çözmekte en önemli kilit ülke Türkiye. Onun için AB’nin sorunlarını çözmeye Türkiye olarak talibiz” sözlerini sarf etti. Bağış aynı açılışta, aynı konuşmada ilk başta AB’yi “en kapsamlı barış projesi” diye tanımlıyor göklere çıkartıyor; devamında ise AB’nin perişan vaziyetini itiraf ederek, Türkiye’ye muhtaç olduğunu söylüyor.
Sayın Bakan’a göre, Türkiye’nin problemleri hallolmuş, şimdi sıra AB’nin kurtarılmasına gelmiş(!) Yahu, madem AB kurtarılmaya muhtaç vaziyette, neden yıllarca milletimizi, “AB medeniyet projesidir”, “AB en kapsamlı barış projesidir”, “AB bize iş bulacak aş bulacak” diye kandırıp durdunuz?
Bugün Türkiye’nin yardımına ihtiyacı olduğunu söylediğiniz AB’ye neden bunca yıldır, siyasi, ekonomik, hukuki tavizler verip durduk?
İşin realitesine gelirsek, AB, Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar önce bahsettiği gibi dağılıyor.
AKP’li Türkiye ise siyasilerimizin caka sattığı gibi şuraya buraya yardım edecek durumda değil.
800 milyar doların üzerinde borcu olan, bütçe açıklarını kapatmak için sağdan soldan borç dilenen, tarımda dahi ithalatçı olan, madenlerini, kamu şirketlerini haraç mezat yabancılara kaptırmış olan, işçisine açlık sınırının altında, memuruna ise yoksulluk sınırının altında maaşı layık gören Türkiye’nin kendisine ve milletine dahi faydası yok ki başkasına olabilsin.
Gemisini batıran kaptan, diğer batan gemilerin kaptanlarına caka satıyor, ne anlamı varsa!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025