Gönlümüze hoş geldin... Hanemize, vatanımıza, vatanına hoş geldin ey Şehr-i Ramazan!
Ezelde ruhumuzla sevdik, yürekten sevdik seni… En sevdiğimiz, gözlerimizin nuru ve yürek parçası çocuklarımıza Ramazan adını verdik!
Hoş geldin, rahmet ayı... Mağfiret ayı... Kurtuluş ayı… İftar ve ikram ayı... Oruç ayı... Zekat ayı... Namaz ve teravih ayı... Kur’an–ı Kerim ayı... Hatm–i şerif ayı... Cemaat ayı… Tevhid ayı… Birlik ve kardeşlik ayı… Salat ve selam ayı… İhsan ve af ayı…
Kısaca medeniyet ayı… Adamların ayı, adam olma ayı, adamlığı hatırlama ayı!
Derin bir özlemle yüreklerimiz kavrulmuş; özlemişiz Muhammed Mustafa’yı, tertemiz Ehl-i Beyt’ini ve onlara salat ü selamları.
Muhammed Mustafa ile, O’nun pâk Ehl-Beyti ile, onlara sonsuz salat ve selamların ile, tekbirlerinle hoş geldin, safalar getirdin!
Bu Ramazan bir başka coşkuyla okuyacağız salat ü selamları… Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş beyden, onun muhteşem Ehl-i Beyt Külliyatı’ndan artık öğrendik Ehl-i Beyt’in Yüce Allah katındaki kıymetini, onlara olan sevginin Elest Bezmi’nden bir sevgi olduğunu, onları sevmenin ümmet-i Muhammed’e farz kılındığını… Yeni baştan öğrendik, fark ettik! Yüreklerimiz yenilendi, yepyeni yürekle adeta yeniden iman ettik!
Artık hep beraber, milyonlar tek yürek halinde bir başka coşku ve bir yüce aşkla okuyacağız “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’ininNebiyyi’l Ümmiyyi ve alâ Âlihî ve sahbihî ve sellim” salavatını ve sair selamları…
Yıllarca yüreklerimizde hasretle aradığımız yüce sevdaya kavuşmuşçasına!
Bu ilahî sevgiden mahrum yürek, çoraklaşır. Çoraklaşmıştı gönüller… Nitekim öyle bir çoraklık vurmuştu ki İslam coğrafyasını, Mü’minlerin yüreğini fokur fokur kaynatan bu Ehl-i beyt sevgisini ve aşkını hazmedemeyen Müslüman kisveli çağdaş Yezidler, dillerini ve kalemlerini kılıç edinmişlerdi, hala kılıç gibi kullanıyorlar!
Dün, başları sarıklı alınları secde izli Emevi soytarısı Yezid’lerin, cennet gençlerinin efendisi ve âlemlere rahmet yüce Peygamberin ciğerpâresi Hz. Hüseyin’e ve pak ailesine hem de “din namına” kılıç çektikleri gibi… Evet, bugün de aynı şekilde! Yezid hanedanının çağdaş avaneleri cinsinden sakallı kaba softalar, cüppeli ham yobazlar, mü’minlerin birlik ve kardeşliği tesis eden Yüce Kur’an’ın emr ü fermanı gereği Ehl-i Beyt sevgisini gönüllere serpiştiren, gönüllerdeki bu “ilahî sevgi”yi ortaya çıkartmaya çabalayan Allah adamlarına, Prof. Dr. Haydar Baş’a karşı dillerini ve kalemlerini kılıç yapıp çekmişler… Kur’an yapraklarını kılıçlarına geçirip Hz. Ali’nin karşısına geçen zavallıların edasıyla!
Küreselleşme namıyla papaz buhurları ve haham tütsüleri altında kaynatılan BOP ateşi ve bombalarının, Suriye’deki, İran’daki, Irak’taki, Afganistan ve Pakistan’daki Ümmet–i Muhammed üstüne yeniden yağması için Haçlının, Amerika’nın, Avrupa’nın safında yer kapmaya çalışıyorlar!
Yüce Allah’a, rahmet elçisi Rasulü’ne, O’nun pâk Ehl-i Beyt’ine ve Mü’minlere sözcülük ve hamilik yapmıyorlar; Haçlılara, gayr-ı Müslimlere, işgalcilere sözcülük, gözcülük ve hamilik yapıyorlar!
Semtlerine uğradığın gibi, hanelerine konuk olduğun gibi, onların yüreklerine de uğra!
Ayıkmaları mümkün ise şayet; Rasulullah’ın haber verdiği Hz. Mehdi’nin nefesiyle, Ehl-i Beyt sevdalısı ve soylusu Hak dostlarının irşad ve ikazlarıyla bunları ayıktır ey Şehr-i Ramazan… Lakin ayıkmaları mümkün değilse şayet; “Kahhar” isminin sahibinin terbiye ve kudretiyle şerlerinden korunsun Ümmet-i Muhammed!
Ey Şehr–i Ramazan, öyle bir idrak ve basiretle dirilt ki yüreklerimizi, bu İslamcı kisveli çağdaş Yezidlerin hilelerini fark etsin Ümmet-i Muhammed… Tuzakları boşa çıksın, zokaları ellerinde kalakalsın!
Rabbimizin rahmetini, O’nun rahmet elçisi Muhammed Mustafa’mızı pâk Ehl-i Beyt’iyle getirdin gönlümüze, onlara sonsuz salat ve selam ile geldin; hoş geldin!
Muhammed Mustafa’nın Tevhid ve birlik muştusu ile, Ehl-i Beyt sevdasıyla geldin, hoş geldin!
Yüce Allah katında, misk ü amberden daha hoş olan “oruçlu kulun” rayihasıyla geldin, hoş geldin!
Çiçek buketleri gibi demet demet “çok özel ilahi müjdeler” ve muhabbetle geldin… Bu müjdeleri yarın kaleme alalım, dilerseniz.
Başka söze ne hâcet; hoş geldin Ya Şehr–i Ramazan!
Ezelde ruhumuzla sevdik, yürekten sevdik seni… En sevdiğimiz, gözlerimizin nuru ve yürek parçası çocuklarımıza Ramazan adını verdik!
Hoş geldin, rahmet ayı... Mağfiret ayı... Kurtuluş ayı… İftar ve ikram ayı... Oruç ayı... Zekat ayı... Namaz ve teravih ayı... Kur’an–ı Kerim ayı... Hatm–i şerif ayı... Cemaat ayı… Tevhid ayı… Birlik ve kardeşlik ayı… Salat ve selam ayı… İhsan ve af ayı…
Kısaca medeniyet ayı… Adamların ayı, adam olma ayı, adamlığı hatırlama ayı!
Derin bir özlemle yüreklerimiz kavrulmuş; özlemişiz Muhammed Mustafa’yı, tertemiz Ehl-i Beyt’ini ve onlara salat ü selamları.
Muhammed Mustafa ile, O’nun pâk Ehl-Beyti ile, onlara sonsuz salat ve selamların ile, tekbirlerinle hoş geldin, safalar getirdin!
Bu Ramazan bir başka coşkuyla okuyacağız salat ü selamları… Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş beyden, onun muhteşem Ehl-i Beyt Külliyatı’ndan artık öğrendik Ehl-i Beyt’in Yüce Allah katındaki kıymetini, onlara olan sevginin Elest Bezmi’nden bir sevgi olduğunu, onları sevmenin ümmet-i Muhammed’e farz kılındığını… Yeni baştan öğrendik, fark ettik! Yüreklerimiz yenilendi, yepyeni yürekle adeta yeniden iman ettik!
Artık hep beraber, milyonlar tek yürek halinde bir başka coşku ve bir yüce aşkla okuyacağız “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’ininNebiyyi’l Ümmiyyi ve alâ Âlihî ve sahbihî ve sellim” salavatını ve sair selamları…
Yıllarca yüreklerimizde hasretle aradığımız yüce sevdaya kavuşmuşçasına!
Bu ilahî sevgiden mahrum yürek, çoraklaşır. Çoraklaşmıştı gönüller… Nitekim öyle bir çoraklık vurmuştu ki İslam coğrafyasını, Mü’minlerin yüreğini fokur fokur kaynatan bu Ehl-i beyt sevgisini ve aşkını hazmedemeyen Müslüman kisveli çağdaş Yezidler, dillerini ve kalemlerini kılıç edinmişlerdi, hala kılıç gibi kullanıyorlar!
Dün, başları sarıklı alınları secde izli Emevi soytarısı Yezid’lerin, cennet gençlerinin efendisi ve âlemlere rahmet yüce Peygamberin ciğerpâresi Hz. Hüseyin’e ve pak ailesine hem de “din namına” kılıç çektikleri gibi… Evet, bugün de aynı şekilde! Yezid hanedanının çağdaş avaneleri cinsinden sakallı kaba softalar, cüppeli ham yobazlar, mü’minlerin birlik ve kardeşliği tesis eden Yüce Kur’an’ın emr ü fermanı gereği Ehl-i Beyt sevgisini gönüllere serpiştiren, gönüllerdeki bu “ilahî sevgi”yi ortaya çıkartmaya çabalayan Allah adamlarına, Prof. Dr. Haydar Baş’a karşı dillerini ve kalemlerini kılıç yapıp çekmişler… Kur’an yapraklarını kılıçlarına geçirip Hz. Ali’nin karşısına geçen zavallıların edasıyla!
Küreselleşme namıyla papaz buhurları ve haham tütsüleri altında kaynatılan BOP ateşi ve bombalarının, Suriye’deki, İran’daki, Irak’taki, Afganistan ve Pakistan’daki Ümmet–i Muhammed üstüne yeniden yağması için Haçlının, Amerika’nın, Avrupa’nın safında yer kapmaya çalışıyorlar!
Yüce Allah’a, rahmet elçisi Rasulü’ne, O’nun pâk Ehl-i Beyt’ine ve Mü’minlere sözcülük ve hamilik yapmıyorlar; Haçlılara, gayr-ı Müslimlere, işgalcilere sözcülük, gözcülük ve hamilik yapıyorlar!
Semtlerine uğradığın gibi, hanelerine konuk olduğun gibi, onların yüreklerine de uğra!
Ayıkmaları mümkün ise şayet; Rasulullah’ın haber verdiği Hz. Mehdi’nin nefesiyle, Ehl-i Beyt sevdalısı ve soylusu Hak dostlarının irşad ve ikazlarıyla bunları ayıktır ey Şehr-i Ramazan… Lakin ayıkmaları mümkün değilse şayet; “Kahhar” isminin sahibinin terbiye ve kudretiyle şerlerinden korunsun Ümmet-i Muhammed!
Ey Şehr–i Ramazan, öyle bir idrak ve basiretle dirilt ki yüreklerimizi, bu İslamcı kisveli çağdaş Yezidlerin hilelerini fark etsin Ümmet-i Muhammed… Tuzakları boşa çıksın, zokaları ellerinde kalakalsın!
Rabbimizin rahmetini, O’nun rahmet elçisi Muhammed Mustafa’mızı pâk Ehl-i Beyt’iyle getirdin gönlümüze, onlara sonsuz salat ve selam ile geldin; hoş geldin!
Muhammed Mustafa’nın Tevhid ve birlik muştusu ile, Ehl-i Beyt sevdasıyla geldin, hoş geldin!
Yüce Allah katında, misk ü amberden daha hoş olan “oruçlu kulun” rayihasıyla geldin, hoş geldin!
Çiçek buketleri gibi demet demet “çok özel ilahi müjdeler” ve muhabbetle geldin… Bu müjdeleri yarın kaleme alalım, dilerseniz.
Başka söze ne hâcet; hoş geldin Ya Şehr–i Ramazan!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019