İnsanoğlu taraf olmak için yaratılmıştır. Bizler için tarafsızlık söz konusu değildir. Bu yüzden olsa gerek ki, 'taraf olmayan bertaraf olur' sözü kültürümüze işlenmiştir.
Evet, bizler tarafsız değiliz. Üçüncü bir tarafta değiliz. Bizler, Hz. Adem (a.s) ile başlayan ve adına 'imtihan' dediğimiz hak-batıl mücadelesinde nefsimiz adına, ailemiz, evlatlarımız, milletimiz, devletimiz ve Ümmeti Muhammed adına hakkın safında tarafız.
Bu taraftarlığı bize öğreten Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdır. O hayatın her alanında Hakk ile oldu, Hakkı tavsiye etti.
Her ortamda nihai amacının Allah rızası olduğunu ifade etti. 'Biz siyasetimizi de, ticaretimizi de, Allah'ın rızasını kazanmak için yapıyoruz' diyerek dünyalık bir hedef ve beklentisi olmadığını gösterdi.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'dünyada devletler iktisadi olarak, kültürel olarak, ideolojik olarak ve dini olarak mutlaka her devir ve dönemde bir kavganın içindedirler. İnsanlık bu kavgalardan asla ayrı değildir.
Bir zaman gelir ekonomi ön plana çıkar, onun için kavga eder. Bir zaman gelir inancı öne çıkar onun için kavga eder. Bütün bunların temelinde yatan inançlardır yani savaşlar inançlardan kaynaklanır' tespiti ile ilk insandan bugüne yaşadığımız mücadeleyi özetlemişti.
Birey olarak millet ve devlet olarak bu mücadele de taraf olduğumuzu ve bu mücadeleyi ancak birlik ve beraberlikle aşılabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Haydar Baş bu mücadelenin mayasının ise 'dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün teminatıdır' sözleriyle açıklamıştı.
İşte o maya bozulduğunda dini ve milli bütünlüğümüz tehdit altında kalıyor ve tehlikeye giriyor ki, bugünkü tablonun özeti budur.
Haydar Baş Hocamızın bu duruşu, bu taraftarlığı, hem içerde, hem de dışarıda birilerinin hiç hoşuna gitmedi.
Dün müşrikler, Peygamberimize gelerek, 'Sana, içimizde en zengin adam olacak şekilde mal verelim. İstediğin kadınla evlendirelim. Başımıza reis yapalım. Yeter ki davandan vazgeç' dediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v) 'Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz dahi asla davamdan vazgeçmem' cevabını verdi.
O müşrik zihniyeti, 1995'lerde ABD Ankara büyükelçisi kanalıyla Haydar Baş'ın önüne mal, makam ve mevkiler koydular.
Haydar Baş Hocamız, 'Benim satılacak imanım, verilecek vatanım yoktur' cevabı ile Peygamberimizin, müşrikler karşısındaki duruşunu gösterdi.
Haliyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın Hak olan, haklı olan bu mücadelesine karşı saldırılar hızlandı.
2 binli yıllarda ülkemizde yaşanan krizler ve ortaya çıkan yeni partilerin söylemlerini gören Prof. Dr. Haydar Baş, devlet ve milletimizi birliği ve de bütünlüğü için siyaset sahnesine çıktı. Bağımsız Türkiye Partisini kurdu.
O artık bir öğretmen, fikir önderi olmanın ötesinde bir parti genel başkanı olarak fikirlerini tüm milletimize, siyasi kimliğiyle anlatan bir liderdi.
BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş olarak yaptığı açıklamalar, ortaya koyduğu dini, milli ve ekonomik eserler artık sınırlarımızı da aşmıştı.
Başta Ehl-i Beyt başlığı altında 'Sünni, alevi, Caferi, Şii, Kürt, Türk hepimiz Müslümanız, kardeşiz, bir milletiz, İslam dünyası tevhidin merkezinde buluşmak zorundadır' başlığı altında ortaya koyduğu Ehl-i Beyt Külliyatı ve düzenlediği kongreler.
Milletimizi bağrına saplanmış 'dinsiz Atatürk' hançerini 'Hoş Geldin Atatürk' eseriyle çıkararak milletimizi, atasıyla buluşturan, Atatürk'ün büyük kimliğini ortaya koyan ve 'Atatürk vatandır, bayraktır, birleştirici harçtır' sözleriyle devletin merkez otoritesinin Atatürk olduğunu ortaya koydu.
Hele Milli Ekonomi Modeli ile kapitalizmi tarihe gömen lider olarak tarihe geçti. Ki, bu eser ile paraya kulluğu, kula kulluğu adeta ortadan kaldırdı. Bireysel özgürlüğün yanında tam bağımsız bir devlet olmanın yolunu gösterdi.
Hülasa Prof. Dr. Haydar Baş öylesine büyük bir mücadele verdi ve öylesine bir gayret ortaya koydu ki bu anlatarak bitiremeyiz.
Şu da çok önemlidir ki, Prof. Dr. Haydar Baş bu mücadelesini Bağımsız Türkiye Partisi çatısı altında verdi.
Kendisine daha doğrusu üstlendiği hak davasına karşı yapılan saldırılar BTP çatısı altında karşıladı ve geri püskürttü.
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş'ı, Hakk'a uğurladık. Prof. Dr. Haydar Baş aramızdan ayrıldı, diye davasından vaz mı geçeceğiz? Bir tarafa çekilip, 'aman kimin, ne hali varsa görsün' diyerek susacak mıyız?
Dava adamı asla bunu yapamaz. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş madden aramızdan ayrıldı ama davası burada ve kıyamete kadar da bu dava ayakta kalacak.
Dahası bu davayı sahiplenen, liyakat ve ehliyetini ispatlamış bir lider var. Hüseyin Baş var ki, Sayın Baş, Prof. Dr. Haydar Baş'ın siyasetteki adımlarını bire bir atıyor, O'nun çağrılarını yeniliyor, hedeflerini gerçekleştirmek için çalışıyor.
Aynen babası gibi Hüseyin Baş'ın karşısında da içerden ve dışarıdan malum odaklar var. Aynı taktik ve aynı söylemlerle saldırıyorlar.
Hüseyin Baş, BTP genel başkanı olarak babasının yaptığını yapıyor ve birlik çağrısını yeniliyor.
Bizler bu çağrıya bırak karşı olmayı tarafsız kalma hakkına bile sahip değiliz.
Evet, arkadaşlar! Devletimizin etrafı ateş çemberi. Milletimizin dini ve milli bütünlüğüne saldırılar artarak devam ediyor, ekonomik kuşatma daha da daraltılıyor.
Böyle bir ortamda BTP'li olmak, Hüseyin Baş ile yürümeyi ben milli ve manevi bir görev olarak biliyorum. Unutmayın ki, taraf olmayan bertaraf olur.
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025