Ülkemiz ve İslam Coğrafyasında imani, ahlaki, ameli, siyasi, ekonomik gibi hemen her alanda bir sapma görülmektedir. Daha doğrusu "iman" iddiasında bulunan 1.5 milyar Müslüman, ortak paydalarını kaybetmiş, Kur'an'dan, Rehberinden (Hz. Muhammed), Varislerinden (Ehl-i Beyt) ve bu yoldaki mürşidi kamillerden uzaklaşmıştır. Bu uzaklaşma neticesidir ki, İslam toplumunda yüzyıllardır süren bir fitne ve kavga ortamı ortaya çıkmış, vahşete dönüşmüştür. Bu fitne ve vahşet bugün zirve noktaya çıkmıştır. Bu noktada iman ehli olanların yapması gereken Allah'ın Kitabını, Resulünü, Ehl-i Beyt'ini ve bu değerlere bizi götürecek Allah Resulünün, "varisim" dediği Mürşid-i Kamillere" yapışmak, onlardan uzaklaşmamaktır. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz, sorusunun cevabını her zamanki gibi sahibinden alalım?Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet'el lil-Alemin adlı muhteşem eserinin giriş kısmında şöyle diyor:"Her insan yaratılış gereği ideal bir örneğe muhtaçtır. Cenab-ı Hakk'ın, dinini ve kitaplarını, müşahhas örnekler olan peygamberleri vasıtasıyla insanlığa takdim etmesi ve ilk insan olan Hz. Adem'in (a.s.) aynı zamanda ilk peygamber, ilk örnek olması, insanın bu fıtrî yapısına dikkat çekmesi bakımından manidardır. Hz. Peygamber ise peygamberlerin sonuncusu, daima ideal bir örnek, zirve şahsiyettir. Ne kadar aranırsa aransın, Hz. Muhammed'den (s.a.v.) daha ideal, daha güzel bir örnek bulmak mümkün değildir. İnsan, O'nu tanıdığı, O'na yaklaştığı, O'nun vârislerine dost olduğu, O'nun davasına sahip çıkanlarla beraber olduğu nispette kemale doğru adım adım ilerler. İşte Asr-ı Saadet, bu dostluk ve kardeşliğin yaşanmasında mümine işaret taşı olmakta, ipuçları vermektedir.Allah Resulü'nün hayatı incelendiğinde, O'nun yaşadığı psikolojik hâlleri, olaylar karşısında takındığı tavırları yakalamak mümkün olur. Bu ise aynı davanın temsilcileri ve sahiplerinin aynı istikametteki zorluklar ve olaylar karşısındaki tavır, dikkat ve tedbirleri konusunda uyarıcı ve yol gösterici olması bakımından ehemmiyet arz eder.Diğer yandan; Resulûllah'ın (s.a.v.) tavrına karşılık küfür temsilcilerinin tepki, tavır ve psikolojilerini tespit ederek mümin, inançsız veya batıl inançlara sahip kimselerin karakter ve psikolojilerini kavrar, bir ölçü ve fikir sahibi olur. Adeta bir manada, kendinde olmayanı da görmüş, tanımış olur.Her türlü çirkinliğin yaşandığı cahiliye çağını, Saadet Asrı'na dönüştüren Resulûllah (s.a.v.) ve kadrosu göz ardı edildiğinde, insan; hayır adına, iyilik, güzellik, adalet ve fazilet adına ne varsa hepsini bir anda yok farzetmek gerektiği gerçeği ile karşı karşıya kalır. Bu sebeple; kâmil davalar, hele de "İslam" gibi bütün insanlığa takdim edilmiş Allah'ın davası, ancak kâmil bir önder ve kadroyla yürüyebilir, gelişebilir ve hedefe varabilir. Zaten; batıl bile olsa hiçbir dava, lidersiz ve kadrosuz yürümez, gelişemez ve sonuçlanamaz? Hz. Peygamber'in hayatını öğrenmek ve insanlarla olan ilişkileri ve diyaloglarına dikkat kesilmek suretiyle, O'nun tebliğdeki metotlarını kavrama imkânı da doğar. Onun, İslam'ı tebliğdeki metot ve duyarlılıkları, bizim için örneklerin en güzelidir.Diğer yandan; küfrün, İslam'ı yaşama ve tebliğ etmeyi engellemek için takip ettiği metotları kavramak suretiyle, içinde bulunduğumuz zamana bir bakış açısı getirmek zaruridir. Zira Hakk'a karşı batılın mücadele usulleri pek farklılık arz etmez. Asr-ı Saadet'i anlamak, bu açıdan bir değerlendirme ve tedbir alma fırsatını doğurur. Bütün mesele; kişinin inancına, dinine, fazilet ve güzelliklerine sahip çıkmasındaki keyfiyette düğümlenmektedir. Işık geldiğinde, karanlığın kaybolması kaçınılmazdır. Zifiri karanlıklar bile, küçük bir ışık huzmesi karşısında boyun eğmek ve aydınlığa yerini vermek mecburiyetinde kalır. İşte Asr-ı Saadet, Hira (Nur) Dağı'ndan inen bir Hak Elçisi'nin, insanlığa sunduğu ve zaman geçtikçe abideleşen ebedî nurun menşeidir. Asr-ı Saadet, sırlar hazinesi, hikmetler yurdudur. Saadet Asrı'nın mimarı Kutlu Nebi'nin hayatını bilmek ve örnek hayatı yaşatmak; barış, mutluluk, huzur ve saadetin arandığı her asırda, insanlığın yegâne gayesi olmalıdır." Prof. Dr. Haydar Baş (devam edeceğiz)?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gazze’de ‘Şükür Namazı’ ne zaman? / 22.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025
- Halkın iktidarı zenginlerin medarı iftiharı / 15.08.2025
- Komisyoncudan çok komisyoncu oldular / 14.08.2025
- Gazze mitingleri / 13.08.2025
- Öcalan’a ‘katil’ denilmesi doğru değil mi? / 11.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025
- Halkın iktidarı zenginlerin medarı iftiharı / 15.08.2025
- Komisyoncudan çok komisyoncu oldular / 14.08.2025
- Gazze mitingleri / 13.08.2025
- Öcalan’a ‘katil’ denilmesi doğru değil mi? / 11.08.2025