AKP hükümetinin hazırladığı ve TBMM'ye sunduğu İç Güvenlik Paketi ile ilgili tartışmalar artarak devam ediyor.En çok tartışılan konular da jandarmanın idare işlerde tamamen İçişleri Bakanlığı'na bağlanması, polise "makul şüphe" ile arama ve gözaltı yetkisinin verilmesi?Aynı pakette polise, belirli suçlarda savcılık kararına gerek duymadan gözaltı yetkisi verilmesi gibi geniş yetkiler olduğu gibi, Emniyet personelinin yaş engeli olmadan emekli edilmesi, polis okullarının kapatılması gibi maddeler de var.Makul şüphe denilen husus da tamamen muğlak bir ifade ve siyasi iradenin içeriği ne olursa olsun kendisini hedef alma ihtimali olan en ufak bir şüpheli şey konusunda bile polisi devreye koyması anlamını taşıyor. ABD eski Başkanı Clinton'ın "önleyici doktrini" gibi? Clinton'dan sonra bu doktrin Irak'ın işgali için kullanılmıştı.İçişleri Bakanlığı'na bağlı, yani siyasi iradenin kontrolünde olan emniyet birimlerinin bu kadar yetki artırımına rağmen ayrıca jandarmanın da İçişleri Bakanlığı'na bağlanmak istenmesi oldukça dikkat çekici?Hatırlarsanız, geçtiğimiz yıllarda AKP Hükümeti, TSK'nin görev alanının belirleyen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinde değişikliğe giderek, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesini kaldırmış; TSK'nin görevi Türk vatanını koruma ve savunma ile sınırlı tutulmuştu.Böylece siyasi irade TSK'nin Cumhuriyeti ve Anayasa'nın değiştirilemez hükümlerini koruma ve kollama özelliğini devre dışı bırakmıştı. Bunun niçin yapıldığını bugün yapılan Anayasa değişikliği çalışmalarında, başkanlık sistemi tartışmalarında ve yapılan açılımlarda görüyoruz. Bu değişiklik yapılmadan önce AB'nin önümüze koyduğu ilerleme raporlarda askerin susması konusunda sık sık talimatlar geliyordu. Yapılan düzenlemeler, yürütülen davalar neticesinde bugün asker, siyasi irade dün yaptığından çok daha büyük tavizlere imza atmasına rağmen hiçbir ses çıkarmamaktadır ve gayet uyumludur.Bugün siyasi irade kendi güvenliğini, iktidarının bekasını sağlamaya yönelik ciddi adımlar atmaktadır. Peki, bu otoriter eğilime siyasi iradenin müttefiki olarak bilinen ABD nasıl bakmaktadır? Perde arkasında verdiği gazı, perde önünde de sergilemekte midir?İngiltere'nin en önemli basın kuruluşlarından Guardian gazetesinin, ABD Başkanı Joe Biden'in ziyaretiyle ilgili haberi bu noktada oldukça önemliydi? Gazetenin "Türkiye'deki görüşmeler Esad'a odaklanırken Biden 'aşındırıcı' cumhurbaşkanlığı yetkileri konusunda uyarıyor" başlığı ile verdiği haberinde, tüm yetkilerin devlet başkanında toplanmaması gerektiği yönünde uyarı yaptığına dikkat çekilirken "Türkiye'nin, giderek artan otoriter eğilimlerle suçlandığı" belirtiliyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik eleştirileri yansıtılıyor.Yani Erdoğan'ın Model Ortağı ABD, perde arkasında talimatlar verip sırt sıvazlarken, perde önünde Erdoğan'ı, tabiri caizse, diktatörlükle suçluyor. Bu ifadeler bana Saddam'ın, Hüsnü Mübarek'in ve Tunus Devlet Başkanı'nın yaşadıklarını hatırlatıyor.Türk milletini koruması gereken polisimiz ve jandarmamız siyasi iradenin korunmasına yönlendirilirken, Türk milletinin güvenliği ise ülkemizde 40'ı aşkın üssü bulunan NATO'ya devredilmektedir. Milletimizin güvenliği dün bizi işgal edip zorla çıkarttıklarımıza devredilmiş durumda?Türk askerine ise Afganistan'da ve birçok noktada ABD'nin jandarması, Mali'de AB'nin jandarması, İsrail ile Lübnan arasında İsrail koruması, Kırşehir'de de Suriye devletini hedef alan ÖSO teröristlerinin eğitimcisi ve donatıcısı olarak rol verilmektedir.Bu gidişat hiç hayra alamet değildir; içinde bulunduğumuz coğrafya gafleti affetmeyeceği gibi, 90 yıldır varlık sebebimiz olan Cumhuriyet, vatan ve üniter yapı dalımızı kendi elimizle kırmamızı asla affetmez.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024