Kemal Derviş'in Türkiye'ye gelişi, bakan oluşu, Maliye'nin de ötesinde, Türk siyasi hayatını nasıl yönlendirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Seçimi gündem edip ardından nasıl bir baskın seçime gidildiği de mâlum. Hükümet ortakları sayın Ecevit, sayın Bahçeli ve sayın Yılmaz, daha önceki kararlarından bir de manevra yaparak kendilerinin intiharını nasıl hazırladıklarını da hep beraber gördük.
Şimdi Kopenhag Zirvesi ile başlayan Avrupa başkentleri ve ABD ziyaretlerinin ardından Kıbrıs ve Irak konularının sıcak bir gündem olarak masaya yatırılması, yıllardan beri takip edilen politikaların aksine "çözüm" adına sergilenen oyunlar, seçim kararının; Dervişli koalisyon hükümetinin yıkılmasının, ülkenin kaderinin AKP ve CHP ye teslim edilmesinin perde arkasındaki gerçekleri su yüzüne çıkardığını görmek mümkün.
Sayın Ecevit Hükümet'ini Derviş'le kontrol altına alıp yönlendirenler, Sayın Gül Hükümeti'ni ABD elçisi Robert Peatrson ile tam bir mütabakatla yürüttüklerini görüyoruz.
Türk siyasetinde sayın Kemal Derviş'le başlayan dışarıdan kumandalı ve güdümlü hükümet etme ile şimdi ABD elçisi ile adeta II. Derviş dönemi yaşanıyor. Sayın elçi, bir bakıyorsunuz Başbakan sayın Gülle, bir bakıyorsunuz bir başka bakanla, bir bakıyorsunuz sivil toplum örgütlerinin önde gelenleriyle her an beraber hareket ediyorlar.
Sayın elçi, henüz kabinede yer almadı ama her halde böyle daha çok iş görüyor. Sahada ve takım için serbest oynamakla bir çok görevi daha kolay yerine getirmektedir.
Gerek tek başına iktidar olma ve gerekse tek başına muhalefet etme imkanını elde etmenin gereği midir, bedeli midir bilinmez; sayın elçinin ABD ile Türkiye arasında mekik diker gibi aktif görev yapması ve hatta yönlendirici rol üstlenmesi, çok manidar değil midir?
I. Derviş yönlendirmelerine itiraz etmeyen sayın Ecevit'in bile, Kıbrıs ve Irak konusunda kaygılarını dile getirmesi, II. Derviş döneminin, I. Derviş dönemine rahmet okutacağını açıklamıyor mu?
Her ne kadar tek partili bir hükümet varsa da, ABD elçisi sayın Peatrson, yorumlarını, ilgi ve alakalarını esirgemek şöyle dursun, adeta iktidarın bir kanadı gibi çok ciddi icraatlarda bulunmaktadır.
Bunun adı, II. Derviş harekatı mı, yahut I. Peatrson harekatı mı?
Ama ne fark eder; ha öyle ha böyle.
Seçimi gündem edip ardından nasıl bir baskın seçime gidildiği de mâlum. Hükümet ortakları sayın Ecevit, sayın Bahçeli ve sayın Yılmaz, daha önceki kararlarından bir de manevra yaparak kendilerinin intiharını nasıl hazırladıklarını da hep beraber gördük.
Şimdi Kopenhag Zirvesi ile başlayan Avrupa başkentleri ve ABD ziyaretlerinin ardından Kıbrıs ve Irak konularının sıcak bir gündem olarak masaya yatırılması, yıllardan beri takip edilen politikaların aksine "çözüm" adına sergilenen oyunlar, seçim kararının; Dervişli koalisyon hükümetinin yıkılmasının, ülkenin kaderinin AKP ve CHP ye teslim edilmesinin perde arkasındaki gerçekleri su yüzüne çıkardığını görmek mümkün.
Sayın Ecevit Hükümet'ini Derviş'le kontrol altına alıp yönlendirenler, Sayın Gül Hükümeti'ni ABD elçisi Robert Peatrson ile tam bir mütabakatla yürüttüklerini görüyoruz.
Türk siyasetinde sayın Kemal Derviş'le başlayan dışarıdan kumandalı ve güdümlü hükümet etme ile şimdi ABD elçisi ile adeta II. Derviş dönemi yaşanıyor. Sayın elçi, bir bakıyorsunuz Başbakan sayın Gülle, bir bakıyorsunuz bir başka bakanla, bir bakıyorsunuz sivil toplum örgütlerinin önde gelenleriyle her an beraber hareket ediyorlar.
Sayın elçi, henüz kabinede yer almadı ama her halde böyle daha çok iş görüyor. Sahada ve takım için serbest oynamakla bir çok görevi daha kolay yerine getirmektedir.
Gerek tek başına iktidar olma ve gerekse tek başına muhalefet etme imkanını elde etmenin gereği midir, bedeli midir bilinmez; sayın elçinin ABD ile Türkiye arasında mekik diker gibi aktif görev yapması ve hatta yönlendirici rol üstlenmesi, çok manidar değil midir?
I. Derviş yönlendirmelerine itiraz etmeyen sayın Ecevit'in bile, Kıbrıs ve Irak konusunda kaygılarını dile getirmesi, II. Derviş döneminin, I. Derviş dönemine rahmet okutacağını açıklamıyor mu?
Her ne kadar tek partili bir hükümet varsa da, ABD elçisi sayın Peatrson, yorumlarını, ilgi ve alakalarını esirgemek şöyle dursun, adeta iktidarın bir kanadı gibi çok ciddi icraatlarda bulunmaktadır.
Bunun adı, II. Derviş harekatı mı, yahut I. Peatrson harekatı mı?
Ama ne fark eder; ha öyle ha böyle.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010