2014 sonlarıydı. Suriye'deki huzura balta vuranlar amaçlarına ulaşamamışlardı. Ama vazgeçmeyi de düşünmüyorlardı. Taktik değiştirdiler. Suriye'nin kuzeyine yöneldiler. Bu gölgede başta Halep ve Kobani olmak üzere büyük bir Kürt nüfusu yaşamaktaydı. Artı bu bölge BOP'un 22. halkası Türkiye'ye sınır ve Türkiye'nin doğusunda da yarın için (bugün yaşadığımız) terör altyapısı tamamlanmak üzereydi.
Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin büyük çoğunluğu Alevi Kürtlerden oluşmaktaydı. Yani Barzani gibi Yahudi Kürdü değillerdi.
Ve bir anda bu bölgelerde katliamlar başladı. IŞİD tehdidi adı altında Kobani'den 220 bini ülkemize olmak üzere 500 bin Kürt kardeşimiz göç etmek zorunda bırakıldı. Bu insanların Alevi-Nusayri oldukları için ya katledildiğini ya da göçe tabi tutulduklarını, bunun ikinci ayağının Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yaşanacağını ifade eden tek lider ise BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Prof. Dr. Haydar Baş tam bir yıl önce başkanlık hülyasına dalanlara, iktidar partisine, meclisteki partilere ve en önemlisi özelde Kürt kardeşlerimize, genelde milletimize şu uyarılarda bulunmuştu;
"Güneydoğulu Kürt kardeşlerim bilsin ki, bunların derdi onlara bir huzur, saadet, mutluluk getirmek değildir. Bakın Barzani hareketine. Barzani hareketi nedir? Barzani bir Yahudi hareketidir. Kürt hareketi değildir.
Kobani denilen bölgede Büyük İsrail'in temellerini attılar. O, İsrail'in uzantısıdır. Şimdi bunu genişletmek istiyorlar. Bunun için de Kürt kardeşlerimizi kullanmak istiyorlar. Şayet Kürt kardeşlerimiz oyuna gelirse, Filistinlinin kaderini yaşarlar. Allah muhafaza etsin. Kamuoyu sakın oyuna gelmesin. Eğer bu oyun tahakkuk ederse hicret edecek vatan da bulamayız." (8 Şubat 2015)
Bu uyarıların ardından bir yıl geçti. Doğu illerindeki vatandaşlarımız Kabani'deki kardeşlerimizin kaderini yaşıyorlar.
Örneğin PKK Cizre, Nusaybin, Silopi, Hakkari gibi birçok yerde senelerdir alt yapısını hazırladı. Öyle ki, sözde zabıta ve güvenlik birimleri oluşturduklarını, vergi topladıklarını, araç kontrolü yaptıklarını ekranlardan hepimiz izledik.
Maalesef ama maalesef başka hayallerdeki Saray ve hükümet bu duruma göz yumdu. Asker kışlaya çekilmek zorunda bırakıldı. Polisin eli ,kararnamelerle bağlandı. Yargı susturuldu.
Öyle bir notaya gelindi ki, bu gölgemizde terör örgütü ne derse halk itaat etme durumunda kaldı. Örneğin, yarın dükkanlar açılmayacak, denildi ve açılmadı. Şurada toplanacaksınız, denildi. Toplanıldı.
Dükkanı kapatmazsan, toplanma çağrısına uymazsan ya döverler, ya yakarlar, ya da öldürürler. Bu kaçınılmaz sonu çok iyi bilen halkımız mecburen denilenleri yaptı.
Şimdi de bu bölgemizin birçok noktasında sokağa çıkma yasaklarını uygulanıyor. Ve yine maalesef haber bültenlerinde, "Silopi ve Cizre ilçeleri bölücü terör örgütü militanlarından kurtarıldı. 800'ü aşkın teröristin "etkisiz hale getirildiği" açıklandı. Diyarbakır'ın Sur ilçesinde operasyonlar ve sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Şimdi operasyon sırası başka ilçelere geliyor. İlk sırada Nusaybin ve Cizre ilçeleri geliyor" gibi haberleri izliyor, dinliyoruz. Netice de iki ateş arasında kalan insanımız göç ediyor.
Bu vatan bizim. Biz, kardeşiz. Birilerinin ihtirasları yüzünden eğer Haçlı ve Yahudilerin emellerine alet olursak öz yurdumuzda garip oluruz. İkinci Filistin oluruz. Bizi birbirimize düşman etmek isteyen içimizdeki ve dışımızdaki elleri görelim. O elleri öylesine kıralım ki, bizim dinimize, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize bir daha el uzatamazsınlar.
Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin büyük çoğunluğu Alevi Kürtlerden oluşmaktaydı. Yani Barzani gibi Yahudi Kürdü değillerdi.
Ve bir anda bu bölgelerde katliamlar başladı. IŞİD tehdidi adı altında Kobani'den 220 bini ülkemize olmak üzere 500 bin Kürt kardeşimiz göç etmek zorunda bırakıldı. Bu insanların Alevi-Nusayri oldukları için ya katledildiğini ya da göçe tabi tutulduklarını, bunun ikinci ayağının Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yaşanacağını ifade eden tek lider ise BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Prof. Dr. Haydar Baş tam bir yıl önce başkanlık hülyasına dalanlara, iktidar partisine, meclisteki partilere ve en önemlisi özelde Kürt kardeşlerimize, genelde milletimize şu uyarılarda bulunmuştu;
"Güneydoğulu Kürt kardeşlerim bilsin ki, bunların derdi onlara bir huzur, saadet, mutluluk getirmek değildir. Bakın Barzani hareketine. Barzani hareketi nedir? Barzani bir Yahudi hareketidir. Kürt hareketi değildir.
Kobani denilen bölgede Büyük İsrail'in temellerini attılar. O, İsrail'in uzantısıdır. Şimdi bunu genişletmek istiyorlar. Bunun için de Kürt kardeşlerimizi kullanmak istiyorlar. Şayet Kürt kardeşlerimiz oyuna gelirse, Filistinlinin kaderini yaşarlar. Allah muhafaza etsin. Kamuoyu sakın oyuna gelmesin. Eğer bu oyun tahakkuk ederse hicret edecek vatan da bulamayız." (8 Şubat 2015)
Bu uyarıların ardından bir yıl geçti. Doğu illerindeki vatandaşlarımız Kabani'deki kardeşlerimizin kaderini yaşıyorlar.
Örneğin PKK Cizre, Nusaybin, Silopi, Hakkari gibi birçok yerde senelerdir alt yapısını hazırladı. Öyle ki, sözde zabıta ve güvenlik birimleri oluşturduklarını, vergi topladıklarını, araç kontrolü yaptıklarını ekranlardan hepimiz izledik.
Maalesef ama maalesef başka hayallerdeki Saray ve hükümet bu duruma göz yumdu. Asker kışlaya çekilmek zorunda bırakıldı. Polisin eli ,kararnamelerle bağlandı. Yargı susturuldu.
Öyle bir notaya gelindi ki, bu gölgemizde terör örgütü ne derse halk itaat etme durumunda kaldı. Örneğin, yarın dükkanlar açılmayacak, denildi ve açılmadı. Şurada toplanacaksınız, denildi. Toplanıldı.
Dükkanı kapatmazsan, toplanma çağrısına uymazsan ya döverler, ya yakarlar, ya da öldürürler. Bu kaçınılmaz sonu çok iyi bilen halkımız mecburen denilenleri yaptı.
Şimdi de bu bölgemizin birçok noktasında sokağa çıkma yasaklarını uygulanıyor. Ve yine maalesef haber bültenlerinde, "Silopi ve Cizre ilçeleri bölücü terör örgütü militanlarından kurtarıldı. 800'ü aşkın teröristin "etkisiz hale getirildiği" açıklandı. Diyarbakır'ın Sur ilçesinde operasyonlar ve sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Şimdi operasyon sırası başka ilçelere geliyor. İlk sırada Nusaybin ve Cizre ilçeleri geliyor" gibi haberleri izliyor, dinliyoruz. Netice de iki ateş arasında kalan insanımız göç ediyor.
Bu vatan bizim. Biz, kardeşiz. Birilerinin ihtirasları yüzünden eğer Haçlı ve Yahudilerin emellerine alet olursak öz yurdumuzda garip oluruz. İkinci Filistin oluruz. Bizi birbirimize düşman etmek isteyen içimizdeki ve dışımızdaki elleri görelim. O elleri öylesine kıralım ki, bizim dinimize, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize bir daha el uzatamazsınlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025
- 10 kez fullemek için önce bir araba lazım / 21.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- Çay, buğday derken sıra zeytinde / 22.06.2025
- 10 kez fullemek için önce bir araba lazım / 21.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025