İmam Ali'nin şehadetiyle, Muaviye kara bulutları hem siyasi hem ilmi sahada İslam ümmetinin üzerine indi. Kuran-ı Kerim'den ezberi olmayan bu insan müsveddeleri, herhangi bir tedrisattan (öğretimden) geçmedikleri için Kuran-ı Kerim'i okuyamıyorlardı. İkinci halife Ömer (r.a.) bile Bakara suresini on iki senede ezberlemişti.Muaviye'nin zalimane ve cahilane tutumuyla ilmin kendisi de adı da unutulmaya başlamıştı. Hicri 68'inci yılda artık Kuran-ı Kerim yüzünden dahi (noktalama ve harekeleme olmadığı için) okuyamıyorlardı. Muaviye bu işi babasının nikâhsız bir birliktelikle dünyaya gelmesine vesile olduğu kardeşi Basra valisi Ziyad bin Ebihi'den talep etti.O da Kuran-ı Kerim'i harekelendirme işini, İmam Ali'den Kuran-ı Kerim ve nahiv bilgisini öğrenen, İmam Ali'nin hilafeti devrinde Basra kadısı olan Ebül Esved Ed Düeli'den istedi. Tabii ki Düeli bu teklifi ilk başta reddetti. Sonrasında bu âlime bir oyun oynadılar. Devamlı olarak gidip geldiği yolun üzerine bir adam oturtup, ona aslı "Allah ve Resulü müşriklerden beridir" olan Tevbe suresi üçüncü ayetini, kasten "resuluhu" yerine "resulihi" diye okutmuşlar, böylece ayetin manası, ?haşa- "Allah, Resulünden ve müşriklerden beridir" diye değişmişti. Bunu duyan Düeli de İmam Ali'den (k.v.) öğrendiği noktalama usulünün ilk uygulamasını ortaya çıkartmış oldu. Burada Muaviye'nin, İmam Ali'yi (k.v.) inkâr etmesine rağmen O'nun ilmine ne kadar muhtaç olduğu ve ilmin silsile yoluyla kimde olduğunu bildiğini çok açık bir şekilde görmüş oluyoruz.Kufe'yi İslam devletinin başkenti yaptıktan sonra yanındaki âlim sahabesini kente getiren böylece İslam şehirleri arasında Kufe şehrini fakihleri, muhaddisleri, Kur'an ve Arap dili ile alakalı ilimleri yapan âlim sahabeler ile süsleyen ve en önemlisi bu ilimleri onlara öğreten ana mercii, ilim şehrinin kapısı İmam Ali (k.v.) olmuştur. Kufe şehrinde bu ilim halkaları genişlemiş ve bu halkalardan birçok İslam âlimi yetişmiştir. Bunlardan İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin konumu ve özellikleri, Ehl-i Beyt'i anlamamız açısından büyük önem taşımaktadır. İmam Ali'den (k.v.) ilim alan Mesruk ibnül-Ecda ve Şureh'den Şa'bi ve İbrahim en-Nehai ders almışlar onlardan da Hammad b.Ebi Süleyman vasıtasıyla Ebu Hanife ders almış bu silsileyle hocaları da dâhil olmak üzere hepsi İmam Ali'nin (k.v.) talebeleri olmuşlardır. Ayrıca kendi döneminde yaşamış olan Ehl-i Beyt imamlarından İmam Cafer-i Sadık, İmam Muhammed Bakır ve Zeydi Şehit'ten fetva icazeti aldığını da Şia'nın büyük âlimlerinden Şeyh Hulli de bildirmiştir.Şii kitaplarında diyor ki: Ebu Hanife, Mescid-i Haram'da oturmuştu. Herkes etrafına toplanmış, kendisine sual soruyorlardı. Onlara cevap veriyordu. Sanki cevapları hazır cebinden çıkarıyormuş gibi saçıyordu. İmam-ı Cafer Sadık, ansızın yanına geldi. İmamı görünce, hemen ayağa kalktı. "Ey Resulün torunu! Burada olduğunu önceden bilseydim, böyle iş yapmazdım" dedi. İmam-ı Cafer Sadık da, "Otur ya Eba Hanife! İlim öğretmeye devam et! Babalarımdan öğrendiklerini herkese yay!" buyurdu. Bunlar, İbni Hulli'nin Tecrid'i şerhinde yazılıdır.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Kâmil kul, kâmil mü’min / 19.04.2024
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023