Güneydoğu'da terörle mücadelenin en yoğun olduğu tarihlerdi.
İşte ben denizde böylesi bir dönemde, Mardin'de görev yapmıştım.
ABD menşeli PKK terör örgütüne, yapılan yoğun operasyonlar dolayısıyla göz açtırmıyorduk.
Buraya çok dikkat ediniz!
Geceleyin köyleri ve dolayısıyla köylü vatandaşlarımızı, PKK terör örgütüne karşı koruma altına alıyorduk.
Onlarla çok defa sohbet ederdik.
"Allah Türk askerinden razı olsun" diye, sürekli dua ediyorlardı.
Evlerine bizi davet ediyor, sofralarını bizimle paylaşıyorlardı.
Bir gün bir tepede nöbette bulunuyorduk.
Bulunduğumuz yerden köyün her tarafına hakimdik.
Bir ara köyden bize doğru yürümekte olan, yaşlı bir kadıncağızı gördük.
Elinde bir ibrik ve birde bakırdan bardak bulunuyordu.
Zikzaklı patika yollardan hiç dinlenmeden bize kadar ulaşmıştı.
Açıkçası biraz şaşkındık.
Çünkü ihtiyacımız olan her şeyimiz, zaten yanımızda daima mevcut haldeydi.
Terler içerisinde bize kadar ulaşan o mübarek anacığımıza sarılmış ve niye zahmet ettin diye seslenmiştim.
Yanında birlikte getirdiği ibrikte, buz gibi ayran vardı.
Kendisine bu davranışından dolayı çokça dua etmiştik.
Hiç unutamadığım ve unutamayacağım bir manzara.
Anacığımız ellerini açarak, bize gözü yaşlı dua ediyordu.
Biz ona, o bize karşılıklı dualar.
"Siz olmasanız biz burada geceleyin rahat uyuyamayız oğlum" demişti.
Bu tablo karşısında hepimiz çok duygulanmıştık ve gözlerimiz yaşarmıştı.
Sarıldık uğurladık o mübarek anacığı.
Asker ile bölge insanı kenetlenmiş, azılı PKK terörüne karşı birlikte hareket etmişti.
En yoğun çatışmaların yaşandığı o günlerde bölge insanı, bütünüyle bizim yanımızda durmuştu.
Hiçbir zaman, meselenin bir demokrasi meselesi olduğundan bahsedilmiyordu.
Sorunun terör sorunu olduğunu, bunun sorumlusunun bebek katili Öcalan olduğunu sürekli olarak dile getiriyorlardı.
Peki ya şimdi yaşadığımız bu rezaletin manası nedir?
Sorun terör sorunuydu ve başındaki alçak şerefsizde elimizdeydi.
Nereden çıktı bu SEVR komisyonları?
Sordunuz mu Güneydoğulu vatandaşlarımıza, "Sorunun adı nedir" diye?
Sordunuz mu 86 milyon Türk milletine?
En son yapılan anketin sonuçları:
Türk milletinin yüzde 80'i ve üzeri, komisyona ve Apo alçağının serbest bırakılmasına karşı çıkmaktadır.
Siz kimin vekillerisiniz?
Kimden yetki aldınız, kime danıştınız?
Ne diyor bay Uçum:
"Görüldüğü kadarıyla Terörsüz Türkiye'ye geçiş süreci, temel doğrultuda esasa münhasır bir sapma olmadan ilerliyor. Artık yeni adımların atılacağının beklendiği bir aşamaya geçtiğimiz anlaşılıyor.
Ne demek yeni adım?
Hani pazarlık yoktu!
Ne isteniyor ve neden milletten saklanıyor.
Türk milleti ve devletini bu kadar aşağılamanızın asıl sebebi nedir?
Devam ediyor Uçum:
Tabii bu süreçte başından beri vurgulandığı gibi fikri ve fiili sabotajlara ilişkin teyakkuz halinde olmak son derece önemlidir.
Öte yandan Terörsüz Türkiye'ye geçişle ilgili bir yılı aşkın süredir çok önemli mesafeler alınmasına rağmen, sürecin birikimini değersizleştiren yaklaşımlar görülüyor. Bunlara hiçbir surette prim vermemek gerekir.
Bunları istismar eden ve aslında niyetleri geçiş sürecini sabote etmek olan açık ve örtük tüm hasım çevreler ise her ortamda deşifre edilmelidir."
Görüyor musunuz adam devlet adına ahkâm kesiyor.
Sürece karşı çıkanları düşman belliyor, hedef gösteriyor.
Bakalım günü geldiğinde, sürece karşı çıkanlar mı yoksa sürecin ev sahipleri mi Yüce Divan'a gidecek!
Açıklamasına devam ediyor Uçum:
"1925 yılında ve devamında devlete karşı gerçekleştirilen ve suç olan çeşitli vakalardan sonra TBMM'de "1239 sayılı Şark Mıntıkasında Muayyen Vilayet ve Kazalarda Ceraim Takibatı ile Cezalarının Tecili Hakkında Kanun" isimli bir düzenleme yapılmıştır. Kanun, 14 Mayıs 1928 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştır." diyor.
1928 yılında çıkarılan 1239 sayılı Kanun; isyanın elebaşı ve uzantıları ile dolaylı veya dolaysız masaya oturularak çıkarılmadı bey efendi!
Bunların kandırdığı vatandaşlar ile halkın ve ulus devletin gönül birliğinin tekrar kurulması için çıkarılan geçici bir kanundu.
Onun için "Atatürk de böyle yapmıştı" demenin bir gereği yoktur.
Asıl soru öyle olmalıdır:
Atatürk yaşasaydı ne yapardı?
"Kayıtsız şartsız silah bıraktı, kendisini feshetti" denilen yerde birkaç maddelik geçici ne kanunu çıkaracaksınız?
Af kanunu mu, aklama kanunu mu, İmralı'ya gideceklere destek kanunu mu?
Talebin olmadığı söylenmişti hani, ama "Talebimiz ve beklentilerimiz var" deniyor şimdi.
Çok fena çamura battınız, bilmiyorum farkında mısınız!
Demirel'in veciz bir sözü ile bitirelim.
"Devletin eli yakanıza yapıştığında, sizi ben bile kurtaramam"
İşte ben denizde böylesi bir dönemde, Mardin'de görev yapmıştım.
ABD menşeli PKK terör örgütüne, yapılan yoğun operasyonlar dolayısıyla göz açtırmıyorduk.
Buraya çok dikkat ediniz!
Geceleyin köyleri ve dolayısıyla köylü vatandaşlarımızı, PKK terör örgütüne karşı koruma altına alıyorduk.
Onlarla çok defa sohbet ederdik.
"Allah Türk askerinden razı olsun" diye, sürekli dua ediyorlardı.
Evlerine bizi davet ediyor, sofralarını bizimle paylaşıyorlardı.
Bir gün bir tepede nöbette bulunuyorduk.
Bulunduğumuz yerden köyün her tarafına hakimdik.
Bir ara köyden bize doğru yürümekte olan, yaşlı bir kadıncağızı gördük.
Elinde bir ibrik ve birde bakırdan bardak bulunuyordu.
Zikzaklı patika yollardan hiç dinlenmeden bize kadar ulaşmıştı.
Açıkçası biraz şaşkındık.
Çünkü ihtiyacımız olan her şeyimiz, zaten yanımızda daima mevcut haldeydi.
Terler içerisinde bize kadar ulaşan o mübarek anacığımıza sarılmış ve niye zahmet ettin diye seslenmiştim.
Yanında birlikte getirdiği ibrikte, buz gibi ayran vardı.
Kendisine bu davranışından dolayı çokça dua etmiştik.
Hiç unutamadığım ve unutamayacağım bir manzara.
Anacığımız ellerini açarak, bize gözü yaşlı dua ediyordu.
Biz ona, o bize karşılıklı dualar.
"Siz olmasanız biz burada geceleyin rahat uyuyamayız oğlum" demişti.
Bu tablo karşısında hepimiz çok duygulanmıştık ve gözlerimiz yaşarmıştı.
Sarıldık uğurladık o mübarek anacığı.
Asker ile bölge insanı kenetlenmiş, azılı PKK terörüne karşı birlikte hareket etmişti.
En yoğun çatışmaların yaşandığı o günlerde bölge insanı, bütünüyle bizim yanımızda durmuştu.
Hiçbir zaman, meselenin bir demokrasi meselesi olduğundan bahsedilmiyordu.
Sorunun terör sorunu olduğunu, bunun sorumlusunun bebek katili Öcalan olduğunu sürekli olarak dile getiriyorlardı.
Peki ya şimdi yaşadığımız bu rezaletin manası nedir?
Sorun terör sorunuydu ve başındaki alçak şerefsizde elimizdeydi.
Nereden çıktı bu SEVR komisyonları?
Sordunuz mu Güneydoğulu vatandaşlarımıza, "Sorunun adı nedir" diye?
Sordunuz mu 86 milyon Türk milletine?
En son yapılan anketin sonuçları:
Türk milletinin yüzde 80'i ve üzeri, komisyona ve Apo alçağının serbest bırakılmasına karşı çıkmaktadır.
Siz kimin vekillerisiniz?
Kimden yetki aldınız, kime danıştınız?
Ne diyor bay Uçum:
"Görüldüğü kadarıyla Terörsüz Türkiye'ye geçiş süreci, temel doğrultuda esasa münhasır bir sapma olmadan ilerliyor. Artık yeni adımların atılacağının beklendiği bir aşamaya geçtiğimiz anlaşılıyor.
Ne demek yeni adım?
Hani pazarlık yoktu!
Ne isteniyor ve neden milletten saklanıyor.
Türk milleti ve devletini bu kadar aşağılamanızın asıl sebebi nedir?
Devam ediyor Uçum:
Tabii bu süreçte başından beri vurgulandığı gibi fikri ve fiili sabotajlara ilişkin teyakkuz halinde olmak son derece önemlidir.
Öte yandan Terörsüz Türkiye'ye geçişle ilgili bir yılı aşkın süredir çok önemli mesafeler alınmasına rağmen, sürecin birikimini değersizleştiren yaklaşımlar görülüyor. Bunlara hiçbir surette prim vermemek gerekir.
Bunları istismar eden ve aslında niyetleri geçiş sürecini sabote etmek olan açık ve örtük tüm hasım çevreler ise her ortamda deşifre edilmelidir."
Görüyor musunuz adam devlet adına ahkâm kesiyor.
Sürece karşı çıkanları düşman belliyor, hedef gösteriyor.
Bakalım günü geldiğinde, sürece karşı çıkanlar mı yoksa sürecin ev sahipleri mi Yüce Divan'a gidecek!
Açıklamasına devam ediyor Uçum:
"1925 yılında ve devamında devlete karşı gerçekleştirilen ve suç olan çeşitli vakalardan sonra TBMM'de "1239 sayılı Şark Mıntıkasında Muayyen Vilayet ve Kazalarda Ceraim Takibatı ile Cezalarının Tecili Hakkında Kanun" isimli bir düzenleme yapılmıştır. Kanun, 14 Mayıs 1928 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştır." diyor.
1928 yılında çıkarılan 1239 sayılı Kanun; isyanın elebaşı ve uzantıları ile dolaylı veya dolaysız masaya oturularak çıkarılmadı bey efendi!
Bunların kandırdığı vatandaşlar ile halkın ve ulus devletin gönül birliğinin tekrar kurulması için çıkarılan geçici bir kanundu.
Onun için "Atatürk de böyle yapmıştı" demenin bir gereği yoktur.
Asıl soru öyle olmalıdır:
Atatürk yaşasaydı ne yapardı?
"Kayıtsız şartsız silah bıraktı, kendisini feshetti" denilen yerde birkaç maddelik geçici ne kanunu çıkaracaksınız?
Af kanunu mu, aklama kanunu mu, İmralı'ya gideceklere destek kanunu mu?
Talebin olmadığı söylenmişti hani, ama "Talebimiz ve beklentilerimiz var" deniyor şimdi.
Çok fena çamura battınız, bilmiyorum farkında mısınız!
Demirel'in veciz bir sözü ile bitirelim.
"Devletin eli yakanıza yapıştığında, sizi ben bile kurtaramam"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- İmralı’ya değil, Türk milletine sorun / 21.11.2025
- Dini kullanan HAİNLER! / 19.11.2025
- İsrail KKTC’yi işgale hazırlanıyor / 18.11.2025
- Seni sevmeyene Türk ve Müslüman denemez / 17.11.2025
- “Kürt sorunu” var diyen bölücüdür! / 12.11.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025
- Dünyayı yöneten Siyonist üst aklın itirafları / 03.11.2025
- ABD’nin gözü Eskişehir’de / 29.10.2025
- Dini kullanan HAİNLER! / 19.11.2025
- İsrail KKTC’yi işgale hazırlanıyor / 18.11.2025
- Seni sevmeyene Türk ve Müslüman denemez / 17.11.2025
- “Kürt sorunu” var diyen bölücüdür! / 12.11.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025
- Dünyayı yöneten Siyonist üst aklın itirafları / 03.11.2025
- ABD’nin gözü Eskişehir’de / 29.10.2025


















































































