İnançsızlık tükenmişliği doğurur
Tükenmişliğin üç bileşeni
Tükenmişlik sendomunun, kamu çalışanlarında görülen çalışmada isteksizlik, yorgunluk, hayal kırıklığı ve işi bırakmaya varan eğilimler gibi durumları tanımlamak için ortaya atıldığını belirten Yazıcıoğlu, tükenmişliğin üç bileşeni olduğunu söyledi. Yazıcıoğlu, “Tükenmişliğin 3 bileşeni vardır. Bunlar duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve başarı duygusunda azalmadır. Duygusal tükenmişlik, yaşam enerjisinin azalması ve bireyin duygusal kaynaklarının tükendiği hissine kapılmasıyla kendini belli eder. Duyarsızlaşma, bireyin hizmet verdiği insanları sıradan bir nesne gibi görmesiyle ve bu şekilde davranması ile belirginleşir. Başarı duyusunda azalma da ise, iş gereği kurulan kişisel ilişki ve diyaloglarda, paylaşımlarda, yeterlilik ve başarı duygusunda azalma ile kendini gösterir. Yapılan bilimsel çalışmalarda da görülen, genellikle insanlara yardım etmeyi amaçlayan mesleklerde daha çok ‘tükenmişlik sendromu’ görülüyor. Uzaklara kaçmak isteyen, çalışma azmi ve enerjisini kaybettiğine inanan ve pek çok kişide görülen bu tükenmişlik en fazla ise; hekimler, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, klinik psikologlar, sağlık alanında çalışan diğer personeller, öğretmenler, polisler, avukatlar, yargıç ve gazeteciler gibi daha çok kişiler ile görüşen, işi onlarla alakalı olan meslek gruplarında görülüyor” ifadelerini kullandı.
Birçok belirtisi var
Tükenmişlik sendromunun birçok belirtisi olduğunu aktaran Yazıoğlu, hastalığın belirtilerinin günümüzde hemen hemen her insanda en az bir kaçının olabileceğini ve tedavisinin ise inançta olduğunu kaydetti. Yazıcıoğlu, "Tükenmişliğe doğru gidişin bazı belirtileri vardır. Bunlar; depresif hislerin oluşması, ümitsizlik duygusu, evde geçirilen vaktin çoğunluğunda uyuklamak, insanlara karşı gergin olmak, kendini sürekli halsiz, hastaymış gibi hissetmek, özel sorunlarını insanlara yansıtmak, aile içi şiddet, asabiyet, sabırsızlık, huzursuzluk, hoşgörüsüz olma, doyumsuzluk ki bu çok önemlidir. Özellikle inancı zayıf, kanaat ve tevekkül hissinden uzak kimselerde bu daha belirgindir. Mesai saati içerisinde işten kaçma amacıyla sık sık mola vermek gibi etkenler bu rahatsızlığın belirtileridir. En beliğin özelliği ise bu belirtilerin uzun bir dönem sürmesi ve hizmet verilen sınıfa karşı negatif bir tutum geliştirmesidir” diye konuştu. (İHA)
TEDAVİSİ ASLINDA KOLAY
Hastalıkla başa çıkmanın aslında kolay olduğunu, herhangi bir tedavi ya da ilaca ihtiyaç duyulmadığını savunan Yazıcıoğlu, ihtiyaç duyulan tek şeyin kişinin kendisine ve yaşadığı manevi dünyada olduğunu iddia etti. Yazıcıoğlu, “Bu hastalık ile başa çıkmak aslında çok kolaydır. Kişinin tükenme yaşadığını kabul etmesi gerekir. Gün içerisinde işin dışında olumlu etki bıraktıracak hobilere, kendisine ve ailesine zaman ayırması gerekmektedir. Önemli kararlar alınırken iş arkadaşları ya da aile fertlerinden fikir alın, planlı olun. Mutlaka tatil yapın. Uykusuzluktan, alkol ve kafeinli içeceklerden uzak durun. Bunlar yapılması gerekenler. Ancak bu son sayacağım ise en önemlisidir. Allah inancı ve sevgisiyle aydınlatılmış bir kalp ile ‘Yaradılanı severim, yaradandan ötürü’ duygusunu özümseyerek, dürüstlük, ahlak güzelliği, doğruluk, sevgi, paylaşım ve hoşgörü gibi bu inanç ile beslenen maneviyatınıza hassasiyet gösterin. Maneviyatınız olgunlaştığı takdirde hiç zorlanmadan tükenmişlikten uzak duracak hatta bu maneviyat sizi tükenmişlikten uzak tutarak koruyacaktır. Bu tedavi için ilaç ya da ekstra bir çabaya da gerek yoktur” dedi.