Sizlere ömür, o da çekilip gitti yüreklerden.
Evet, insaf yenilip içilen bir şey değil idi ama, insanların hakları yenildiğinde devreye girerdi.
İnsaf, açıkta kalan, ayazda kalan çaresizlerin üstlerine yorgan olup onları ısıtmazdı ama, böyle zaman ve zeminlerde yürekleri ve vicdanları harekete geçirip dertlere derman üretirdi.
Evet, insaf bakkalda, markette, manavda, giyim-kuşam mağazasında ihtiyaç maddelerini satın almada kullanılmazdı ama bu iş yerlerini işletenlerin yüreklerinde yetimler ve yoksullar için ve dahi çaresizler için bir miktar merhamet ışığı yakardı.
İnsaf diye bir şey vardı eskiden, her kime, her kimin yüreğine misafir olursa o kişinin cümle mahlûkata karşı ve özellikle de hemcinslerine karşı şefkatli ve merhametli olmasını sağlardı.
İnsaf, suyun başında, suyun kaynağında oturup suyun tamamını kendi tarla ve çayırlarına bağlayanlara az da olsa misafir olduğunda, onların komşuları da, komşuların güneşten yanıp kurumuş olan sebze ve meyvelerini de düşünmelerine vesile olurdu.
İnsaf, gelir adaletindeki dengesizliğin, zengin fakir arasındaki uçurumun korkunç derecelere ulaştığı zaman devreye girer ve geliri dağıtanların bir miktar 'insaflı' olmalarına katkı sağlardı.
İnsaf diye bir şey vardı eskiden ve asgari ücret tiyatrosu senaristlerinin ve oyuncularının hayatın gerçekleri karşısında bu kadar gülünç duruma düşmelerini birazcık önlerdi.
İnsaf, atı arabasıyla, deveyi hamutuyla götüren hesapsız zenginlerin vergi borçlarını defalarca silip-sıfırlarken, asgari ücretliden gelir vergisi alanların, hatta 'on kuruşu' dahi hesaba katanların yüzlerinde hafif bir kızarma oluşmasına sebep olurdu.
Son elçi, son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamın muhterem dedesi Abdulmuttalib'in, Kâbe'yi yıkmaya gelen Ebrehe'ye; "Kâbe'nin sahibi var onu korur, ben develerimi almaya geldim" dediği gibi, günümüzde insaf denen şeyden birazcık yüreklere misafir olmuş olsaydı, müftüler, hacılar, hocalar memleketin kaynaklarını kurutan iktidara şöyle diyeceklerdi: "Ezanın da Kur'an'ın da sahibi var, bırak bu tartışmaları da sen hele gel şu hamutuyla götürülen develerin hesabını ver, sen milyonlara 2800'lük asgari ücreti dayatırken, çift maaşlı, dört maaşlı, ballı-börekli bürokratların hesabını ver, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan yüzde on yedilik faizin hesabını ver, on sekiz yılda ülkeyi yetmiş sente muhtaç hale getirmenin hesabını ver."
İnsaf diye bir şey vardı eskiden ne yazık ki son yirmi yılda o da çekilip gitti yüreklerden.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024