İnsan ve eğitim (1)

"İnsanı yaşattı ki, devlet yaşasın" mantığının uygulamaya konulduğu dönemlerde nasıl büyük olduğumuz, neleri başardığımız, gerek sosyal hayatta gerekse maneviyatta nasıl zirvelere çıktığımız birer gerçektir. Milletsiz bir devlet olabilir mi? Ya da devlet kendini olmazsa olmaz görüp, halkına rağmen ve ona hizmetten mahrum icraatlar içerisine girerse ne kadar tarih sahnesinde durabilir? Devletin var olabilmesi için onu var edecek bir milletin olması şarttır. Yani millet için devlet mantığı. Yani kendini millete kabul ettiren değil, fertlerin bizzat kabul ettiği devlet anlayışı. Buda nasıl olur? Devlet tebaasındaki insanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak olur. Yani devlet, varlığını devam ettirmek için kendi insanını yetiştirmek zorundadır.İnsan ihtiyaçlarını ikiye ayırabiliriz, Maddi ve manevi. Maddi ihtiyaçlar; Yeme, içme, giyinme, barınma, iş, eğitim, sağlık, sosyal alanlar ve etkinlikler vs. Manevi ihtiyaçlar ise inandığı değerleri, sağlam kaynaklardan öğrenip, inandığı bu değerleri her ortamda özgürce yaşama istek ve arzusudur, diyebiliriz. İşte devlet bu alanlardaki açıkları kapattığı zaman, halkının isteklerine uygun zeminler hazırladığı zaman "baba devlet" olmuş olur. Bu babanın elinde yetişen millette büyük millet, büyük medeniyet olur. Olmuştuk da.İnsan yetiştirmek bir sanattır. İşte bir insan sanatkarı olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey devletin bekası için; "Birlik ve beraberliği temin edecek, devlet ve milletine bağlı bireylerin yetiştirilmesi esastır" diyor. Ve devamında; "İnsan yetiştirilmesi bahsinde ele alınması gereken bir diğer önemli husus ise her milletin kendine ait değerleri, özelde ise Türk Milletine ait değerleri gençliğimize kazandırmamızdır" diyor.  Bugün her milletin bir insan modeli bir profili vardır. Maalesef bizde örnek oluşturacak bir Türk modeli belirlenmemiş, gençliğimizin önüne konulmamıştır. İşte bu açığı iyi yakalayan Batı-Haçlı kültürü, kendi modellerini, kimyalarını içimize akıtmışlar, kendiyle, ailesiyle, milletiyle, devletiyle kavgalı nesiller oluşturmuşlar. Tabi bu onların hedef ve gayesi. Biz, fert olarak, toplum olarak,  devlet olarak bu global kültür işgaline karşı ne yaptık? Hangi stratejiler geliştirdik? Yoksa onlar gibi mi olduk?Prof. Dr. Haydar Baş insan eğitiminde hayatın tamamını hedef alarak dört kuruma dikkat çekiyor; Aile, milli eğitim, asker ocağı, toplum. Çünkü;"Milli devletin eğitim anlayışında öncelikle bu birlik ve beraberliği içine sindirmiş, hoşgörülü, adil, kuşatıcı, Türk kimliğini onurla temsil edecek bireylerin yetiştirilmesi olacaktır. Milli ve manevi değerlerimize, gelenek ve göreneklerimize uygun olarak çağdaş standartlarda bir eğitim verilmesi kaçınılmazdır. Milletleri ayakta tutan milli kültürü gençliğe vermek, Milli Devletin en önemli eğitim politikalarındandır" Milli kültür içinde tarih şuurunun ayrı bir önemi vardır. Çünkü tarih, bir milletin hafızasıdır. Gençlerin yabancı kültürlerin tesirinde kalmaması, kendi tarihine olan sadakatine ve inancına bağlıdır." (Sosyal Devlet-Milli Devlet s:211)Milli Ekonomi Modeli sahibi Prof. Dr. Haydar Baş eğitim ve sağlık hizmetlerinin vatandaşa, en ileri teknolojide karşılıksız olarak verilmesinin altını çiziyor ve bu sosyal devletin şartıdır, diyor.Bugün milli eğitimde neredeyiz? Bu sorunun cevabı maalesef olumsuz. Önceki hükümetlerin basiretsizliği son iktidarın ise her icraatında olduğu gibi milli eğitimde de Batı'yı, Vatikan'ı, ABD'yi referans ve ölçü alması milletin, milli ve maneviyatında büyük gedikler açmıştır.Yarın AKP döneminde milli eğitim icraatları.