Bölgenin iki güçlü ülkesi kimdir, sorusunun cevabı dünden bugüne hep aynıdır; Türkiye ve İran. Tarihi büyük bu iki milleti, emperyalistler her daim hedefte tutmuştur. Savaş yoluyla yıkamadıkları bu iki devleti, içerden ele geçirme, siyasi ve ekonomik prangalarla kendilerine mahkûm etme yöntemini kullanmışlardır. Ne yazık ki, bunu başarmışlardır.
Yıllarca ABD ve İsrail'in emri altında yönetilen İran, 79 devrimi ile bir öze dönüş sağlamışsa da bu öze dönüşü bağımsız ekonomi ile taçlandıramadığı için yani kapitalizm atından inemediği için bu noktaya gelmiştir.
Milletimiz ise büyük bir bağımsızlık mücadelesinden sonra hiçbir manda ve himayeyi kabul etmeden tam bağımsız bir devlet kurmuş ve Atatürk önderliğinde attığı siyasi ve ekonomik adımlar ile bağımsızlığını taçlandırmıştı.
Ama ne hazindir ki, Atatürk'ten sonra ülke yönetimine gelen iradeler, Batılılaşmak adı altında bu bağımsızlık tacını emperyalistlerin eline vermişler, maddi, manevi bütün değerlerimizi kaybetmemize sebep olmuşlardır.
İran'a gelirsek! İran'da meydana gelen olaylar malumunuz. Olayların tetikleyici faktörü ekonomik. Çekilmek istenen nokta, diktatör rejim. Hedeflenen sonuç (bizim tabirimizle) muhafazakâr kesim ile özgürlükçü kesimi karşı karşıya getirip, kardeşkanı akıtmak ve istikrarsız bir devlet ortaya çıkarmak.
İstikrarsız, güçsüz bir İran'ı kimler istiyor veya kimlerin işine geliyor? Açıkça ABD, İsrail, Suudi Arabistan.. Avrupa devletleri, İran'da huzur ve istikrar deseler de gizlice paylaşım planlarını yapıyorlar.
İran'daki bu tablo ülkemizi yönetenlerin önüne konulmuş büyük bir aynadır. İlk açıklamalara bakarsak ülkemizi yönetenler bu aynaya iyi bakıyor gibi gözüküyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'da huzur ve istikrardan yana olduklarını, bu olayların İran'ın iç meselesi olduğunu, ABD ve İsrail'in tetikçilik yaptığını açıklaması çok güzel. (Erdoğan'ın, Ruhani'nin açıklamalarını övmesini sona bırakıyorum)
Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarını dinlerken 15 yıldır neredeydiniz, diye sordum kendi kendime.
Binali Bey; "Maalesef coğrafyamıza göz dikmiş art niyetli olanlar var. Bunların farkındayız. Kardeş İran halkının bu oyunlara karşı uyanık olmasını özellikle istiyoruz. Bizim için İran'ın istikrarı, huzuru önemlidir. İran'ın huzurunu bozmak için dışarıdan müdahale edilmesini asla hoş görmeyiz, tasvip etmeyiz. O yüzden bir an önce komşumuzun istikrarına ve huzuruna dönmesini bekliyoruz" diyor.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ da, İran'ın Türkiye için önemine değinerek bu ülkeye karşı dış müdahalenin kabul edilemez, seçimle iktidara gelenlerin başka yöntemlerle iktidardan indirilmesine karşı olduklarını, açıkladı.
Artık gelenek oldu. En ciddi konularda bile hükümet kanadından bir paparazzi açıklaması yapan çıkıyor. Yine çıktı.
AKP'li Mustafa Elitaş; "Bu bir kalkışma ama başka yerlerde Recep Tayyip Erdoğan olmadığı için durduramıyorlar. Susturamıyorlar." (Boş verin, yorum yapmayın?)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, olayların başladığı gün "halkın protesto hakkını kullanmasının en doğal hakkı olduğunu, barışçıl gösterilere müdahale edilmemesi gerektiğini, açıklarken aynı gün milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada protestoların bir tehdit olarak değil, insanların sorunlarını görmek için bir fırsat olarak ele alınması gerektiğini," söyledi.
Sayın Erdoğan ise Ruhani'nin halkın barışçıl gösteri hakkını kullanırken kanunların çiğnenmemesi gerektiği yönündeki açıklamalarını isabetli bulduğunu ifade etti.
Sayın Erdoğan'dan da aynı hassasiyeti ülkemiz içinde göstermesini umut ediyorum.
Diğer taraftan da keşke diyorum başta Erdoğan ve Binali Yıldırım olmak üzere ülkemizi yönetenlerin İran hakkında çizdikleri bu çizgiyi vakti zamanında Irak için, Libya için, Mısır için, Suriye için çizselerdi.
Çizselerdi ne olurdu, biliyor musunuz? Bir tek şık yazayım; 4 milyondan fazla Müslüman katledilmez, yüz binlerce Müslüman kadının namusu kirletilmezdi.
Yıllarca ABD ve İsrail'in emri altında yönetilen İran, 79 devrimi ile bir öze dönüş sağlamışsa da bu öze dönüşü bağımsız ekonomi ile taçlandıramadığı için yani kapitalizm atından inemediği için bu noktaya gelmiştir.
Milletimiz ise büyük bir bağımsızlık mücadelesinden sonra hiçbir manda ve himayeyi kabul etmeden tam bağımsız bir devlet kurmuş ve Atatürk önderliğinde attığı siyasi ve ekonomik adımlar ile bağımsızlığını taçlandırmıştı.
Ama ne hazindir ki, Atatürk'ten sonra ülke yönetimine gelen iradeler, Batılılaşmak adı altında bu bağımsızlık tacını emperyalistlerin eline vermişler, maddi, manevi bütün değerlerimizi kaybetmemize sebep olmuşlardır.
İran'a gelirsek! İran'da meydana gelen olaylar malumunuz. Olayların tetikleyici faktörü ekonomik. Çekilmek istenen nokta, diktatör rejim. Hedeflenen sonuç (bizim tabirimizle) muhafazakâr kesim ile özgürlükçü kesimi karşı karşıya getirip, kardeşkanı akıtmak ve istikrarsız bir devlet ortaya çıkarmak.
İstikrarsız, güçsüz bir İran'ı kimler istiyor veya kimlerin işine geliyor? Açıkça ABD, İsrail, Suudi Arabistan.. Avrupa devletleri, İran'da huzur ve istikrar deseler de gizlice paylaşım planlarını yapıyorlar.
İran'daki bu tablo ülkemizi yönetenlerin önüne konulmuş büyük bir aynadır. İlk açıklamalara bakarsak ülkemizi yönetenler bu aynaya iyi bakıyor gibi gözüküyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'da huzur ve istikrardan yana olduklarını, bu olayların İran'ın iç meselesi olduğunu, ABD ve İsrail'in tetikçilik yaptığını açıklaması çok güzel. (Erdoğan'ın, Ruhani'nin açıklamalarını övmesini sona bırakıyorum)
Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarını dinlerken 15 yıldır neredeydiniz, diye sordum kendi kendime.
Binali Bey; "Maalesef coğrafyamıza göz dikmiş art niyetli olanlar var. Bunların farkındayız. Kardeş İran halkının bu oyunlara karşı uyanık olmasını özellikle istiyoruz. Bizim için İran'ın istikrarı, huzuru önemlidir. İran'ın huzurunu bozmak için dışarıdan müdahale edilmesini asla hoş görmeyiz, tasvip etmeyiz. O yüzden bir an önce komşumuzun istikrarına ve huzuruna dönmesini bekliyoruz" diyor.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ da, İran'ın Türkiye için önemine değinerek bu ülkeye karşı dış müdahalenin kabul edilemez, seçimle iktidara gelenlerin başka yöntemlerle iktidardan indirilmesine karşı olduklarını, açıkladı.
Artık gelenek oldu. En ciddi konularda bile hükümet kanadından bir paparazzi açıklaması yapan çıkıyor. Yine çıktı.
AKP'li Mustafa Elitaş; "Bu bir kalkışma ama başka yerlerde Recep Tayyip Erdoğan olmadığı için durduramıyorlar. Susturamıyorlar." (Boş verin, yorum yapmayın?)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, olayların başladığı gün "halkın protesto hakkını kullanmasının en doğal hakkı olduğunu, barışçıl gösterilere müdahale edilmemesi gerektiğini, açıklarken aynı gün milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada protestoların bir tehdit olarak değil, insanların sorunlarını görmek için bir fırsat olarak ele alınması gerektiğini," söyledi.
Sayın Erdoğan ise Ruhani'nin halkın barışçıl gösteri hakkını kullanırken kanunların çiğnenmemesi gerektiği yönündeki açıklamalarını isabetli bulduğunu ifade etti.
Sayın Erdoğan'dan da aynı hassasiyeti ülkemiz içinde göstermesini umut ediyorum.
Diğer taraftan da keşke diyorum başta Erdoğan ve Binali Yıldırım olmak üzere ülkemizi yönetenlerin İran hakkında çizdikleri bu çizgiyi vakti zamanında Irak için, Libya için, Mısır için, Suriye için çizselerdi.
Çizselerdi ne olurdu, biliyor musunuz? Bir tek şık yazayım; 4 milyondan fazla Müslüman katledilmez, yüz binlerce Müslüman kadının namusu kirletilmezdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Filistin’den, Erdoğan’a 3 mektup / 24.08.2025
- Adaletin batsın dünya / 23.08.2025
- Gazze’de ‘Şükür Namazı’ ne zaman? / 22.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025
- Halkın iktidarı zenginlerin medarı iftiharı / 15.08.2025
- Komisyoncudan çok komisyoncu oldular / 14.08.2025
- Adaletin batsın dünya / 23.08.2025
- Gazze’de ‘Şükür Namazı’ ne zaman? / 22.08.2025
- 17 Ağustos’u hepsi unuttu / 20.08.2025
- Hünkar’ın huzurunda büyük terbiyesizlik / 19.08.2025
- Kuran’ı hayatımızdan çıkardık / 18.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomos sessizliği -2- / 17.08.2025
- AKP’nin derin Bartholomeos sessizliği -1- / 16.08.2025
- Halkın iktidarı zenginlerin medarı iftiharı / 15.08.2025
- Komisyoncudan çok komisyoncu oldular / 14.08.2025