İran operasyonunun hedefi İran mı?

Kasım 2002 öncesinde şöyle bir öngörü yapılsaydı ne kadar inanırdınız:"Şu an sıfır noktasında bulunan PKK terör örgütü birkaç yıl içinde öyle bir noktaya taşınacak ki, bölgesel tüm politikalarınızda vereceğiniz tüm tavizler ve dış politik bağlılığınız karşılığında ABD'den PKK ile mücadele sözü alacaksınız. Hatta zaman gelecek (2005'in son ayları) ABD ve İsrail, İran'a karşı operasyonda birlikte hareket etmek karşılığında terazinin diğer kefesine PKK ile mücadeleyi koyacak!"O gün bunu söyleselerdi, istisnasız herkes "hadi canım sen de" der ve kendisiyle dalga geçildiği hissine kapılırdı. Ama maalesef bugün geldiğimiz nokta bu!Bu tespiti yapabilmek için dışişleri uzmanı olmaya gerek yok. Aradan geçen zaman öyle onyıllarla ifade edilebilecek ve sıfırdan bir örgütün büyütülüp olgunlaştırılması ve bir ülkenin kaderinde terazinin diğer kefesine konulabilecek bir "yok oluş bedeli" haline gelmesine yetecek bir uzunlukta değil. Neresinden bakarsanız bakın, topu topu 3 yıl. 3 yılda PKK, ABD ve İsrail'in İran operasyonunda Türkiye'yi kullanmaları için sunulan havuç durumuna getirildi. Burada en büyük suç, sıfır noktasında alınan PKK'nın bu hale gelmesine göz yuman hükümetindir.Geçtiğimiz haftalarda FBI ve CIA başkanlarının ard arda Türkiye'ye gelmeleri ve bir dizi gizli görüşme gerçekleştirmelerinin sebeb-i hikmetine dair bilgiler yavaş yavaş basına sızmaya başladı. Bizler de yaptığımız yorumlarda bu ziyaretlerin sıradan olmadığını ve sadece Türkiye'nin terörle mücade konusundaki bilgilerini Amerikan istihbaratına aktarma meselesinin görüşülmediğini- belki de hiç görüşülmediğini ifade etmiştik. Almanya'nın önemli haber ajanslarından DPP,  FBI ve CIA Başkanlarının Türkiye ziyaretlerinin perde arkasında ABD'nin önümüzdeki yıl İran'a gerçekleştirmek istediği  operasyonda Türkiye'den sonuna kadar istifade etmek olduğunu yazdı. Bu bilginin Türkiye ve ABD'nin bu tip pazarlıklarını ve görüşmelerini gündemine pek almayan Alman basınına sızdırılmış olması oldukça ilginç. Çünkü genelde bu tip bilgiler ya İngiliz basınına, ya da ABD'deki Yahudi basınına sızdırılırdı. Ancak bu bilgi İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Başkanlığıyla yürüttüğü uranyum zenginleştirme pazarlıklarıyla yakından ilgilenen Almanya'nın basınına sızdırıldı. Bu bakımdan bu yorumu dikkate almak durumundayız.ABD istihbarat örgütlerinin ziyaretlerinin ardından Türkiye İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz'u da ağırladı. Halutz'un ziyaretinde gündem İran'ın nükleer çalışmalarıydı. Bu konuda bizim askeri yetkililerimizin İsrail'e İran'ın nükleer çalışmalarının uluslararası baskılarla durdurulması çağrısı yaptığı ve İran'a karşı bir operasyon düşünülmemesi yönünde uyarıda bulunduğu iddia ediliyor ancak bu bilginin doğruluğu kesin değil. Kamuoyuna duyurulan gündem; görüşmelerde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bazı modernizasyon projelerinin ele alındığı yönünde ama bu pek inandırıcı bulunmuyor. Ayrıca Halutz'un ziyaretiyle birlikte Hava Kuvvetleri Komutanımız Faruk Cömert'in İsrail'e üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdiğini de öğrendik. Cömert'in böyle kritik bir süreçte gerçekleştirdiği bu ziyaret kamuoyuna duyurulmadı ve Halutz Türkiye'ye gelmeden bir gün önce sona erdi. Yani birbiriyle bağlantılı ziyaretler?ABD ve İsrail, İran üzerine hesaplarını yoğunlaştırıyorlar ve Türkiye'yi bu belanın tam ortasına çekmek için dört koldan çalışıyorlar. İran operasyonunun kesinlikle Irak işgaliyle karıştırılmaması gerekiyor. Öncelikle İran, Irak gibi kolay bir lokma olmayacaktır. Ayrıca bu operasyonla birlikte Rusya ve Çin'in sessiz kalmayacağını tahmin ediyorum. İşin daha da önemli tarafı bu operasyonda İran'dan ziyade Türkiye hedef alınıyor. Çünkü böyle bir operasyonda Türkiye kullanıldığı takdirde, Türkiye'yi felaket günleri bekleyecektir. Hem iç çatışmalar, hem de dış saldırılar Türkiye'yi bölme planlarını nihayete ulaştırabilir. ABD ve İsrail'in Türkiye'yi kafakola getirip İran'a karşı operasyonda birlikte hareket etmeye ikna etmeleri durumunda hedef onikiden vurulmuş olacak. İran'dan önce Türkiye parçalanacak, İsrail bölgenin tek hakimi olarak orta yerde kalacak, Kürdistan, Doğu ve Güneydoğu'muzu da içine alarak resmen ilan edilecek. ABD ise bir süreliğine daha hayatta kalma şansını yakalayacak. Sonuç olarak olan Türkiye'ye ve Türk milletine olacak! Türkiyeliler ve kendini öyle hissedenler mutlu olacak!