Finansını dışarıdan aldığı faizli borç parayla temin eden, yani taşıma suyuyla değirmen döndürmeye çalışan Türkiye'de iş bulmak da zor, iş bulup çalışarak geçinebilmek de…
Her ne kadar TÜİK'in Mayıs 2019 rakamlarına göre ülkemizde işsiz sayısı 4 milyon 157 bin kişi olsa da, çalışmak isteyip de iş bulamayanlar, iş bulmaktan ümidini kesenler, mevsimlik işçiler gibi TÜİK'in listesinde olup da işsiz kabul edilmeyenler de ilave edildiğinde işsiz sayısı 8 milyonu buluyor.
8 milyon insan ne eğitimde ne de istihdamda, tamamen boşta, her türlü kirli senaryoya hazır vaziyette…
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin personel sayısından 23 kat daha fazla bir işsizler ordusuna sahibiz. Böyle bir ekonomik tabloda söyler misiniz, asayişi temin etmeyi nasıl planlıyorsunuz, terörü nasıl bitireceksiniz?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, sadece silahlı mücadelenin terörle mücadelede başarı getirmeyeceğini, terörle topyekün mücadele edilmesi gerektiğini yıllardır ifade etmektedir ve özellikle de ekonomik bir başarı elde edilmeden terörün bitmeyeceğini vurgulamaktadır. Terör, işsizlikten beslenir, gelir adaletsizliğinden, geçim darlığından, yolsuzluklardan, haksızlıklardan beslenir.
İnsanlar, özellikle de gençler iş bulamayıp boşta kalırlarsa, çalıştıkları halde geçinebilecek bir maaş alamazlarsa, onların geçinemediği bir atmosferde birileri servetlerine servet katarsa, haklarına bırakın ulaşmayı talep etmede bile engellerle karşılaşırlarsa, provokasyonlarla beraber kolaylıkla terörize olabilirler, terör batağından kurtulamazlar.
Bir devlet bütün bu gerçekleri dikkate almalıdır.
Gençlik boş bir bant gibidir, neyi öğretirsen, nasıl eğitirsen öyle şekillenir. Eğiterek, öğreterek, iş bularak, evlendirip yuva kurdurarak kazanamadığın her genç, yarın hem ülke için, hem de millet için büyük bir beladır.
Ağaç yaşken eğilir der atalarımız, çok doğru bir tespittir. Kuruyan bir ağacı asla düzeltemezsin.
Hiçbir önlem almayıp, her şey olacağına varsın anlayışıyla hareket etmek, bugün kolaylıkla başarabileceğimizi yarın hiç başaramamak demektir.
Vatandaşlarını eğitmek devletin görevidir. Sağlıklı bir eğitimden sonra ona iş bulmak, sağlıklı bir yaşam standardı sağlayacak bir gelir sağlamak yine devletin görevidir. Anayasamızda olan "Sosyal Devlet" tanımı bunu açıkça ifade etmektedir. Devlet üzerine düşeni yapacak ki, vatandaşından yarın bir şey isteyebilsin.
Başta da belirttiğimiz gibi, milyonlarca işsizimiz çalışmak istediği halde iş bulamıyor; madalyonun diğer yüzünde ise çalışan milyonlar da aldığı maaş ile geçinemiyor.
4 kişilik bir ailenin sadece aylık minimum mutfak masrafını ifade eden açlık sınırı 2 bin 200 TL seviyesindeyken milyonlarca işçi ailesinin aylık gelirini ifade eden asgari ücret net 2 bin 21 TL… Kazandığıyla ailesinin karnını bile doyuramayan bir işçi, nasıl geçinebilsin?
Bu 1 ay 2 ay değil ki, yıllarca böyle…
Sorunlar birikiyor, birikiyor ve sonunda içinden çıkılamaz hale geliyor, hakkını da arayamıyor.
Patlamaya hazır bir bomba gibi bekliyor.
İşçiler böyle de memurlar farklı mı? 3,2 milyon memur ve 2 milyon memur emeklisinin 2020 ve 2021 yılları için maaşlarına zam görüşmeleri hala devam ediyor.
Hükümet ve sendikalar 4 kez bir araya geldiler ama bir noktada anlaşamadılar.
Haziran 2019 resmi enflasyonunun yüzde 15,72 olarak açıklandığı bir dönemde Hükümet, memurlara önce 2020'nin ilk 6 ayı için yüzde 3,5, ikinci 6 ayı için yüzde 3; 2021 yılı için ilk 6 ay yüzde 3, ikinci altı ay da yüzde 2,5 teklif verdi.
Memur temsilcileri "bu teklif yok hükmündedir" diye tepki gösterince, 2020 yılı zam oranları yüzde 4+4'e, 2021 zam oranları ise yüzde 3+3'e çıkartıldı.
Zam teklifleri resmi enflasyonun yarısı kadar; peki ya gerçek enflasyonun…
Esasen çalışanların maaşlarının gerçek enflasyon karşısında nasıl eridiğini görmek için, bu rakamlara bakmaya da gerek yok. Bir işçi, bir memur, 2002 yılında aldığı maaşla ne kadar çeyrek altın, buğday, mazot, dolar vs alabiliyordu, bugün ne kadar alabiliyor, hesaplasın, maaşının ne kadar eridiğini rahatlıkla görebilir.
Sıfır geliri olan milyonlarca işsizin, milyonlarca da açlık ve yoksulluk sınırının altında maaşa talim eden çalışanın bulunduğu bir ekonomide, üretici malını kime nasıl satsın?
Görüldüğü gibi, mevcut ekonomi anlayışı ve işleyişiyle Türkiye ekonomisinin krizden kurtulması asla mümkün değildir. Ekonomisi krizde olan bir ülkenin terörle başı sürekli dertli olur, düzelmez.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın başta Çin ve Rusya olmak üzere BRICS devletleri tarafından uygulanan dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli, ülkemizin tüm ekonomik problemlerini çok kısa bir zamanda çözebilmektedir.
Asgari ücretin 7 bin TL'ye çıkarılması, memur maaşlarının da buna göre yükseltilmesi, çalışan her vatandaşın yoksulluk sınırının üstünde gelire ulaşmasına vesile olmaktadır. MEM'i uygulayan Çin ve Rusya asgari ücreti yoksulluk sınırına eşitlemiştir.
MEM'in; Vatandaşlık Maaşı, Ev Hanımı Maaşı, Doğum Parası, Çocuk Parası gibi sosyal devlet projeleri gelir adaletsizliğini kökünden çözmektedir.
Maaşların yükseltilmesi, sosyal devlet projelerinin devreye girmesi iç pazarı sağlıklı bir hale getirecektir.
Tüketimin artmasıyla gerçekleşecek olan üretim artışı, beraberinde tam istihdamı da yani sıfır işsizliği de getirecektir. Böyle bir ekonomik tabloda söyler misiniz terörün esamesi okunur mu, gençlerimiz hiç terörün kurbanı olur mu?
Türkiye acilen, devletini, milletini, geleceğini, nesillerini, topraklarını, kaynaklarını, kısaca sahip olduğu tüm değerlerini MEM'le koruma altına almalıdır.
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024