İstanbul'da risk 2 kat fazla
Salgında görülen vakaların İstanbul'un 4-5 kişiden fazlasının bir arada bulunmasına uygun sayılarda olmadığını gösterdiğini ifade eden Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Öztürk, "İstanbul'da yaşayanlar Türkiye'nin diğer illerine göre iki kat daha fazla risk altında" dedi
27.10.2020 19:32:00
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, İstanbul'un, yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakalarının yüzde 40'ını kapsadığını hatırlatarak, "İstanbul'da yaşayanlar Türkiye'nin diğer illerine göre daha risk altında" dedi. Çin'in Vuhan kentinde başlayan Covid-19 salgınındaki vakalar 10 ayda 84 binlere ulaştığında dünyada panik yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Öztürk, şu anda ise dünyada vakaların bir günde 460 binlere eriştiğini ve büyük bir artışın yaşandığını söyledi. Başta Fransa, İspanya, İngiltere olmak üzere, birçok ülkede, ikinci dalga kategorisinde vaka sayılarının yükseldiğine değinen Öztürk, salgının, kontroller olmazsa 2021'i de kapsayacak şekilde devam edeceğinin, koşullara uyulduğu sürece ise kontrol altına alınacağının pek çok bilim insanı tarafından söylendiğine işaret etti.
Çoğunluk kurallara uymuyor
Türkiye'de ise kontrollü sosyal hayata geçildiğinde toplumun bir kesiminin kurallara her şeye rağmen uyduğunu ancak yüzde 50-55'lik bir kesimin uyum sağlayamadığını dile getiren Prof. Dr. Öztürk, İstanbul'daki vaka sayılarının artışında, tatil yörelerine ve memleketlerine gidenlerin yaz döneminin bitmesiyle dönüş yapmalarının, kademeli mesaiye geçilse de iş yerlerindeki koruma tedbirlerine yeterince uyulmamasının, özellikle toplu taşımalardaki kontrolün istenen ölçüde sağlanamamasının, nikah törenlerinin aynı salonda art arda icra edilmesinin ve fiziki mesafeyi bozan her türlü davranışın etkisi bulunduğunu anlattı. Salgın bitinceye kadar bazı gelenek ve alışkanlıkların ertelenmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Eve misafir geldiğinde ev halkı maske takmalı. Ev içerisinde 4 metrekarede bir kişi bulunmalı. Örneğin 20 metrekare bir salonumuz var. Biz ev halkıyla birlikte burada 5 kişi olabiliriz. Salonumuz 40 metrekareyse 10 kişi olabiliriz. Alanımız geniş olsa da daha fazla kalabalıklar olmamalı. Çünkü o kadar büyük kalabalığı yönetmek mümkün değil. Ulaşımda mutlaka tekrar bir disiplinin gelmesi ve fiziki mesafenin korunmasının sağlanması lazım. Maske çok önemli ama fiziki mesafeyi ihlal ediyorsanız maske takmanızın zahmeti de riske giriyor. Şu an İstanbul 4-5 kişiden fazlasının oturup bir yerde yemek yemesine uygun sayılarda değil. Evlerdeki toplantıları elden geldiğince erteleyelim ama yapmak zorundaysak kısa süreli, havalandırılan bir ortamda, 10 kişiyi geçmeyecek şekilde yapmalıyız. Öte yandan, görsel ve yazılı basının da biraz daha uyarıcı olması gerekiyor. Bize sahadan biraz daha bilgi gelmeli, teorik konuşmamalıyız."
O eski günlere yaklaşıyoruz
Prof. Dr. Öztürk, İstanbul'daki vaka sayılarının salgının ilk dönemi olan Mart, Nisan Mayıs aylarında yüzde 52'ye kadar çıktığını, sonra yüzde 12'lere kadar gerilediğini hatırlatarak, "Sonra Ankara ve diğer iller arttı. Fakat şu anda İstanbul, vakaların yüzde 40'ını kapsıyor. O eski günlere yaklaşıyoruz. Ağırlıklı olarak, Türkiye nüfusunun dörtte biri ama vakaların ise neredeyse yarısını oluşturur duruma geldi. Bu şuna işaret ediyor; İstanbul'da yaşayanlar Türkiye'nin diğer illerine göre daha risk altında. Yani, sağlam görülen bir kişiyle temas ettiğimizde bulaş riski bu hastalığın daha az görüldüğü bir ile göre en az 2 kat fazla" uyarısında bulundu. salgının toplumun kuralla uymasıyla biteceğini, aşı bulunsa dahi etkisinin belli bir oranda kalacağını söyleyen Öztürk, İstanbul ve Türkiye genelindeki vaka sayısının azalması için vatandaşların bir arada bulunduğu ulaşım araçları, iş yerleri, restoranlar, nikah törenleri ve taziyeler gibi alanlarda kurallara uyulmasının önemini vurguladı.
Grip de eklenecek
Önlemlere uyulmazsa Covid-19 tablosuna grip ve soğuk algınlığı vakalarının da ekleneceğini belirten Öztürk, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bu dönemlerde zaten grip ve soğuk algınlığı nedeniyle hastane yatakları ile yoğun bakımlar belli oranda doluyordu. Sağlık sistemimiz çok güçlü olmasına, yatak kapasitemiz bugüne kadar sorun oluşturmamasına rağmen geçen yıl bahar aylarında yaşamadığımız gribin ve soğuk algınlığının da birlikte olduğu döneme girmiş olacağız. Bu noktada, sağlık personelimizin aylardır büyük bir fedakarlıkla çalıştığını ama yorulduğunu dikkate almak zorundayız. Toplum empati yapmak zorunda. Bir de bunun eklenebileceği bir dönemi, dinlenemeyen, yoğun çalışan bir sağlık personelinin görevi başında olduğunu düşünelim. Bu üçü bir arada olursa ciddi olumsuzluk yaşanır. Koruma tedbirlerine uyarsak hem Covid-19'u kontrol altına alacağız, hem gribi. Maskeyi takar, fiziki mesafeye uyar, el hijyenine dikkat edersen Covid-19 da grip de soğuk algınlığı da önleniyor."