Erdoğan bu güne kadar hep CHP ve İsmet İnönü üzerinden kendince bir rant elde etme, yine kendince bir misyonu savunma gayretinde oldu. Kimlerle dost olduğuna, kimlerin arzu ve isteklerine uyduğuna, haçlı güçleri ile Müslüman kanı akıttığına, akmasına vesile olduğuna bakmadan CHP ve İsmet İnönü'yü, din düşmanı olarak milletin önüne koydu. Bu süreç tabi yeni değil. Gömlekliyken de böyleydiler, çıplakken de. Ama bugüne kadar açıkça Atatürk'e dil uzatamamışlardı. Şimdi bunu da yaptılar. Atatürk'ü "kafatasçı" ilan ettiler. Bu konuya gelmeden önce malumunuz ülkemizde bir gurup, ısrarla Atatürk'ü dinsiz olarak gösterme çabasında. Diğer tarafta ise sözde Atatürk adına kurulan dernek, vakıf gibi kurumlar, kendini Atatürkçü tanıtan yazar, çizerler, Atatürk'ün kurduğu parti CHP, Atatürk'e atılan bu dinsizlik iftirasına itiraz etmediler. Hatta bu dinsizliği bir çağdaşlık, bir medeniyetçilik, batıcılık olarak kabullenip kendilerince, olmayan bir Atatürk kimliği oluşturdular. Aynen yüzyıllardır Şiileri düşman göstermek için uydurulan Abdullah ibn-i Sebe gibi. İşte bu ortamda dinciler, Atatürk'ü dinsiz göstererek kendilerine bir dayanak ararken, sözde Atatürkçü olduğunu iddia edenlerde mallarına mal kattı, yağlı koltuklarını korudu ve yıllarca millet ile Atatürk'ün arasına girdiler. Her alanda olduğu gibi Prof. Dr. Haydar Baş bu dinci, kapitalist, emperyalist, batıcı vs. anlayışların içimizdeki temsilcilerinin oyununu bozdu. Atatürk'ün kim olduğunu, ne olduğunu, nasıl ve neye inandığını belgeleriyle ortaya koydu, koyuyor da. Millet olarak Atatürk'ün annesinin bir dergaha bağlı olduğunu, babasının adının neden "Ali Rıza" olduğunu, yedi yaşında Kur'an okuduğunu, sekiz yaşında hafız olduğunu, milli mücadele yıllarında maneviyat önderleriyle el ele, kol kola olduğunu hatta yeni kurulan devlete "Türkiye Cumhuriyeti" adının konulması kararını bir dergahta aldığını, ölmeden birkaç ay önce bu milletin tam kurtuluşunun ve yükselişinin ancak İslam ile İslam'a bağlılık ile olacağını, vurguladığını bilmiyorduk. Dinciler bu gerçekleri saklamış, Atatürkçü geçinenlerin ise bu gerçekler işine gelmemişti. Dediğim gibi Sayın Baş bu oyunu da bozdu ve millet ile Atatürk'ü bir anlamda yeniden barıştırdı, kaynaştırdı. Kafatası meselesine gelirsek… Erdoğan, grup toplantısında Türk Antropoloji Enstitüsü'nün yaptığı araştırmalarla ilgili olarak elinde bir kitapla konuştu; "Raflarda yüzlerce kafatası var. İncelenmiş ya da incelenmeyi bekliyor. 10. sayfada başka bir odanın resmi var. Tabi bilmiyorum kameralar alabiliyor mu? Aynı şekilde raflarda yüzlerce kafatası var… Türk Antropoloji Enstitüsü'nün tarihinde 2 önemli vesika olarak geçer. Reisi Cumhur olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Başbakan İsmet Paşa var. İstanbul Darülfünun doktoruna teşekkür var. Şimdi soruyorum. Bu insani midir? Vicdani midir? Bunun bizim ruh dünyamızda inanç dünyamızda yeri olabilir mi?" Antropolojinin bir bilim dalı olduğunu vs. geçelim. Erdoğan'ın ruh hali ne? Başbakanın derdi ne? Ne yapmak istiyor? Tabi bu soruların cevapları pek kimseyi ilgilendirmiyor ki, Hürriyetten Ahmet Hakan, Başbakanı haklı çıkarma yoluna giderek şöyle diyor; "(…)1930'larda kafatası ölçümlerine falan girişilmesinin tek bir nedeni varmış: "Bilim". Antropoloji yapılıyormuş... Maksat antropolojiymiş, başka da bir maksat yokmuş… Yerim senin antropolojini…(…)" Aynı gazeteden Yalçın Bayer köşesinde bir yazıya yer veriyor ve şöyle diyor; "Başbakan Erdoğan'ın kafatası resimleri olan kitabı eline kanıt diye alıp göstermesi sessiz üniversiteler ve dilsiz aydınların ülkesinde unutulup gitmesin istedim. Çünkü Hitler'in ırkçılık teorisine karşı yapılmış dünyadaki en geniş antropolojik araştırmaydı söz ettiği. Ünlü antropolog Eugene Pittard ve Afet İnan'ın bu çalışması 1932 yılında 1. Tarih Kongresi'nde okundu. Çünkü İnan, İstanbul Dame De Sion'da okutulan kitapta, Türklerin 'sarı ırk' sayıldığını hazmedemedi. Batı tarihi, kendini 'üstün beyaz ırk' ve dünyayı daha aşağıda saydığı 'sarı ve siyah ırk' olarak anlatıyordu. I. Dünya Savaşı'nın ertesinde ideolojilerin yükseldiği dönemde 'Ari ırk' tezlerine karşı Atatürk bu bilimsel çalışmayı yaptırdı. Alman Nazi antropolojisi 'brakisefal' beyazları uygarlığın sembolü görüyordu. 1937 yılında Atatürk'ün direktifiyle 64.000 kadın ve erkek üzerinde uygulanan çalışma sonucu ırkçılara, 'Türklerin brakisefal olduğu kanıtlandığı' gibi Türklerin, Avrupa'ya uygarlığı taşıdığı, Anadolu'nun 'Türklerin yurdu' olduğu kanıtlandı. Batı'nın ırkçı önyargılarına bilimsel ağır bir darbe indirildi…" Başta da sorduğum gibi "Başbakan ne yapmaya çalışıyor? Daha açıkçası, Erdoğan'ın mantık anlayışıyla, ben, kalkıp Türkiye'deki genelevlerdeki çekilen fotoğrafları, pavyon, bar ve gece kulüplerindeki resimleri bir araya toplasam. Yine o yerlerdeki vergi ruhsatlarını da ek yapsam ve kameralar karşısına geçip; Bakın! Erdoğan hükümetleri döneminde ülkemiz bu bataklılara düşürüldü. Erdoğan bu tip yerleri bir gelir kapısı olarak gördü. İşte vergi ruhsatları, işte alınan paralar vs. desem, Erdoğan ne der…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024