Bu başlığı yıllar önce yine böyle bir Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünde İcmal Dergisi için yazdığım bir yazıda kullanmıştım. İcmal arşivine sahip olan okurlarımız "Kan sebil sebil" başlıklı yazımızı bulacaklardır.
Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümünde 253 bin şehidimizi yad ederken tekrar kan sebil sebil diyoruz.
Bir insan vücudunda ortalama beş litre kan olduğunu varsayarsak beş rakamını ikiyüz elli üç bin ile çarptığımız zaman, bir milyon ikiyüz altmışbeş bin litre ediyor. Çıkan bu miktarın kaç vadiyi kırmızıya boyayacağının, kaç barajı dolduracağının hesabını işin uzmanlarına havale ederek bir kez daha "Kan sebil sebil" diyoruz.
Hindu ve yamyamların istilasına karşı cennet vatanı müdafaa ederken, "Bir gül bahçesine girercesine" kara toprağa giren, bin değil, onbin değil, ellibin değil, yüzbin değil, ikiyüz ellibin can, gencecik civan...
Şairin: "Asım'ın nesli diyordun ya, nesilmiş gerçek/İşte, çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek" şeklinde ifade ettiği aziz ecdadımız... Fatihalarla, Yasinler'le yadediyoruz.
"Çanakkale içinde aynalı çarşı/Ana ben gidiyom düşmana karşı" diyerek giden ve bir daha geri dönmeyen yiğitler...
Güle güle uğurladık askere
Gidip bekleyesin vatanın oğul
Anan niçin kınalamış ellerin
Sırtı kınalanır kurbanın oğul
Şair, ozan Mevlüt İhsanî'nin bu dörtlüğünde her şeyi özetlediği gibi, yiğidinin ellerini kurban niyetine kınalayarak; "Hadi evladım, bir an evvel cephedeki yerini al, ezan susarsa, bayrak düşerse sütümü helal etmem" diyen Anadolu'nun bağrı yanık anaları... Elbette sizleri de Fatihalarla, Yasinlerle yadediyoruz.
Doksan yıl nedir ki? Bir milletin hayatında an kadar, gün kadar bir zaman dilimi... Doksan yıl evvel, topunu tüfeğini, teyyaresini, donanmasını toplayıp kapımıza dayananlar kimlerdi?
Allah aşkına bir düşünelim, bir sayalım, leş kargası gibi üstümüze üşüşenleri. AB ile yatıp yine onunla kalkanlar, diyalogla yatıp yine onunla kalkanlar, lütfen bir tahlil etsinler; şairimize "Kaç donanma ile sarılmış ufacık bir karaya?" sorusunu sorduranların ortak özellikleri ne idi? Boyunlarında, tanklarında, tüfeklerinde haç taşıyanlar değil miydi?
90 yıl evveldi, ne çabuk unuttuk!..
Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümünde 253 bin şehidimizi yad ederken tekrar kan sebil sebil diyoruz.
Bir insan vücudunda ortalama beş litre kan olduğunu varsayarsak beş rakamını ikiyüz elli üç bin ile çarptığımız zaman, bir milyon ikiyüz altmışbeş bin litre ediyor. Çıkan bu miktarın kaç vadiyi kırmızıya boyayacağının, kaç barajı dolduracağının hesabını işin uzmanlarına havale ederek bir kez daha "Kan sebil sebil" diyoruz.
Hindu ve yamyamların istilasına karşı cennet vatanı müdafaa ederken, "Bir gül bahçesine girercesine" kara toprağa giren, bin değil, onbin değil, ellibin değil, yüzbin değil, ikiyüz ellibin can, gencecik civan...
Şairin: "Asım'ın nesli diyordun ya, nesilmiş gerçek/İşte, çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek" şeklinde ifade ettiği aziz ecdadımız... Fatihalarla, Yasinler'le yadediyoruz.
"Çanakkale içinde aynalı çarşı/Ana ben gidiyom düşmana karşı" diyerek giden ve bir daha geri dönmeyen yiğitler...
Güle güle uğurladık askere
Gidip bekleyesin vatanın oğul
Anan niçin kınalamış ellerin
Sırtı kınalanır kurbanın oğul
Şair, ozan Mevlüt İhsanî'nin bu dörtlüğünde her şeyi özetlediği gibi, yiğidinin ellerini kurban niyetine kınalayarak; "Hadi evladım, bir an evvel cephedeki yerini al, ezan susarsa, bayrak düşerse sütümü helal etmem" diyen Anadolu'nun bağrı yanık anaları... Elbette sizleri de Fatihalarla, Yasinlerle yadediyoruz.
Doksan yıl nedir ki? Bir milletin hayatında an kadar, gün kadar bir zaman dilimi... Doksan yıl evvel, topunu tüfeğini, teyyaresini, donanmasını toplayıp kapımıza dayananlar kimlerdi?
Allah aşkına bir düşünelim, bir sayalım, leş kargası gibi üstümüze üşüşenleri. AB ile yatıp yine onunla kalkanlar, diyalogla yatıp yine onunla kalkanlar, lütfen bir tahlil etsinler; şairimize "Kaç donanma ile sarılmış ufacık bir karaya?" sorusunu sorduranların ortak özellikleri ne idi? Boyunlarında, tanklarında, tüfeklerinde haç taşıyanlar değil miydi?
90 yıl evveldi, ne çabuk unuttuk!..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gök kubbeyi çınlatan çığlık / 23.09.2025
- Çelişkiler yumağı / 22.09.2025
- Çok sert kınamışlar / 21.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025
- Sahte kâr / 19.09.2025
- İhtimalleri değil ihmalleri konuşalım / 17.09.2025
- Haydutlukta hudut tanımayanlar ve… / 16.09.2025
- At izinin karıştığı izler ne seçiliyor ne de sayılıyor / 15.09.2025
- Ne zaman bir şafak atar bu dağda? / 11.09.2025
- Üç Y üç B’yi sildi süpürdü / 10.09.2025
- Çelişkiler yumağı / 22.09.2025
- Çok sert kınamışlar / 21.09.2025
- İslam dünyasının omurga ithalatına ihtiyacı var / 20.09.2025
- Sahte kâr / 19.09.2025
- İhtimalleri değil ihmalleri konuşalım / 17.09.2025
- Haydutlukta hudut tanımayanlar ve… / 16.09.2025
- At izinin karıştığı izler ne seçiliyor ne de sayılıyor / 15.09.2025
- Ne zaman bir şafak atar bu dağda? / 11.09.2025
- Üç Y üç B’yi sildi süpürdü / 10.09.2025