Başka bir konu tasarlamıştım. Fakat güncel olması sebebiyle, bu konuyu soğumadan ele almak ve elit denilen kesimdeki değişiklikleri somut bir olayla okuyucularımızın dikkatine sunmak istedim. Halkımızın, hergün yeniden başladığı geçim mücadelesini, geçim mücadelesi yapabilmek için zaruri olan bir işten yoksun milyonlarca işsizi, kapanan işyerlerini, borçlardaki rekor artışları, dış ticaret açığındaki ürkütücü artışları, devletin vatandaşına karşı şevkat eli olan sosyal politikaları ve bu sorunlara çözüm bulan bu ülkenin evladı lider ve kadroları hiç konuşmadan kim 1 saatlik televizyon programını doldurup, bunun adına da ekonomi programı diyebilir? Biz onlara televole iktisatçıları diyoruz.Kanal değiştirirken rastladığım programda bu kez farklı birşeyler vardı. Her zamanki neşeli futbol muhabbetleri yerini yer yer tatlı sert mücadelelere bırakmıştı. Katılımcılardaki huzursuzluk, altı kişilik kalabalık sayılabilecek bir sayı ile dağıtılmaya çalışılmasına rağmen kolaylıkla hissedilebiliyordu.. Belki inanmayacaksınız ama bir tanesi, ülke ekonomisinin şu andaki en önemli sorununun yüksek reel faizler olduğunu, sebeplerini sayarak ifade etti.Bu durum bir çözüme kavuşturulmadan borçların sürdürülebilirliğinin çıkmaza girmeye mahkum olduğu anlamına gelen cümleler kurdu. Tabi ki, "senmisin bunu diyen" yüklenmeleri başlayınca, beklenildiğinin aksine iddia sahibinin geri adım atmamasıyla bir süre esen soğuk rüzgarları, biz onu kızdırmak için akşam sözleştik türünden zorlama gülücükler aldı. Türkiye ekonomisinin konuşulması gereken bu programda nedense en az yarım saaat Amerikan ekonomisi , ABD Merkez Bankası Başkanı Grenspeen ve FED'in faiz artırımı yarım puan mı olur bir puan mı olur gibi tahminlerden bahsedilmeden Türkiye'de ki iktisadi problemler masaya yine yatırılamadı. Fakat, dağıtılmaya çalışılan cenk havasına rağmen çatışma yine devam etti. Söz döndü dolaştı ve Ziraat Bankası'nın zararlarının da, diğer bankalarda olduğu gibi, halka yüklenmemesi gerektiğine geldi. Bunu bir an için, ailesine hakaret edilmiş sandığım bir tavırla karşılayan iktisatçı, spor yazarı, atletizm hayranı şahıs, görev zararlarının, halka karşılıksız kaynak dağıtımının bir sonucu olduğunu, bedelini de yine aynı adresin ödeyeceğini, sanırım millet televizyon binasını basmasın diye, teknik bir dille söyledi.Bunu söyleyen şahıs, içi boşaltılıp milyarlarca dolarlık yükü garibanın sırtına yıkan özel bankalarla ilgili herhangi bir açıklamaya, tahmin ettiğiniz gibi lüzum görmedi. Trabzon'dan canlı olarak yaptıkları programda, binlerce küçük esnafın, büyük marketlerle rekabet edemeyerek kepenk kapattığı ve bunun işsizliği artırdığına dair bir soruya, "rekabet ortamının oluşup güçlü olanın ayakta kalması serbest piyasa kuralları gereği iyi bir şeydir.Bundan şikayet etmemek lazım." diyerek cevap verdiklerinden bu yaklaşımları da kimseyi şaşırtmadı. Kısa sürede anladığım kadarıyla, yapılan tartışmalara sebep olan korkunun ana kaynağını, bu zevattaki, borçların sürdürülebilirliğine (ödenmesine değil) ilişkin inançlarının yerini umutsuzlığa bırakmış olması oluşturuyor. Toplumun her kesiminde artık olgunlaşan, faiz ve borç sarmalından bir seferde kurtulmadan ekonominin düzelmeyeceği görüşü, binbir dereden su getirerek bunun aksini ispat etmeyi bir vazife olarak algılayanların arasına bir bıçak gibi girdi. Bundan sonraki süreçte, bu konudaki kutuplaşmanın, AB üyeliği ve ABD mandası karşıtlığına paralel ekonomik bir direnç noktası meydana getireceği açıkça görülüyor.Son olarak, programda ileri sürdüğü görüşleri için sayın Ege Cansen'i tebrik ediyorum. Fakat bu da yetmez. Bu doğruların farkına varmış olan bir aydına, bu fikirleri yıllardır cansiperane savunan, halkına anlatmaya çalışan kişiyi de, halkımıza adres olarak sunmak yakışır.
KONU / Serdar PEKER
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012