Ekonominin gidişatı, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yabancı para borcundan ötürü oturduğumuz yerde battıkça batmamız artık hükümetin de kabul ettiği bir gerçek ki, habire paketler açıklıyorlar, vatandaşa sabrı tavsiye ediyorlar ve 'yandık, bittik, mahvolduk laflarına bakmayın' çağrısı yapıyorlar.
Oysa bugünlerin geleceğini daha ilk başladıkları gün taşıma su ile değirmen dönmez, yabancı sermaye saçmalığından vazgeçin, kendi kaynaklarımıza yönelin, borçlanarak büyüme mantığı iflasa götürür, paranın, ekonominin kontrolü devlet elinde olmalıdır, diyerek Prof. Dr. Haydar Baş uyarmıştı.
Dinlemediler. Sattılar, kenara attılar, yabancı sermayeyi çağırdılar ve borçlandılar. Ya sonra? Sonrasını Sayın Binali Yıldırım şöyle açıklamıştı; "Biz para yağmur gibi yağarken sanki hiç ödemeyecekmiş gibi bol bol almışız. Geri ödeme zamanı gelince 'nereden çıktı bu' demeye başlamışız."
Şöyle 19 yılın özetine baktığımızda yanılmıyorsam 9 maliye bakanı geldi geçti.
19 yılda 28 farklı ekonomik paket açıkladı ve uygulandı.
AKP iktidarı sermaye kurulu, varlık fonu, merkez bankası ve devlet bankalarının tam kontrolünü sağladı.
Ama bir türlü olmadı. TÜİK'e rağmen enflasyon patladı.
İşsizlik Cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştı.
Cumhuriyet hükümetlerinin tamamının üç katından fazla borçlanan bir hükümet çıktı karşımıza.
En çok cari açık veren hükümet, en çok faiz ödeyen hükümet öz kaynaklarına sahip çıkmayan diğer taraftan bütün kurumlarını satan, tarımda bile ülkemizi ithalatçı konumuna düşüren bir hükümet duruyor karşımızda.
Gelir kaynağı olarak vatandaşı yani vergi, ceza ve zamlar üzerine düzeni ekonomiyi ayakta tutma gayretinde olan bir hükümet var karşımızda.
Tabi akla haklı olarak şu soru gelir: Bu kadar vahim tabloda bir parti nasıl 19 yıl iktidarda kalabildi?
İki cevap vereyim, birincisi bankalar. 19 yılda bırak zararı her yıl kar rekorları açıklayan bir yapı var karşımızda. Bankalar ne iş yapıyor? Para satıyor. Kime? Sana, bana ve devlete.
İkinci cevabım ise (ki, AKP iktidarları bu konuda çok maharetli davrandılar) kaynayan tencere buz atarak.
19 yıl boyunca sadece ekonomi alanında değil her alanda iktidar partisi ne zaman sıkışsa, çıkış bulamazsa, tepkiler yükselmeye yani tencere kaynamaya başlasa hemen buz atarak suyun kaynamasına engel oldu.
Örneğin 'vesayetçi sistem' buzunu attılar 'asker, darbe' buzunu attılar, 'Ergenekon, Balyoz' buzunu attılar.
Başörtüsü, zulüm buzunu attılar. 17-25 Aralık buzunu attılar. Eski Türkiye buzunu attılar. Dış güçler buzunu attılar
PKK, terörle mücadele buzunu attılar. Ayasofya başlığında birçok manevi değerleri buzlayıp attılar.
CHP ise hali hazırdaki buz torbasıydı. AKP'nin her baş ağrısında CHP'yi öne atarak suyun kaynamasının önüne geçtiler.
Ama asıl buz ve ya buz dağı FETÖ idi. Bu buz dağı ile tenceredeki su dondu. Her şey bir tarafa bırakıldı. Devlet kararnamelerle idare edilmeye başlandı. Nihayetinde rejimi bile değiştirdiler. Devletin kurumlarını, yargı kurumlarını, eğitim-sağlık kurumlarını baştan aşağı yeniden dizayn ettiler.
Ama çare olmadı. Çünkü ateş açıktı ve tenceredeki su kaynama noktasına geldi. Artık suyu soğutmak için buz da yok.
Ne yapılması lazım? BTP lideri Hüseyin Baş'ın, 'insan vücudu için kan ne ise ekonomiler içinde para odur'
"Ekonominin bu hale gelmesinden sorunlu Berat Albayrak değildir. "Ekonomi 5 yıldır değil 25 yıldır kötü gidiyor. Çünkü ekonomik sistem yanlış"
"Merkez Bankası Başkanı'nı değiştirerek, faizleri yükselterek hiçbir şey yapamazlar"
"Bugünün ekonomisinde Milli Ekonomi Modeli artık bir kanundur. Bu Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı bir kanundur."
Kan örneğinden gidersek! Bir insan yaralandı, kan kaybediyor. Ne yapılması lazım? Kan verilmesi lazım.
Ekonomi kan kaybediyor. Ne yapılması lazım? Piyasaya para sürülmesi lazım. Peki, sürülmüyor mu?
Sürülüyor tabi. Ama hem faizli, hem de yabancı para yani kirli kan, kirli para sürülüyor. Haliyle vücudun dengesi şaşıyor. Bazı organlar hantallaşırken bazıları kansızlıktan kangren oluyor.
İnsan vücudu için temiz ve uyumlu kan neyse ekonomimiz için de milli para odur. Artık ABD'nin kirli, zehirli, virüslü parasından kurtulmalıyız ki, kendimize gelelim, kimliğimizle yeniden ayağı kalkalım.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024