Adına padişahlık, sultanlık deyin, krallık, diktatörlük ya da otoriterleşme deyin ne derseniz deyin fark etmez tek güç olma, dışarıdan bakıldığında çok cazip gözükse de aslında yalnızlığı da, büyük bir korkuyu da beraberinde getirmektedir.Özelikle de tek güç olmanın sorumluluğunu taşıyamayacak kimseler bu güce sahip olduklarında gerçek manada hizmet görmeyen halkın memnuniyetsizliği artacağından herkese düşman gözüyle bakılmaya başlanır ve herkes potansiyel terörist, suçlu ve tahtında gözü olan kişi olarak değerlendirilir.Böyle bir durumda, bu korkuyla, şüphelerle hareket edileceğinden hukuk ve adalet devre tamamen dışı kalır, üstü üste hatalar yapılır, işler içinden çıkılması imkansız bir hale dönüşür, yapılan her iş aleyhte delil haline gelir.Dikkat ederseniz tarihte hiçbir diktatör, padişah, kral baki kalmamıştır. Ve bunların iktidardan düşmelerinin asıl nedeni dışarıda aradığı düşmanlar değil, kendi içlerindeki ihtirasları olmuştur. Birçoğu yaptıkları zulümler sebebiyle lanetle anılmaktadır.Her zaman hayırla yad edilen liderler ise kendisi çok büyük güce sahip olmasına rağmen bunu halkını ezmek için kullanmayan, halkının taleplerini dikkate alan, akıl sahipleriyle istişare halinde olan, her bir vatandaşına eşit mesafede olup geliri adil dağıtan, onlara adaletle hükmedenler olmuştur.Esasen onların döneminde halk efendi, onlar ise halkının hizmetçisi gibi olmuştur.Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduğu zaman o kadar büyük bir güce sahipti ki, istese padişah da olabilirdi, kral da, diktatör de? Fakat o bunların hepsini elinin tersiyle itmiş, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilelebet payidar kalabilmesi için milli iradeye dayalı, milletin temsilcilerinden oluşan bir meclisin bulunduğu cumhuriyet rejimini benimsemiştir.Hiç kimseyi ya da grubu diğerinden üstün kılmayan üniter yapımız, bu yapının teminatı olan Anayasamız, halkın sesini en üstlere kadar getiren, yönetimde etkili kılan parlamenter sistemimiz bizlere Atatürk'ün hediyesidir, mirasıdır.Fakat son zamanlarda bu adil ve eşit hakların yaşanabileceği demokratik, hukuk sistemini devre dışı bırakma, parlamenter sistemi bekleme odasına alma ve de tek güç olma hayaliyle otoriterleşme eğilimleri gündeme gelmektedir.Bu Ortaçağı andıran yönetim şekline özlem, tarihin karanlık sayfalarında yerini almıştır ve orada kalması gerekmektedir. Can vererek, gözyaşı dökerek büyük mücadelelerle elde ettiğimiz kazanımlarımız, birilerinin şahsi çıkarları uğruna heba edilmemelidir.Siyasilerimizin ulaşmaya çalıştığı başkanlık sistemi, bir ve beraber yaşadığımız Anadolu coğrafyasına kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecektir.Herkesin eşit olarak istifadesine sunulan haklar, kaynaklar, bir bölüme sağlanacak olan imtiyazlarla birlikte farklılık arz ederse, bu, bulunduğumuz coğrafyanın artık yaşanmaz hale gelmesi demektir.İlelebet payidar kalmak, Arap'ın Acem'den üstün olmadığı, Laz'ın, Kürt'ün, Türk'ün, Boşnak'ın eşit anayasal haklara sahip olduğu bir devlet yapısıyla ancak olabilir.Anayasal olarak böyle tanımlanan devletimizin pratikte de bu hale nasıl geleceği, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli bazlı "Sosyal Devlet Milli Devlet" tezinde detaylıca anlatılmaktadır.Aziz Türk milleti, milletin bekası için Atatürk'ün oluşturduğu bu sağlam temeli, şahsi çıkar peşinde koşanların tarumar etmesine müsaade etmemelidir.7 Haziran seçimleri bunun oylaması olacaktır.Her ne kadar normal bir seçim gibi gözükse de, bu seçim ülkemiz ve milletimiz için varlık ve yokluk seçimidir.Ya üniter yapımızı, mevcut anayasamızı, parlamenter sistemimizi devam ettirip yarın da var olacağız, ya da başkanlık sistemine geçerek paramparça olacağız.Birileri bu ülkeyi karanlığa döndürmek için elbette ki bir takım karanlık senaryolar peşinde olacaklar, son yaşadığımız olaylar gibi bir takım hadiselerle milleti yanlış karara zorlamaya çalışacaklar, ama milletimiz eminim ki bu oyunları bu sefer sandıkta bozacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Dar gelirlinin talebini baskılamak, gelir adaletsizliğini körüklüyor / 27.12.2025
- Asgari ücret kimseyi memnun etmedi / 26.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücret kimseyi memnun etmedi / 26.12.2025
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025

































































































