Sokaklar, caddeler boş. Kahvehaneler, pastaneler, oyun ve eğlence salonları kapalı. Trafik yok. Hatta otobüste oturarak işe gidip-geliyorum.
Peki, nerede bu millet? Evlerinde. Delikanlıca cevap verin! Komşularımız olduğunun şimdi farkına vardık dimi!
Aylardır, yıllardır aynı binada, altlı, üstlü veya karşı karşıya oturduğumuz, arada merdivenlerde karşılaştığımız adını, işini, kaç çocuğu olduğunu bilmediğimiz komşularımızın farkına vardık.
Hani 'komşu komşunun külüne bile muhtaçtır' dediğimiz ama isimlerini dahi bilmediğimiz komşularımızın farkına vardık.
Bu gerçeğin farkına varmak bile insana huzur veriyor. Nasıl mı? Hemen herkes evine kapandı. Ama alt kattan, yan daireden gelen sesler yalnız olmadığımızı hissettiriyor ve psikolojik olarak rahatlık veriyor. Yani külü değil sesi bile yetiyor. Öyle değil mi?
Onun için komşularımızın kıymetini bilelim. Hele hele insanların birbirinden gönül ve beden olarak uzaklaştığı şu yüz yılda bizler komşularımızla iyi ve sağlıklı ilişkiler kuralım. Nasılını da Peygamber Efendimizden (s.a.a.v) öğrenelim;
Muaz b. Cebel(r.a) anlatıyor;
"Dedik ki; Ya Resulüllah (sav) komşunun hakkı nedir? Şöyle cevap verdi;
"Senden isterse borç vermen, yardım dilerse, yardım etmen, ihtiyacı olursa karşılaman, hastalanırsa ziyaret etmen, ölürse cenazesine iştirak etmen.
Bir hayırla sevinirse, beraber sevinip, tebrik etmen. Bir belaya uğrarsa üzüntünü belirtip, teselli etmen.
Tencerende pişinden kokusuyla ona eziyet vermemen veya ondan bir miktar ona da tattırman.
İzni olmadan üstün görünmemen, yahut rüzgârının esmen için binayı yükseltmemen, ona da vermen yahut göstermeden gizlice evine götürmen ki, çocukları gördüğü zaman isteyip, dolayısıyla onlara kızmasın.
Çocuğunun elindekiyle dışarı çıkartmamandır. Size ne söylediğimi anlıyor musunuz?
Komşunun hakkını tam olarak ancak Allah'ın(c.c) acıdığı az sayıda kimseler yerine getirebilir."
Abdülkadir Geylani Hazretleri de buyuruyor ki;
"Yazık Sana! Komşunun fakir ve aç olduğunu belirtip, sonrada batıl zannınla onu mahrum bırakmandan utanmıyor musun?
Diyorsun ki, aslında onun gizli altınları var ama kendini fakir gösteriyor. İman iddiasındasın ama komşun aç dururken sen uyuyorsun ve yanında fazladan bir şeylerin olduğu halde, ona vermiyorsun. Yakında malın elinden alınır, sofran önünden kaldırılır. Zillet ve fakra düşersin. Çok sevdiğin dünyadan ayrılırsın.
Dünyayı zorunlu olarak değil, gönüllü olarak terk edin. Kısmetlerinize razı olun. Başkasının kısmetine nazar etmeyin. Kıt, kanaat geçinmeye ve üzerinizin örtülmesine razı olun. Eğer başka bir nasibiniz varsa o, size gelir…"
İmam Ali (r.a) buyuruyor ki;
"Hakiki kardeşin, her zaman seninle beraber olan, sana faydalı olabilmek için kendisi ziyana uğrayan, zamanın bela ve meşakkatleriyle karşılaştığın zaman her halükarda yardımına koşan kimsedir."
İmam Gazali hazretleri diyor ki;
"Kardeşinin şerefini ayaklar altına alacak şekilde söylenen sözler karşısında susmakla, onun etinin parça parça edilmesine susmak arasında fark yoktur. Köpeklerin, seni parçalamakta olduklarını görüp, seni kurtarmaya gelmeyen ve bu halini seyreden, şefkat ve merhameti kendisine hareket vermeyen arkadaş ne kötü, ne de alçak bir arkadaştır.
Şerefini gideren ve lekeleyen sözler, köpeğin etini parçalamasından daha etkili ve daha şiddetlidir. Bu sebepledir ki Allah (c.c) gıybet edenleri ölü eti yiyenlere benzetmiştir."
Sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024