Hayatımız korku içerisinde geçiyor.
İşsiz kalmaktan korkuyoruz. İşlerimizin bozulmasından, parasız kalmaktan, geçinememekten korkuyoruz.
Gelecekten korkuyoruz. Hem kendimizin hem de sevdiklerimizin başına gelebilecek depremlerden, belalardan, felaketlerden, hastalıklardan korkuyoruz.
Trafikten korkuyoruz. Kim vurduya gitmekten korkuyoruz. Ya hu! Verdiğimiz borç parayı geri alamamaktan bile korkuyoruz.
Çıtayı biraz genişletirsek! ABD'den korkuyoruz. Ekonomimizi mahvetmesinden korkuyoruz. Yaptırımlar uygulamasından korkuyoruz. AB'den korkuyoruz. İhracat kapılarını kapatmalarından korkuyoruz. Yatırımlarını durdurmalarından, piyasadaki paralarını çekmelerinden, bizi dışlamalarından vs. korkuyoruz.
Söyleyin! Korkmuyoruz, diyen var mı?
Bu korkular yanında bir de ümit ya da hayal dünyamız var. İşlerimizin düzeleceğini, maddi problemlerimizin biteceğini, o filmlerdeki rol yapanlar gibi canımızın istediği gibi yaşayacağımızı hayal ediyoruz.
Dikkat edin! Bugün insanımızın hem korkuları, hem de ümitleri mahluktan yana. Ya yaratılmış olandan korkuyoruz ya da yaratılmış olana bel bağlıyor, ondan himmet bekliyoruz.
Oysa inancımızın temeli korku da Allah'adır, ümit de Allah'adır. Mü'min, Allah'tan (c.c) korkar. Allah (c.c) için korkar. Allah'tan ümit eder. Allah için ümit eder. Maalesef ki günümüzde 'inandım' diyen insanların korkuları da, ümitleri de hep mahluk olandan yana.
Bir başka nokta ise korkusu ve ümidi mahluktan yana olan insanlar her türlü naneyi yer, istediği gibi yaşar, sınır tanımaz, sınırları zorlar ama hesap günü konu olunca, "Allah affedicidir, O'nun affının sınırı yoktur, kalbim temiz" gibi yine mahlukça bir ümide sığınır. Peki, gerçek nedir?
Müslüman, tedbirini alan ve kadere inanan insandır ve Peygamberimiz (s.a.a.v) buyurmuştur ki; "Kadere iman, tasa ve hüznü giderir."
"Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın." (Hud, 6) ayetiyle rızkımıza Yaratan kefil olmuş.
Rızkın azlığı-çokluğuyla ilgili olarak da; "Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." (Ankebut, 62) buyurmuş.
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; "Eğer siz, Allah'a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler." (Tirmizî, Zühd, 33)
Demek ki ortada büyük bir güven sorunumuz var. İmam Ali (a.s) Efendimizin şu sözünü çok iyi düşünmeliyiz:
"Allah rızka kefildir ama imana kefil değildir. Bu yüzden İmanınızı dert edinin, rızkınızı değil."
Bizler imanımızı dert edinip, yalnızca kudret ve kuvvet sahibi Allah'tan korktuğumuzda, umudumuzu O'na bağladığımızda ne ABD'den korkarız, ne AB'den, ne NATO'dan ve ne de maddi hayattan.
İmam Cafer (a.s) Efendimiz buyurdu ki:
"Mü'min daima iki korku arasındadır. Birisi, işlediği günah hakkında Allah'ın, kendisine nasıl muamele edeceğini bilmemesinden dolayı, diğeri ise ömrünün sonlarına doğru yapacağı amellerin kendisini felaketlere sürükleyip, sürüklemeyeceğini bilmemesinden dolayı duyduğu korkudur. Mü'min iki korku içinde sabahlar. İşte bu korku onu kurtuluşa götürecektir."
İmam'a, "Bazıları günah işleyip, biz Allah'ın rahmetinden ümitliyiz, derler. Ölene kadar da işleri budur" dediler.
Şöyle buyurdu; "Bunlar arzularla avunan kimselerdir. Yalan söylüyorlar. Ümitleri yoktur. Çünkü bir şeye ümit eden onu talep eder. Bir şeyden korkan da ondan kaçar." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer, s.486)
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025