Francis Fukuyama, "insanoğlu yüzyıllardır birçok sistemi denemiş ve en sonunda kapitalist demokrasi sistemine ulaşmıştır. Bu sistem, en ideal sistemdir ve insanoğlu en başından beri aradığını bulduğuna göre, dünyanın sonu gelmiş demektir" demiştir.
Bu sığ analizi yapan fikir fukarasına, verilmedik ödül kalmadı.
Adamları konuşturan aynı kişiler.
Konuşanlar yine aynı adresler.
Bunlara ödül verenler de inanın aynı aileden isimler. Çünkü adamlar, Osmanlı devleti uyurgezerken, en önemli araç olan 'para'yı tekellerine almışlar.
Merkez bankalarının tamamının sahipleri, yine bu aile olmuş.
Bir ülkenin tam bağımsız olmasını sağlayan ve şah damarı niteliğindeki 'para' basma hakkı yine bu adamların elinde. Yani demem o ki, bütün insanlığa geçmiş olsun!
Tabi bu durum, 2001 yılına kadardı.
Küresel kapitalist sistemin çatırdaması tam olarak, 2005 yılında oldu.
Buna ne sebep oldu sizce?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın, "Milli Ekonomi Modeli" tezinin ilk manifesto tarihi.
Peki, bu çatırdamadan sonra tarihin çöp sepetine atılması ne zaman oldu?
2013 yılında…
Rus Duma'sında ekonomi üzerine tam 6 saat süren tarihi konuşmayı, Prof. Dr. Haydar Baş Bey yapmıştı.
İşte kapitalist sistem, tam da bu tarihi zirveden hemen sonra tepe takla gitmiştir.
Artık tarihin sonu gelmemiş, Türk'ün batmayan güneşi tüm insanlığa esenlik ve barışı getirecek formülleriyle Duma'dan doğmuştu.
O güneş, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bizzat kendisi ve kendisi ile özdeşleşen modeli idi.
Peki, neydi bu kapitalist sistemi yerin dibine sokan anlayış: Milli Ekonomi Modeli
Haydar Baş Bey'in ifadesi ile Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edebilmesinin adı ve formülüdür.
Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin kalkınmasının, ekonomik bağımsızlığın tek ve yegâne yoludur.
Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir.
Hedefleri, dayanakları ve işleyiş mekanizmaları ile başlı başına bir sistem olan Milli Ekonomi Modeli, hayallerden değil, var olan gerçeklerden yola çıkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamıştır.
İnsanı tam manası ile tarif etmeden onunla ilgili hiçbir meseleyi çözüme kavuşturamayız. Oysa kapitalist anlayış insanı anlamak yerine kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmıştır.
İnsanın fıtratından yola çıkarak ona uygun bir modeli hayata geçirmeden ona faydalı olmak mümkün değildir.
"Kaynakların sınırsız, ihtiyaçların sınırlı ama ihtirasların sınırsız" olduğunu tespit ettiğimizde, kapitalist modellerin daha temelden meseleye yanlış yaklaştığını görmek zor olmayacaktır. Çünkü kapitalist anlayışlar, kaynakları sınırlı görürken, insan ihtiyaçlarını sınırsız görmektedirler.
Var olan ekonomi modelleri insanların kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onları devre dışı bıraktığı için sınırsız kaynaklara rağmen insanlığın büyük bir kesimi yokluk içerisindedir.
Artan nüfusun ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla karşılanamayacağı yanılgısı, kapitalist anlayışı toplumun çok az bir kesiminin çıkarlarına odaklanmaya yöneltmiştir.
Bu sebeple kapitalist anlayış azınlıkların mutlu olduğu fakat çoğunluğun fakirlik ve açlık çektiği bir modeldir.
Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike değildir, kaynakların kıt olmadığından yola çıkılarak bu kaynaklardan optimal ve adilane bir şekilde herkesin istifade edeceği bir sistem hayata geçirmek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Modeli'nde yapılan da bundan ibarettir.
İşte küresel para imparatorları açısından en büyük tehdit, bu modelin hayata geçirilmesidir.
Bu model hayata geçerse, Türkiye kâinat devleti olur.
O takdirde ABD ve Avrupa'nın çöküşü başlar.
İçimizdeki adamları aracılığıyla, bu modelin yüksek perdeden propagandasına olabildikleri kadar engel oldular.
İktidar ve muhalefeti de sırf bu iş gerçekleşmesin diye, maalesef kontrolleri altına aldılar.
Siz aziz Türk milleti ise, her seferinde kendi hür iradenizin sandığa yansıdığını zannettiniz.
Ne büyük bir yanılgıydı bir bilseniz!
Şimdi karar zamanı.
Aynı anlayış ve görüş sahiplerinin ardı sıra koşmaya devam ederseniz, 1919 öncesine dönüşün önünde hiçbir güç duramaz.
İkinci ve en akılcı yol ise, Türkiye'yi dünya lideri yapacak ve anlattığımız çözümleri hayata geçirecek Hüseyin Baş Bey'e, Türkiye'nin idaresini teslim etmektir.
Üçüncü yol maalesef yok!
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025