Osmanlı, kendini Türk saymıyordu. Tarihini, atalarının kim olduğunu aramıyordu.
Türk için Etrak-ı bî İdrâk, idrak sahibi olmayan Türkler diyorlardı.
Ünlü Türkolog Kâzım Mirşan bu hususta büyük bir tarihi devrime imza atmıştır.
Türk tarihi başta olmak üzere başka milletlerin tarihinde de Kürt diye bilinen başka bir topluma rastlanılmamıştır.
Şöyle izah ediyor Mirşan hoca bu durumu:
"Elegeş anıtında bu konuya ilişkin her şey deşifre ediliyor.
Aslında tüm mevzu bir aşiret reisinin yetkilendirilmesinden ibarettir.
Buna göre bir aşiret reisi Alpurungu Han'dan, ÖKÜ-ERT ismini taşıyan aşiretini yönetme yetkisi ister. Bu sıfat zamanla sıkışarak, KÜRT'e dönüşür.
Bütün mesele budur.
Demek ki, Kürt adı bir etnik isim değil, aşiretini yönetme iznidir.
Kürt sözcüğü, yine, Bedirhanlı bir gençten öğrendiğimize göre Kürtçe de yoktur."
Şimdi de Kürd/İSTAN adına bakalım:
Orta Asya Türkçelerinden yedisini, ana dili gibi okuyan yazan, konuşan ve oradan da yazıtlar yoluyla Ön Türkçeye varmış olan Kazım Mirşan'ın verdiği açıklamaya tekrar dönelim:
"Halkına iyi hizmet etmiş olan Bey'in bedeni ateşe verilir. Beden yanar, külleri yeryüzünde kalır ve toprak kaplara konup ateş evinde gömülür.
Canı ve Ruhu Tanrıya uçar. Tanrı katında ASQAN, yani asılı olur. Artık uçmağda bulunmaktadır. Tanrı buyruğuyla yeniden doğacak ve yeryüzüne gönderilecektir."
ASQAN zamanla; Aspan, Astan ve Asuman olarak değişikliğe uğramıştır.
Bu iki noktadan hareketle, Kürdistan sözcüğüne ulaşabiliriz:
Öküert - Astan, zamanla Kürt - Astan'a dönüşüyor. O da zaman içinde Kürdistan olmuştur.
Bu ad, Kürtlerin, Ön Türklerden olduklarının bilimsel kanıtıdır.
Kürtlerin kullandıkları (Q ile W) harfleri, onların Ön Türklerden olduklarının bir öteki kanıtıdır. Her iki şekil, harf değil, birer damgadırlar.
OQ ve UW:
İlki; günahsız olma, yeryüzü kişisini tanımlar.
Öteki ise; kutsal anlamını verir.
Astan, bugün Kazakistan'ın yeni başkentinin adıdır. Orta Asya ve Güney Anadolu'da iki yerde bu ad vardır."
Demek ki bunca yıllardır Kürtler diye ayrı bir millet oluşturma çabasının arkasında, Türk milletini bölmek isteyenlerin emelleri olduğu çok açıkça ortadadır.
Bu hususta Türk milletini bilgilendirmek ve en çok da yabancıların sürekli kaşıyarak fitneye sebep oldukları bu kavramın aslında bir millete veya etnik unsura işaret etmediğini ortaya koyması gereken Türk Tarih Kurumu'nun maalesef yabancıların güdümünde olduğunu görüyoruz!
Çok daha skandal sayılabilecek başkaca bir diğer konu ise, Türkiye'de 36 etnik yapının olduğuna ilişkin açıklamalardır.
Türkiye'de bırakın 36 etnik unsuru, tek bir etnik unsur bile yoktur! Bu sav tamamıyla oryantalistlerin ortaya attığı büyük bir yalandır.
Bu hakikatlerin bilinmesi Türk milletinin birlik ve beraberliği için hayati öneme sahiptir.
Yeri gelmişken kimi siyasetçiler konuşmalarında, olmayan bu etnik yapıları saymaya başlarlar ve ardından da birlik vurgusu yaparlar.
Oysa böyle bir yapı Türkün coğrafyasında hiçbir zaman olmamış ki.
Ne laz, ne Çekez, ne Boşnak ne şu ne bu…
Bunların hepsi uydurma.
Türk coğrafyalarında sadece ve bir tek unsur vardır.
Türk milleti!
Ne mutlu Türküm diyene.
- MOSSAD ve CIA Türkiye’yi karıştıracak! / 07.10.2024
- Haydar Baş 33 yıl önce uyarmıştı! / 03.10.2024
- Türkiye-ABD savaşı yaşanacak! / 01.10.2024
- Tasarruf tedbirleri ihanettir! / 30.09.2024
- 15 Temmuz’un babası Said-i Nursi’dir! / 24.09.2024
- Atatürk’e dönülmezse Allah belamızı verir! / 23.09.2024
- Hüda-Par kapatılmalı! / 19.09.2024
- Emekliler düşünmekten kanser oldu / 18.09.2024
- Atatürkçü olmayan orduya alınmamalı / 17.09.2024