Birileri yıllardır Atatürk'ün ortaya koyduğu 'laiklik' ilkesini hep tartışma konusu yaptı ve "Laiklik dinsizliktir" diyerek, Türk milletiyle, kurucu liderini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni karşı karşıya getirmenin senaryolarını devreye koydu.
Laiklik karşıtı olanlar zaten bilinçli bir şekilde bunun propagandasını yaptılar, fakat laiklik savunucusu olanlar da maalesef Atatürk'ün bu ilkeyi neden benimsediğini tam olarak izah edemediler, bu budur deyip geçiştirdiler.
Esasen bu tavırlarıyla da laiklik karşıtlarının ekmeğine yağ sürdüler.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) Ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yaptığı açıklamalarla bu konudaki tartışmalara son noktayı koydu. Birilerinin devleti ve milleti ayrıştırma senaryosu olarak kullandıkları bir fitneyi daha bertaraf etmiş oldu.
Laiklik konusunda birçok önemli değerlendirmeler yapan Prof. Dr. Baş, partisinin başkanlık divanında yaptığı bir konuşmasında şunları ifade etmişti:
"Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir. Demokratik, laik hukuk devletinde Müslüman dininden mi vazgeçsin? Böyle bir sistemde devlet laiklikten vazgeçmeyecek, Müslüman da dininden vazgeçmeyecek. Devlet laik olduğu için hem dini, hem de devletin nizamını koruyacak. Laiklik budur."
Eskiler bilir, Prof. Dr. Baş, Öğüt Dergisi'nin ikinci sayısında laiklik ile ilgili kapsamlı bir yazı kaleme almıştı ve dönemin başbakanı olan rahmetli Turgut Özal bu yazıyı TBMM'de okutturmuştu.
BTP'nin genç Genel Başkanı Hüseyin Baş da katıldığı TV programlarında laiklik konusuna ayrıca önem veriyor ve bu konuda çok önemli tespitler yapıyor.
Geçtiğimiz gün gazeteci Lale Özan Arslan'ın youtube kanalına konuk olan BTP lideri bakın laiklik ile ilgili neler söyledi:
"Laiklik zannedildiğinin aksine dini yok eden değil, dini koruyan bir kurumdur."
"Laiklik dini de, insanları da koruyan bir kurumdur aksi halde hepimizin anlayışına göre bir din çıkar ortaya ve IŞİD orada kafa keser, 'Ben Müslümanım' der, ben de burada, 'Kardeşim manyak mısınız, ne yapıyorsunuz?' derim. Ben de bunu din adına söylerim, O da onu din adına söyler. Böyle bir din algısı oluşmasın diye Mustafa Kemal Paşa laikliği getirmiş ve buna sınırlar çizmiştir."
"Laiklik, bizim için hiçbir zaman taviz veremeyeceğimiz bir anlayıştır. Bunun dışındaki bir anlayış da dünyanın hiçbir yerinde kabul görmeyecektir."
"Atatürk'ün kurduğu düzen hem bu coğrafyadaki ülkelere hem de bütün dünyaya örnek bir düzendir."
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, daha önce katıldığı bir TV programında da, sosyal medyada çok fazla paylaşılan şu önemli cümleyi söylemişti:
"Laiklik birileri kafasına göre dini hüküm koymasın diye var."
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran ve bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'nı, Osmanlı Devleti'nin yıkılış sürecini, Anadolu'nun işgalini, İslam dünyasının durumunu ve bu dönemlerde din kisvesi altında yapılan yanlışları, dinin şahsi ve siyasi emeller uğruna nasıl kullanıldığını en yakından görmüştü ve yaşamıştı.
Düşünebiliyor musunuz, Türk milleti Ata'sının etrafında kenetlenmiş ve Yunan'la savaş halinde, işgalcileri kovmanın büyük mücadelesini veriyor, o dönemde Padişahın ve Osmanlı hükümetinin etkisinde olan sözüm ona hocalar "Yunan'a kurşun sıkmak küfürdür" fetvaları yayımlıyorlar ve bu tür fetvalar İngiliz uçaklarıyla Anadolu'ya dağıtılıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Hoş Geldin Atatürk kitabında belgeleriyle o günlerde yaşanan 'fetvalar savaşı' detaylıca anlatılıyor. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Bir diğer husus ise, Osmanlı'nın özellikle belli bir döneminden sonra Hz. Peygamber'in ve Ehl-i Beyt'in yaşadığı din anlayışı bırakılmış, bidat akımlardan beslenen farklı bir din anlayışı uygulanmaya çalışılmıştır. Atatürk, bu bidat akımlarının devlete, dine ve topluma ne büyük zararlar verdiğine de şahit olmuştur.
İşte laiklik ilkesini getirmesinin temel nedenlerinden bazıları bunlardır.
Atatürk laiklik ilkesini getirerek, Osmanlı'yı duraklamaya, dağılışa ve çöküşe götüren bidat akımlarını bertaraf etmiştir ama Diyanet İşleri Reisliği'ni kurup başına en çok güvendiği isimlerden olan Rıfat Börekçi'yi getirerek Hz. Peygember'in ve Ehl-i Beyt'in yaşadığı gerçek İslam'ın öğrenilmesi ve yaşanması için de bütün imkanları seferber etmiştir.
Rıfat Börekçi'ye Cuma hutbeleri yazdırması, Elmalılı Hamdi Yazır'a Kur'an meali ve tefsiri yazdırması, savaş sebebiyle harap olan camilerin devlet bütçesinden restore edilmesi, şehitler için Çanakkale'de her yıl mevlid-i şerif okunması ve daha nicelerini bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, Atatürk'ün laiklik anlayışı asla dinsizlik değildir, dinin, devletin ve Türk milletinin bidat akımlarından korunması ve gerçek İslam'ın anlaşılması ve yaşanması içindir.
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025