Libya ile ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor.
8 Ocak'ta TürkAkım'ın açılışının yapıldığı gün Rusya Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan birlikte yaptıkları basın açıklamasında Libya'da ateşkes çağrısı yapmışlar, Tobruk merkezli Hafter güçleri ve Trablus merkezli Sarrac Hükümeti bu çağrıya olumlu yanıt vermişlerdi.
Hatta Hafter'in en büyük destekçilerinden olan Mısır da bu ateşkesi desteklemişti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Mısır, Libya'da ilan edilen koşulsuz ateşkesi memnuniyetle karşılıyor ve kardeş ülke Libya'da akan kanın durmasını sağlayacak herkese desteğini ifade ediyor" denilmişti.
O günden sonra ufak tefek ihlaller dışında ateşkese riayet edildi.
Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin temsilcisi Sarrac, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Dolmabahçe Sarayı'nda 2,5 saatlik basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi.
Dün de Rusya'nın başkenti Moskova'da Libya gündemli hareketli bir gün yaşandı.
Önce Türk ve Rus heyetler Libya krizinin çözümü için masaya oturdular, ardından da Hafter ve Sarrac ile toplantılar yapıldı.
Yazımı yazdığım sıralarda sonuç belli değildi ama ateşkes ile başlayan ve müzakerelerle devam eden süreç Libya'ya barış gelmesi için oldukça önemli…
2015 tarihli siyasi anlaşma kapsamında danışma heyeti olarak kurulan Libya Devlet Yüksek Konseyi'nin Başkanı Halid el Mecri, Libya'da yayın yapan el Ahrar kanalına yaptığı açıklamada, ateşkes anlaşmasının imzalanmasının siyasi sürecin yeniden başlamasının önünü açacağını söylüyordu.
Hafter'e desteğiyle bilinen Birleşik Arap Emirlileri ve Mısır temsilcilerinin de söz konusu görüşmelere gözlemci olarak katılacağı aktarılmıştı.
Bundan sonraki süreçte, Berlin'de Birleşmiş Milletler (BM) organizatörlüğünde bir Libya konferansı yapılacak, hazırlıkları devam ediyor.
Moskova'da yapılan görüşmeler BM'de yapılacak bu konferans öncesi büyük önem taşıyor. Burada bir sonuç ortaya çıkarsa, Berlin'deki konferans bunun onayı mahiyetinde olacak.
Bu yaşanan gelişmeler Libya açısından olumlu gözükse de tabiri caizse "bubi tuzakları"yla dolu olduğunu da asla unutmalım.
Neden mi? Çünkü yapılacak en ufak bir hata, en ufak bir niyet bozukluğu Libya için planlanan Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) ekmeğine yağ sürebilir.
BOP hesabı güden ABD ve ortakları, Libya'da toprak bütünlüğünü sağladığı için Kaddafi'yi devre dışı bıraktılar.
Bildiğiniz gibi, BOP'un temel amacı, ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın ifade ettiği gibi, "22 İslam ülkesinin sınırlarının ve rejimlerinin değiştirilmesi" idi.
Yani İslam ülkelerini bölmek, parçalamak, iç savaşa sürüklemek, kaynaklarını sömürmek, işgal etmek için yutulacak lokma haline getirmek, Büyük İsrail Projesi'nin önünde bir engel olmaktan çıkarmak…
İşte Libya da, bu amaçlar doğrultusunda Irak gibi, Suriye gibi, Yemen gibi hedefte olan ülkelerden… İşin garip tarafı Türkiye de aynı hedef kapsamında olmasına rağmen bugüne kadar Türkiye'nin siyasileri BOP'a her türlü hizmeti sundular.
Eşbaşkanlık yaptılar.
Unutmayalım, siyasilerimiz "NATO'nun Libya'da ne işi var" diyerek ciddi bir çıkış yapmıştı, ama çok kısa bir zaman sonra NATO'nun Libya operasyonunda merkez üs oluverdik.
Tarih bunları asla unutmaz.
Bugün ise, o günlerde neden olduğumuz olumsuz tablonun oluşturduğu tehditleri çözmeye çalışıyoruz. Ve bugün çözüme bir adım atsak bile asla eskisi gibi olmayacak. Yıkmak kolay, yıktıklarımızı tekrar yapmak çok zor…
Suriye'de de aynı yanlışların faturalarını fazlasıyla ödemiyor muyuz?
Libya'da bir yanlış yaptık, hiçbir ders çıkarmadık, Suriye'de daha büyüklerini yaptık.
Neyse, biz yine gündeme dönelim.
Eğer Libya'nın tarafları olan Hafter ve Sarrac hükümetleri ikna edilip, tek bir çatı altında, üniter yapısı olan, toprak bütünlüğünü koruyan bir Libya yeniden inşa edilebilirse o zaman büyük bir başarıdan bahsedilebilir.
Yapılan barış çalışmalarının bu amaca hizmet etmesi lazım.
Ama barış görüşmeleri Libya'da ikiye bölünmüş bir yapıyı ortaya çıkarırsa, bu zaten BOP'un hedefidir; bilerek ya da bilmeyerek BOP'a hizmet edilmiş olunur.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin ulusal güvenliğinin Suriye'nin toprak bütünlüğünden geçtiğini sıkça ifade etmektedir.
Bu önemli tespiti genelleştirirsek, aynı zamanda, Libya'nın da, Irak'ın da, İran'ın da, Lübnan'ın da toprak bütünlüğünden geçmektedir.
Sayın Baş'ın "BOP'un asıl amacının Türkiye" olduğu tespiti dikkate alındığında, BOP'un diğer İslam ülkelerindeki başarısızlığının, Türkiye'nin güvenliğine hizmet ettiğini net olarak ifade edebiliriz.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024