Birileri yıllardır "Lozan hezimettir" diyerek, İstiklal Harbi'ni ve İstanbul'un kurtuluşunu küçümseyerek, araya bir sürü iftiralar ve yalanlar da sokuşturarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen tarihte eşi benzeri görülmemiş başarıların, zaferlerin üstünü örtmeye çalışıyor. Belli ki kanlarına dokunmuş!
Çünkü damarlarında Müslüman Türk kanı taşıyanlar bu ihaneti yapmazlar.
Malum, önceki gün 6 Ekim, İstanbul'un 1923 yılında düşman işgalinden kurtuluşunun 99'uncu yıldönümüydü.
Atatürk, nasıl 9 Eylül'de Yunan'ı İzmir'de denize döktüyse, 6 Ekim'de de İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askerlerini İstanbul'da denize döktü.
İngiltere o dönemin süper gücüydü ama Atatürk önderliğindeki Türk milletinin karşısında çaresizlik içinde mağlubiyeti kabul etti.
İşte birilerinin Atatürk rahatsızlığı, birilerinin büyük zaferleri küçümseme gayretleri, onların İngiliz ya da Yunan kanı taşımalarından kaynaklanıyor.
Hoş Geldin Atatürk eserinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, Atatürk Vatandır sempozyumlarında hep şunu derdi: "Eğer birisi size gelir de Atatürk'ü eleştirirse hiç üzülmeyin, çünkü o ya İngiliz istihbaratının ya da Yunan istihbaratının bir elemanıdır."
Birileri Büyük Taarruz'u, Kurtuluş Savaşı'nı, Yunan'ın İzmir'de denize dökülüşünü küçümsüyorsa, Yunan dedeleri geri püskürtülüp denize döküldüğü içindir. Yine birileri İstanbul'un kurtuluşunu küçümsüyor, görmezden geliyorsa İngiliz, İtalyan ya da Fransız dedeleri mağlup olup İstanbul'u terk etmek zorunda kaldıkları içindir.
Eğer Atatürk İstanbul'u kurtarmasaydı, bugün İstanbul gibi bir vatan toprağı elimizde olmayacaktı. İstanbul'un işgal dönemini özetle sizlere hatırlatayım:
İtilaf Devletleri'nin toplam 61 savaş gemisinden oluşan donanmaları 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918'de İstanbul'a girdi ve Haydarpaşa önlerinde demirledi. Böylece 1915 yılında geçilemeyen Çanakkale geçilmiş oldu. 11 harp gemisi ile bir Yunan zırhlısının da katılmasıyla, İstanbul önlerinde demirleyen gemi sayısı 73'e çıktı.
O gün İtilaf filosundan, çoğu İngiliz 3 bin 626 asker karaya çıktı. İstanbul'da çeşitli resmî ve gayri-resmî binalara yerleştirildiler.
Beyoğlu ve Rumeli yakası İngilizler, İstanbul yakası Fransızlar ve Anadolu yakası İtalyanların kontrolüne bırakılmıştı. İşgal komutanı Maitland Wilson, Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Lisesi'nde, törenle karargâh kurdu.
İstanbul önlerinde demirleyen gemi sayısı 15 Kasım'a kadar 167'ye çıktı.
Filistin-Suriye-Irak cephesini savunan Yıldırım Ordular Grubu'nun Komutanı Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu lağvedilince İstanbul'a hareket etti.
13 Kasım 1918'de, İtilaf donanmasının İstanbul önlerine demirlediği sırada Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Yaveri Salih Bozok gözyaşları içerisinde boğaza demirlenmiş İngiliz zırhlı gemilerini gösterince meşhur "Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi. İstanbul'da yaklaşık beş buçuk ay kaldı ve yakın arkadaşlarıyla görüşerek ülkenin kurtuluşuna yönelik faaliyetlerde bulundu.
İtilaf Devletleri'nin bu fiili işgali 16 Mart 1920'de resmi işgale dönüştü.
Bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına aldılar.
Türk askerlerinin karargahlarına baskınlar düzenlendi, askerlerimiz şehit edildi.
Meclis'i basarak milletvekillerinin bir kısmını tutuklayıp, bir kısmını sürgüne gönderdiler. Bir kısmı da kaçarak Anadolu'ya geçip, bağımsızlık mücadelesine katıldılar. Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın evi basıldı. Harbiye Nezâreti ablukaya alındı ve kontrolü ele geçirildi.
İstanbul'un dört bir tarafına başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri'nin bayrakları asıldı. İtilaf Devletleri'nin birlikleri şehrin sokaklarında devriyeler geziyordu.
Yani İstanbul elimizden tamamen çıkmıştı. İşte Atatürk bu şekilde olan bir İstanbul'u kurtardı ve yeniden Türk milletine armağan etti. Eğer İstanbul işgalden kurtulmasaydı, 1453 İstanbul'un fethini kutlayabileceğimiz bir İstanbul olmayacaktı.
Bugün Atina'nın fethini, Girit'in fethini, Mohaç zaferini, Niğbolu, Varna, Kosova zaferlerini kutlayabiliyor muyuz? Hayır, çünkü oralar bugün Türk'ün toprağı değil…
30 Ağustos 1922'de Büyük Zafer elde edilmesine ve Mudanya Mütarekesi imzalanmasına rağmen İtilaf Devletleri İstanbul'dan çekilmedi.
Ne zaman ki 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalandı, bir ay sonra, 23 Ağustos 1923'ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul'dan ayrılmaya başladılar.
İşgal 4 yıl 10 ay 23 gün sürmüştü. Lozan'ın Türk milleti için ne büyük bir zafer, İngilizler için de ne büyük bir hezimet olduğunu anlayabiliyor musunuz?
Lozan olmasaydı İstanbul'u asla kurtaramayacaktık.
Son İtilaf birliği, 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti. Atatürk öyle büyük bir lider ki, işgalci düşmanlarına bile Türk bayrağının önünde selam durdurtuyor. 6 Ekim 1923'te Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul'a girdi ve işgal resmen sonlandı.
Yazımızı Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu dikkat çekici sözleriyle bitirelim:
"Bu İstanbul'da 5 yıl İngiliz hüküm sürdü ama bir adam (Atatürk) çıktı ve hiç kimseye İstanbul'u teslim etmedi. Şimdi yine Anadolu'ya göz diktiler, yine bizi parçalamak istiyorlar, yine bizi bu topraklardan kovmak istiyorlar. Bu bin yıldır böyle bugün de hala böyle. Yine bir adam (Prof. Dr. Haydar Baş) çıktı, buradaki adamları yetiştirdi ve biz yine bu ülkeyi bu İstanbul'u hiç kimseye vermeyeceğiz. BTP'nin mücadelesi vatan mücadelesidir."
- İsrail ateşkese uyacak mı, uysa bile Gazze Gazzelilere yar olacak mı? / 10.10.2025
- SDG ile Şara yönetiminin ‘entegrasyon’ tiyatrosu / 09.10.2025
- Gelir adaletsizliği zirvedeyken terörsüz Türkiye mümkün mü? / 08.10.2025
- Trump'ın planı: Gazze'de gölge İsrail kabinesi / 07.10.2025
- Enflasyonun sebebi ‘doğa’ değil, sizin politikalarınız / 04.10.2025
- Milleti aç bırakan "dezenflasyon" süreci / 02.10.2025
- Trump’ın planı barış planıysa, tehdit niye? / 01.10.2025
- Netanyahu yeni Trump planını gerçekten kabul etti mi? / 30.09.2025
- ABD, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını neden istiyor? / 27.09.2025