Önce melankoli nedir, onun cevabını sözlükten alalım; Melankoli, ruhsal ve bedensel yavaşlama; keder, sıkıntı, intihar arzusuyla olan ve "psikotik depresyon" da denen bir akıl hastalığıdır.
Ülkemizde bu hastalık ve hastalar bayağı çoğaldı. Baksanıza! Ülke yanıyor, vatandaş yangına benzin taşıyanları alkışlıyor.
Birde bu hastalığın daha ileri derecesine yakalananlar var. İşte onlar, bir bildiri hazırlamışlar. Altına imza atmamışlar ve adını hayvan ismi koymuşlar. Kısaca Davutoğlu git, diyorlar. (mı yoksa birisi dedirtiyor mu)
Açık ve net Erdoğan artık Davutoğlu'nu istemiyor. O zaman neden partinin başına getirdi, diye sorulabilir.
Çünkü o zamanın (2 yıl önce) şartlarında en iyi isim Sayın Davutoğlu'ydu. Gül, partinin başına gelemezdi. Çünkü kendisine ait bir tabanı ve liderlik vasfı vardı. Hüseyin Çelik ve Arınç'ın duruş ve bağlantıları belli.
Binali Yıldırım istenilen kişi ama kamuoyu ikinci Yıldırım Akbulut modelini kabul etmeyebilirdi. En iyisi Ahmet Davutoğlu. Hem okumuş, hem dış ilişkileri fazla, hem de (o zaman için) itaatkar biri. Ve Davutoğlu partinin başına seçtirildi. Ardından başbakan.
7 Haziran'a kadar kamuoyuna az yansıyan Saray-Köşk tartışmaları oldu. Özellikle Erdoğan'ın "tek adam" hayali Davutoğlu ve ekibini germeye başlamıştı. Çünkü Davutoğlu'da, 'artık ben de bir makam sahibiyim' diyordu.
7 Haziran'da Erdoğan ve AKP istediği sonucu alamadı. Evet, birinci parti olmuştu, koalisyon görüşmeleri masada bekliyordu. Ama hedef koalisyon değildi.
Erdoğan (yanılmıyorsam) 3 hafta hükümet kurma görevini Saray'da bekletti. Sonra görevi verdi ama 'kurma' emriyle beraber. Koalisyon kurulmadı.
5 ay meclis çalıştırılmadı ve 1 Kasım. Sandıktan çıkan sonuç AKP'yi bile hayrete düşürmüştü. Ülke yanıyor ama halk, AKP diyordu.
Saray bu sefer hükümet kurma görevini hemen verdi ama bu seferde hükümet kurulamıyordu. Çünkü Saray ve Köşk'ün hazırladığı bakan listeleri çatışıyordu. Günler sürdü bu çatışma. Sonuçta Erdoğancıların çoğunlukta olduğu liste ile hükümet kuruldu.
Kurulmasına kuruldu da, iç ve dış siyasette gündem an ve an değişiyor, Saray ve Köşk'ün açıklamaları çatışıyordu. Artı başkanlık yolundaki anayasa değişikliği adımında da Davutoğlu yavaş ve temkinli davranıyordu. Haliyle Saray'ın stresi tavan yapıyordu.
Hele terörün azması, canlı bombalar, paralel vs. derken AKP imajı zedelenmeye başladı. Davutoğlu olayları saptırmada bir türlü "ustasını" yakalayamıyordu. Haliyle AKP hedef haline geliyordu. Ve hüküm verildi; Başkanlığa, tek adamlığa Davutoğlu ile erişilmez. Tez o koltuktan alına!
Gerçi bu sinyali bir hafta önce hal lisanı ile "en sadık benim, beni getir, beni getir" diyen Binali Yıldırım vermişti.
B. Yıldırım aynen şöyle diyordu; "Cumhuriyet tarihinde en fazla halk desteği alarak göreve gelmiş bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz? Yarın milletin karşısına gittiğinizde ne diyecek, 'Yüzde 52 oy verdik, ne için, ülkede kardeşlik olsun, terör olmasın, bölmeye çalışanlara fırsat verilmesin, ülke kalkınsın." Diye.
Davutoğlu hemen cevapladı; "Sayın Erdoğan, ülkemizin cumhurbaşkanıdır. Bende başbakanıyım."
"Ben gidersem devlet yıkılır" mantığındaki Erdoğan ve melankolikleri için bu çıkış isyan demekti.
İşte o melankolikler şimdi bir hayvan (pelikan) bildirisi yayınlanmış.
Merak ettiğim; Bu bildiri hükümete karşı bir darbe girişimi sayılabilir mi?
Veya böyle bir bildiriyi atıyorum, 'hain' denilen akademisyenler yayınlasaydı tepki ne olurdu?
Veya Genelkurmay'dan gelseydi! Veya Ahmet Necdet Sezer yayınlasaydı, başta Erdoğan, AKP kurmayları ve yandaş medyanın duruşu ve dili nasıl olurdu?
Bu hayvan (pelikan) bildirisinin altında imza yok. Neden?
Saray'ı geç. Davutoğlu bu bildiriyi yayınlayanları bulup, millete teşhir etmeli. Yoksa hem koltuğunu, hem de itibarını kaybedebilir.
Ülkemizde bu hastalık ve hastalar bayağı çoğaldı. Baksanıza! Ülke yanıyor, vatandaş yangına benzin taşıyanları alkışlıyor.
Birde bu hastalığın daha ileri derecesine yakalananlar var. İşte onlar, bir bildiri hazırlamışlar. Altına imza atmamışlar ve adını hayvan ismi koymuşlar. Kısaca Davutoğlu git, diyorlar. (mı yoksa birisi dedirtiyor mu)
Açık ve net Erdoğan artık Davutoğlu'nu istemiyor. O zaman neden partinin başına getirdi, diye sorulabilir.
Çünkü o zamanın (2 yıl önce) şartlarında en iyi isim Sayın Davutoğlu'ydu. Gül, partinin başına gelemezdi. Çünkü kendisine ait bir tabanı ve liderlik vasfı vardı. Hüseyin Çelik ve Arınç'ın duruş ve bağlantıları belli.
Binali Yıldırım istenilen kişi ama kamuoyu ikinci Yıldırım Akbulut modelini kabul etmeyebilirdi. En iyisi Ahmet Davutoğlu. Hem okumuş, hem dış ilişkileri fazla, hem de (o zaman için) itaatkar biri. Ve Davutoğlu partinin başına seçtirildi. Ardından başbakan.
7 Haziran'a kadar kamuoyuna az yansıyan Saray-Köşk tartışmaları oldu. Özellikle Erdoğan'ın "tek adam" hayali Davutoğlu ve ekibini germeye başlamıştı. Çünkü Davutoğlu'da, 'artık ben de bir makam sahibiyim' diyordu.
7 Haziran'da Erdoğan ve AKP istediği sonucu alamadı. Evet, birinci parti olmuştu, koalisyon görüşmeleri masada bekliyordu. Ama hedef koalisyon değildi.
Erdoğan (yanılmıyorsam) 3 hafta hükümet kurma görevini Saray'da bekletti. Sonra görevi verdi ama 'kurma' emriyle beraber. Koalisyon kurulmadı.
5 ay meclis çalıştırılmadı ve 1 Kasım. Sandıktan çıkan sonuç AKP'yi bile hayrete düşürmüştü. Ülke yanıyor ama halk, AKP diyordu.
Saray bu sefer hükümet kurma görevini hemen verdi ama bu seferde hükümet kurulamıyordu. Çünkü Saray ve Köşk'ün hazırladığı bakan listeleri çatışıyordu. Günler sürdü bu çatışma. Sonuçta Erdoğancıların çoğunlukta olduğu liste ile hükümet kuruldu.
Kurulmasına kuruldu da, iç ve dış siyasette gündem an ve an değişiyor, Saray ve Köşk'ün açıklamaları çatışıyordu. Artı başkanlık yolundaki anayasa değişikliği adımında da Davutoğlu yavaş ve temkinli davranıyordu. Haliyle Saray'ın stresi tavan yapıyordu.
Hele terörün azması, canlı bombalar, paralel vs. derken AKP imajı zedelenmeye başladı. Davutoğlu olayları saptırmada bir türlü "ustasını" yakalayamıyordu. Haliyle AKP hedef haline geliyordu. Ve hüküm verildi; Başkanlığa, tek adamlığa Davutoğlu ile erişilmez. Tez o koltuktan alına!
Gerçi bu sinyali bir hafta önce hal lisanı ile "en sadık benim, beni getir, beni getir" diyen Binali Yıldırım vermişti.
B. Yıldırım aynen şöyle diyordu; "Cumhuriyet tarihinde en fazla halk desteği alarak göreve gelmiş bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz? Yarın milletin karşısına gittiğinizde ne diyecek, 'Yüzde 52 oy verdik, ne için, ülkede kardeşlik olsun, terör olmasın, bölmeye çalışanlara fırsat verilmesin, ülke kalkınsın." Diye.
Davutoğlu hemen cevapladı; "Sayın Erdoğan, ülkemizin cumhurbaşkanıdır. Bende başbakanıyım."
"Ben gidersem devlet yıkılır" mantığındaki Erdoğan ve melankolikleri için bu çıkış isyan demekti.
İşte o melankolikler şimdi bir hayvan (pelikan) bildirisi yayınlanmış.
Merak ettiğim; Bu bildiri hükümete karşı bir darbe girişimi sayılabilir mi?
Veya böyle bir bildiriyi atıyorum, 'hain' denilen akademisyenler yayınlasaydı tepki ne olurdu?
Veya Genelkurmay'dan gelseydi! Veya Ahmet Necdet Sezer yayınlasaydı, başta Erdoğan, AKP kurmayları ve yandaş medyanın duruşu ve dili nasıl olurdu?
Bu hayvan (pelikan) bildirisinin altında imza yok. Neden?
Saray'ı geç. Davutoğlu bu bildiriyi yayınlayanları bulup, millete teşhir etmeli. Yoksa hem koltuğunu, hem de itibarını kaybedebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025