Bugün 1 Ocak 2003... Hayırlı uğurlu olsun. Nasıl bir yılın ve yine nasıl bir gecenin ardından geldiğine bakmadan 1 Ocak 2003'e merhaba demek, hayırlar dilemek temenniden de öte bir mecburiyet olsa gerekir.
Geride bıraktığımız yılı bütün insanlık adına değerlendirdiğimiz zaman gerek ülkemiz ve gerekse bütün ülkeler adına iyi sonuçlar elde edeceğimizi kimse iddia edemez. Hatta bu ABD için de, AB için de geçerlidir.
Ucunda, kıyısında, köşesinde haksızlık, zulüm, işkence varsa kazanan için de bütün bunlar çok ciddi ve çok büyük kayıplar değil midir?
Dolayısıyla 2002'nin son gecesinden geriye doğru ilk gecesine doğru gidildiğinde hem kaybedenler, hem de kazandığını iddia edenler adına nasıl bir mutlu sunuş çıkarabiliriz.
2003'ün böyle olmayacağını dilemenin dışında kim iddia edebilir? Gelinen bu nokta 20. ve 21. asır adına, bu neticeyi planlayanlar, tezgahlayanlar ve onlara öyle ya da böyle yardımcı olanlar, şahid olanlar adına düşündürücü, tiksindirici, endişelendirici bir durum değil midir?
İster küreselleşme ve globalleşme adına, ister insan hakları ve demokrasi adına, ister sanat ve kültür adına, ister çağdaşlaşma ve modernleşme adına, gelinen bu noktayı, elde edilen kazanımları temel alırsak 2003'ü ve böyle gidersek ardından gelen yılları ABD, AB ve İsrail için nasıl değerlendirebiliriz. Ve bu değerlendirmemizin ışığında karşımıza nasıl bir Afrika, nasıl bir Asya çıkar. Biraz daha dar çerçevede nasıl bir Ortadoğu, nasıl bir Uzakdoğu ile karşılaşırız.
Eğer bu neticeler sizi etkiliyorsa o zaman nasıl bir Türkiye sorusunu bilmem sormaya gerek kalır mı?
Bütün bunlardan sonra ister "ipin ucu koptu" deyin ister "ipin ucu falanın elinde" deyin... Netice iyi olmadığı gibi... Gidiş de iyi değil.
Büyük bir köy haline gelin dünyanın bu manzarasını görenlerin "görünen köy yerine görünen dünyada kılavuza gerek yok" deyip ABD, AB kuyruğundan ayrılmanın hesabını yapmaları gerekmez mi?
Geride bıraktığımız yılı bütün insanlık adına değerlendirdiğimiz zaman gerek ülkemiz ve gerekse bütün ülkeler adına iyi sonuçlar elde edeceğimizi kimse iddia edemez. Hatta bu ABD için de, AB için de geçerlidir.
Ucunda, kıyısında, köşesinde haksızlık, zulüm, işkence varsa kazanan için de bütün bunlar çok ciddi ve çok büyük kayıplar değil midir?
Dolayısıyla 2002'nin son gecesinden geriye doğru ilk gecesine doğru gidildiğinde hem kaybedenler, hem de kazandığını iddia edenler adına nasıl bir mutlu sunuş çıkarabiliriz.
2003'ün böyle olmayacağını dilemenin dışında kim iddia edebilir? Gelinen bu nokta 20. ve 21. asır adına, bu neticeyi planlayanlar, tezgahlayanlar ve onlara öyle ya da böyle yardımcı olanlar, şahid olanlar adına düşündürücü, tiksindirici, endişelendirici bir durum değil midir?
İster küreselleşme ve globalleşme adına, ister insan hakları ve demokrasi adına, ister sanat ve kültür adına, ister çağdaşlaşma ve modernleşme adına, gelinen bu noktayı, elde edilen kazanımları temel alırsak 2003'ü ve böyle gidersek ardından gelen yılları ABD, AB ve İsrail için nasıl değerlendirebiliriz. Ve bu değerlendirmemizin ışığında karşımıza nasıl bir Afrika, nasıl bir Asya çıkar. Biraz daha dar çerçevede nasıl bir Ortadoğu, nasıl bir Uzakdoğu ile karşılaşırız.
Eğer bu neticeler sizi etkiliyorsa o zaman nasıl bir Türkiye sorusunu bilmem sormaya gerek kalır mı?
Bütün bunlardan sonra ister "ipin ucu koptu" deyin ister "ipin ucu falanın elinde" deyin... Netice iyi olmadığı gibi... Gidiş de iyi değil.
Büyük bir köy haline gelin dünyanın bu manzarasını görenlerin "görünen köy yerine görünen dünyada kılavuza gerek yok" deyip ABD, AB kuyruğundan ayrılmanın hesabını yapmaları gerekmez mi?
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010