Mevlananın seması Allahı zikirdir

Pazartesi günü akşamı Hz. Mevlana, Cenab-ı Hakk’a vuslatının 739. yıldönümünde, Kendi ifadesiyle Şeb-i Arus gününde İstanbul’da organize edilen muhteşem bir programla anıldı. Program, İcmal Dergisi tarafından Cevahir Kongre Merkezi’nde icra edildi ve ağırlığını gençlerin oluşturduğu binlerce İstanbullu tarafından coşku ile takip edildi.Program hafta içi ve de akşam olmasına rağmen, salonda coşku hiçbir zaman azalmadı. İlim adamlarının birbirinden güzel sunumlarından sonra sıra programın fikir babası ve de şeref konuğu Prof. Dr. Haydar Baş konuşmasına geldi.Duygusal anların sık sık yaşandığı konuşmada, Prof. Dr. Baş, her yönüyle Mevlana’yı anlattı. Sayın Baş, Mevlana’nın yanlış yorumlanan sözlerini ele alarak, bu sözlerdeki gerçek muradı açıkladı.Kimi çevrelerin gündeme getirdiği “Mevlana’nın seması tesbihattan mıdır?” sorularına açıklık getirdi. Sayın Baş, bu konuda, “Sema, kainatın zikridir. Allah’ın zikrini Hz. Mevlana seması ile birlikte yapıyor. Zikrin ta kendisidir” dedi.Mevlana’ya soruyorlar, “Niçin dönüyorsun” diye, diyor ki Mevlana, “Dönmeden Allah’ı zikreden bir şey gösterin ben de dönmeyeyim”. Mevlana’nın seması, zerreden küreye, atomdan galaksilere mahlukatın zikrine iştirak etmektir.Sayın Baş şunları söyledi: “Namaz da bir zikirdir; oruç tutarsın, aç kalırsın, nefsini terbiye edersin o da bir zikirdir. Zekâtını vererek malını temizlersin, o da bir zikirdir. Hacca gidersin, Beytullah’ı tavaf edersin, Arafat’ta vakfeye durursun, o da bir zikirdir. Her şey Allah’ı anmak için bir vasıtadır.”  Namazda da birçok mahlukatın zikri yapılmaktadır. Namazda kıyam vardır, rüku ve secde vardır; bu hallerde sürekli zikrullah yapılır. Ağaçlar kıyam halinde Allah’ı zikreder, hayvanlar rüku halinde, ağaçların kökleri ise secde halinde Allah’ı zikrederler.Namaz, mahlukatın bütün bu zikrini içinde barındırır.Yine tavaf, aynen gezegenler, elektronlar gibi dönerek Allah’ı zikri ifade etmektedir.Bir gün bir Hak dostuna sormuşlar, “Hocam, niye ayakta zikrediyoruz” diye, izahını yapmış, yine sormuşlar “niye oturarak zikrediyoruz”, “niye sallanıyoruz”; sorular ard arda gelmiş. En son Hak dostu şöyle demiş, “Evlat yeter ki Allah’ı zikret, nasıl zikredersen zikret, istersen amuda kalk da öyle zikret”…Önemli olan O’nu hatırlamak, O’na şükretmek, O’nun Habibine ve Ehl-i Beyt’ine salat ve selam getirmektir.Ama şu gerçeği de göz ardı etmemek gerekir, nasıl zikredersen zikret ama O’nun dediği, Habibinin ve Ehl-i Beyt’inin uyguladığı şekliyle zikredersek elbette ki maksada daha çabuk ulaşırız, vuslatımız daha çabuk olur. Mevlana, birliği, kardeşliği ifade etmektedir. Ve Sayın Baş, konuşmasında Mevlana’nın şahsında kardeşlik vurgusu yaptı, “Bu vatan toprakları üzerinde yaşayanları ayrışıma tabi tutmak değil birleştirmek, kardeş yapmak, onları bir bilek, bir yürek yapmak lazım” dedi.Zaten Mevlana’ların, Hacı Bektaş’ların, Abdal Musaların Anadolu’da yaptığı buydu. Onların kapısına herkes geldi, ümitlisi, ümitsizi, hırsızı eşkiyası, katili, dinlisi, dinsizi, inananı inanmayanı herkes o kapıdan girdi ama onlar geçmişe bir çizgi çektiler, yeniden doğdular ve Hakk’a aşık oldular, O’nun yolunda yürümeye başladılar.İşte Sayın Baş şu sözlerle bunu ifade etmektedir:“Benim gözümde bu vatan sathında yaşayan bütün kardeşlerim, delisi-akıllısı, âlimi-cahili, memuru-işçisi, emeklisi, çocuğu-yaşlısı, 7’den 70’e herkes bu vatanın evladıdır, benim öz be öz kardeşimdir.”Ne mutlu ki, Mevlana’ların davası Hak davasıdır ve bu davanın Sahibi kıyamete kadar bu davayı seçtikleriyle yaşatacaktır.