Sosyal hayata, kalabalıklara, esnafa, çiftçiye, orta ve küçük işletme sahiplerine, tribünlere, medyaya, tartışma programlarına özetle milletimize bakıyorum ve görüyorum ki, hemen herkes şikâyetçi ama aynı zamanda bu şikâyetçiliğini dert etmiyor, kafasına
takmıyor!
Cumhurbaşkanı, 'tulumbada su bitti' yani devlet kasasında para kalmadı, diyor. Kimse kafaya takmıyor.
Ekonomi Bakanı, 'Bütçe 65 milyar (katrilyon) TL açık verecek' diyor. Kimse kafasına takmıyor.
Bütçeyi yani tulumbayı doldurmak için peş peşe zamlar yapılıyor. Bir iki şikâyet ama kafaya takmıyor.
Etten buğdaya, samandan mercimeğe kadar hep gâvurun malı yetirtiliyor. Vatandaş kafaya takmıyor.
Devletin, vatandaşın bankalara, dış odaklara borcu ödenemez konuma gelmiş. Kimse kafaya yakmıyor.
Zeytinlikler, kayısılıklar kesiliyormuş, üzüm bahçeleri sökülüyormuş, fındık, çay para etmiyormuş vs. kimse kafaya takmıyor.
Bugüne kadar dost, müttefik, ortak dediğimiz ülkeler, ülkemizin itibarını yerle bir eden kararlar alıyormuş, ülkemize karşı terör örgütlerini besliyormuş vs. Kimse kafa takmıyor.
Komşularımızla düşman olmuşuz, dün gurur duyduğumuz terörist elebaşları ülkemizi tehdit ediyormuş, toprak bütünlüğümüz tehdit altındaymış, bazı ülkeler (Ermenistan, İsrail) ülkemiz haritasını yeniden çiziyormuş, kafaya takmıyoruz.
İnsan haklarıymış, yargıymış, seçim sistemiymiş, eğitimmiş, sağlıkmış, sosyal ahlakmış, kadına şiddetmiş, cinsel sapıklıklarmış, cinayetlermiş, hırsızlıkmış, yolsuzlukmuş? Bir ülke için yaşanabilecek en büyük yıkımlar ülkemiz gündeminde, her akşam haber bültenlerinde yayınlanıyor. Vatandaş bir iki mırın kırın ediyor ama kafaya takmıyor.
Neden mi? Cevabı Karadenizli Temel'den
öğrendim:
"Temel oldukça şiddetli bir ishale yakalanmış ve hastaneye gitmiş. Tabii ilk muayeneyi yapan doktor bakmış ve hemen dâhiliye bölümüne sevk etmiş.
İş bu ya, Temel evrakları karıştırmış ve dâhiliye yerine psikiyatriye yatırılmış. Gerçi bu duruma Temel'de şaşırmış ama ses de çıkarmamış.
Aradan birkaç hafta geçiyor. Sevki yapan doktor, psikiyatri bölümünde bir arkadaşını görmeye gittiğinde bakmış Temel orada.
- Yahu, sen ne arıyorsun burada?
- Bilmem. Beni buraya yatırdılar.
- Ee ne oldu? İshalin geçti mi bari?
- Yok canım. Aynı hızda devam ediyor. Ama artık kafama takmıyorum!"
Prof. Dr. Haydar Baş, milletimizin önüne milli bir kimlik koydu, madenleri koydu, tamamen yerli tarım ve hayvancılık projeleri koydu, sosyal devletin görevlerini koydu, Milli Ekonomi Modeli'ni koydu, sıfır faizli bir sistem koydu, milli parayı koydu, vatandaşlık maaşını, asgari ücreti koydu, Ehl-i Beyt'i koydu, Atatürk'ü koydu, topraklarımız üzerinde hesabı olmayan ülkelerle iş birliği gerçeğini koydu.
Ama milletimiz nasıl olduysa başka adrese gitti. Mehter eşliğinde kadim dost ABD, hedef AB, hedef 2023, yol, köprü, tünel, dünya beşten büyüktür, Ey ABD, Ey AB, zalim Kaddafi, katil Esed vs. söylemleriyle kendinden geçti.
Diğer yandaş 350 TL'ye yanmaz kefenini aldı, 130 TL'ye terliğini başucuna koydu, zemzemle gusül etti, 49 TL artı kargo bedeli ile cinlerden korunma muskasını, ev içerisinde huzur için duayı sipariş etti. 3 TL mesaj bedeli ile de Kâbe'de dua ettirdi.
Şimdi vatandaşa soruyoruz; halinden memnun musun? Yok, hayır ama kafama takmıyorum, diyor!
takmıyor!
Cumhurbaşkanı, 'tulumbada su bitti' yani devlet kasasında para kalmadı, diyor. Kimse kafaya takmıyor.
Ekonomi Bakanı, 'Bütçe 65 milyar (katrilyon) TL açık verecek' diyor. Kimse kafasına takmıyor.
Bütçeyi yani tulumbayı doldurmak için peş peşe zamlar yapılıyor. Bir iki şikâyet ama kafaya takmıyor.
Etten buğdaya, samandan mercimeğe kadar hep gâvurun malı yetirtiliyor. Vatandaş kafaya takmıyor.
Devletin, vatandaşın bankalara, dış odaklara borcu ödenemez konuma gelmiş. Kimse kafaya yakmıyor.
Zeytinlikler, kayısılıklar kesiliyormuş, üzüm bahçeleri sökülüyormuş, fındık, çay para etmiyormuş vs. kimse kafaya takmıyor.
Bugüne kadar dost, müttefik, ortak dediğimiz ülkeler, ülkemizin itibarını yerle bir eden kararlar alıyormuş, ülkemize karşı terör örgütlerini besliyormuş vs. Kimse kafa takmıyor.
Komşularımızla düşman olmuşuz, dün gurur duyduğumuz terörist elebaşları ülkemizi tehdit ediyormuş, toprak bütünlüğümüz tehdit altındaymış, bazı ülkeler (Ermenistan, İsrail) ülkemiz haritasını yeniden çiziyormuş, kafaya takmıyoruz.
İnsan haklarıymış, yargıymış, seçim sistemiymiş, eğitimmiş, sağlıkmış, sosyal ahlakmış, kadına şiddetmiş, cinsel sapıklıklarmış, cinayetlermiş, hırsızlıkmış, yolsuzlukmuş? Bir ülke için yaşanabilecek en büyük yıkımlar ülkemiz gündeminde, her akşam haber bültenlerinde yayınlanıyor. Vatandaş bir iki mırın kırın ediyor ama kafaya takmıyor.
Neden mi? Cevabı Karadenizli Temel'den
öğrendim:
"Temel oldukça şiddetli bir ishale yakalanmış ve hastaneye gitmiş. Tabii ilk muayeneyi yapan doktor bakmış ve hemen dâhiliye bölümüne sevk etmiş.
İş bu ya, Temel evrakları karıştırmış ve dâhiliye yerine psikiyatriye yatırılmış. Gerçi bu duruma Temel'de şaşırmış ama ses de çıkarmamış.
Aradan birkaç hafta geçiyor. Sevki yapan doktor, psikiyatri bölümünde bir arkadaşını görmeye gittiğinde bakmış Temel orada.
- Yahu, sen ne arıyorsun burada?
- Bilmem. Beni buraya yatırdılar.
- Ee ne oldu? İshalin geçti mi bari?
- Yok canım. Aynı hızda devam ediyor. Ama artık kafama takmıyorum!"
Prof. Dr. Haydar Baş, milletimizin önüne milli bir kimlik koydu, madenleri koydu, tamamen yerli tarım ve hayvancılık projeleri koydu, sosyal devletin görevlerini koydu, Milli Ekonomi Modeli'ni koydu, sıfır faizli bir sistem koydu, milli parayı koydu, vatandaşlık maaşını, asgari ücreti koydu, Ehl-i Beyt'i koydu, Atatürk'ü koydu, topraklarımız üzerinde hesabı olmayan ülkelerle iş birliği gerçeğini koydu.
Ama milletimiz nasıl olduysa başka adrese gitti. Mehter eşliğinde kadim dost ABD, hedef AB, hedef 2023, yol, köprü, tünel, dünya beşten büyüktür, Ey ABD, Ey AB, zalim Kaddafi, katil Esed vs. söylemleriyle kendinden geçti.
Diğer yandaş 350 TL'ye yanmaz kefenini aldı, 130 TL'ye terliğini başucuna koydu, zemzemle gusül etti, 49 TL artı kargo bedeli ile cinlerden korunma muskasını, ev içerisinde huzur için duayı sipariş etti. 3 TL mesaj bedeli ile de Kâbe'de dua ettirdi.
Şimdi vatandaşa soruyoruz; halinden memnun musun? Yok, hayır ama kafama takmıyorum, diyor!
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024