Dünyada epey zamandan beri küreselleşme tartışılmaktadır. Ekonomik kriz sebebiyle küreselleşme, Türkiye'nin de gündemine oturdu. Başka bir deyişle, Türkiye'de de yeni tartışmalar meydana geliyor. Bu tartışmaların merkezinde küreselleşme yer alıyor. Şimdi saflar küreselleşmeye göre ayrılıyor. Bir safta küreselleşmeden yana olanlar, diğer safta milli güçler. Söylenenlere ve yapılanlara bakarak bazıları bu safları, mandacılar ve Kuvayı Milliyeciler olarak ayırıyor, adlandırıyor. Her geçen gün saflar, daha çok netleşiyor, mücadele daha çok kızışıyor, hızlanıyor. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki günler çok şeye gebedir.
Bütün dünyada küreselleşmeye karşı tepkiler büyürken, çoğalırken, maalesef Türkiye'de küreselleşmeye rağbet artıyor. Türkiye'yi idare edenler, bu tepkilere, gelişmelere, gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış, milli ekonomiyi çökertip küresel ekonominin bir şubesi olmak için yalın ayak, baş açık koşuyorlar. Küreselleşmenin faziletlerini (!) anlatmak için 'Küreselleşmenin Geleceği' adlı kitabın yazarı ve New York Times'in yorumcusu Thomas Friedman, Türkiye'ye getiriliyor. Bir çok üniversitede ve kuruluşta kendisine konferans verme imkanı sağlanıyor, konuşmaları bazı TV'ler tarafından canlı olarak yayınlanıyor.
"Bir gazeteci olan Friedman'a niçin bu kadar değer verdiniz?" diye sorsanız, cevapları hazır; "Biz tarafsız yayıncılık yapıyoruz" derler. Sevsinler sizin tarafsız yayıncılığınızı. Madem ki, tarafsız yayıncılık yapıyorsunuz, niçin meydanlarda yüzbinlere milli ekonomi tezini anlatan Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmalarını canlı yayınlamıyorsunuz? Canlı yayından vazgeçtik, haber olarak, neden vermiyorsunuz? Sıradan bir gazeteci olan Friedman'ın peşine bir sürü akademik unvanlı kişilerin takılması ve onun konuşmalarını şerh etmesi, zerre kadar milli gururu olan insanı kahreder. Bu kişiler, Friedman'a en çok "Türkiye, küreselleşmenin neresinde, problemlerimizi nasıl çözeriz ?" sorularını sormuşlar. Çok ayıp. Millet onlardan, onlar da Friedman'dan çare arıyor. Friedman'ın onlara verdiği mesaj ise çok ilginç. Diyor ki, "Ya küreselleşeceksiniz, ya da yok olacaksınız". Bizimkileri bir telaştır aldı. Tehlike çok büyük. Demek ki, küreselleşme, var olma ve yok alma savaşıdır. Öyleyse gün bu gündür, haydi küreselleşelim. İşte anlayış bu.
Küreselleşme taraftarları, kafalarını kumdan çıkarıp birazcık olsun etrafa baksalar, gerçeğin hiç de söylendiği gibi olmadığını görecekler. Küreselleşme konusunda ilkönce Prof. Dr. Haydar Baş'ın, "Küreselleşme, sömürgeciliğin yeni adıdır" tespitini başa alarak, küreselleşme için söylenmiş bazı sözleri nakledelim. ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, Prof. Dr. Haydar Baş'ı doğrularcasına şöyle diyor: "Küreselleşme, Amerikan hegemonyasının öteki adıdır". Çin Dışişleri Bakanı Tang Jiaxun: "Küreselleşme, iki tarafı keskin bir kılıçtır." Hindistan Dışişleri Bakanı Jaswant Singh; "Küreselleşme, her derde deva değil. Asya'nın bazı bölgeleri ve dünyanın diğer bölgelerinde küreselleşme, arkasında yoksulluk, açlık ve mahrumiyet bırakmıştır."
Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in söyledikleri ise bizim için çok daha önemli ve çarpıcı. O d a şöyle diyor: "Küreselleşme ile ülkelerin elindeki milli varlıklar alınacak, ülkeler sözde bağımsız olacaklar. İslam dünyası da güçsüz ve dışa bağımlı hale getirilecek, küresel topluluğun yönetiminde söz hakları bulunmayacaktır. Çaresizlik içinde tepki vermeye kalkmaları sebebiyle bütün Müslümanlar terörist diye yaftalanacaklar, Cürümleri kadar yer yakacaklar, ama onlar yüzünden İslam dünyasının üzerine belalar yağacaktır". Küreselleşmeye karşı olanlara henüz terörist denilmiyor ama, gerici, yobaz, çağın gerisinde kalmış, evrensel gerçeklere direnen kişiler deniliyor. Eğer böyle devam ederse, bu yaftaların sonu terörist demeye kadar gidecektir.
Küreselleşme karşıtlarının bazı sözlerini naklettik. "Türkiye'yi idare edenler, Friedman'ın sözlerine verdikleri değerin binde birini bu sözlere verirler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü onlar, ekonomik sorunların, hala yabancıların klasik teorileriyle çözülebileceğine inanıyorlar. Bu kişilere ne demeli? Biz bir şey desek, dinlemezler, kızarlar. Onun için Friedman gibi yabancı olan ünlü iktisatçı Austin Robinson'u konuşturalım. O diyor ki; "Geçmiş yüzyılın hantal teorileriyle bugünkü girift sorunların çözülebileceğini sananlar, dünyanın en tehlikeli insanlarıdır". Bu tehlikeli insanların tehlikelerinden emin olmak için, Kuvayı Milliyecilerle milli yolda, milli yürüyüşe devem etmek gerekiyor.
Bütün dünyada küreselleşmeye karşı tepkiler büyürken, çoğalırken, maalesef Türkiye'de küreselleşmeye rağbet artıyor. Türkiye'yi idare edenler, bu tepkilere, gelişmelere, gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış, milli ekonomiyi çökertip küresel ekonominin bir şubesi olmak için yalın ayak, baş açık koşuyorlar. Küreselleşmenin faziletlerini (!) anlatmak için 'Küreselleşmenin Geleceği' adlı kitabın yazarı ve New York Times'in yorumcusu Thomas Friedman, Türkiye'ye getiriliyor. Bir çok üniversitede ve kuruluşta kendisine konferans verme imkanı sağlanıyor, konuşmaları bazı TV'ler tarafından canlı olarak yayınlanıyor.
"Bir gazeteci olan Friedman'a niçin bu kadar değer verdiniz?" diye sorsanız, cevapları hazır; "Biz tarafsız yayıncılık yapıyoruz" derler. Sevsinler sizin tarafsız yayıncılığınızı. Madem ki, tarafsız yayıncılık yapıyorsunuz, niçin meydanlarda yüzbinlere milli ekonomi tezini anlatan Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmalarını canlı yayınlamıyorsunuz? Canlı yayından vazgeçtik, haber olarak, neden vermiyorsunuz? Sıradan bir gazeteci olan Friedman'ın peşine bir sürü akademik unvanlı kişilerin takılması ve onun konuşmalarını şerh etmesi, zerre kadar milli gururu olan insanı kahreder. Bu kişiler, Friedman'a en çok "Türkiye, küreselleşmenin neresinde, problemlerimizi nasıl çözeriz ?" sorularını sormuşlar. Çok ayıp. Millet onlardan, onlar da Friedman'dan çare arıyor. Friedman'ın onlara verdiği mesaj ise çok ilginç. Diyor ki, "Ya küreselleşeceksiniz, ya da yok olacaksınız". Bizimkileri bir telaştır aldı. Tehlike çok büyük. Demek ki, küreselleşme, var olma ve yok alma savaşıdır. Öyleyse gün bu gündür, haydi küreselleşelim. İşte anlayış bu.
Küreselleşme taraftarları, kafalarını kumdan çıkarıp birazcık olsun etrafa baksalar, gerçeğin hiç de söylendiği gibi olmadığını görecekler. Küreselleşme konusunda ilkönce Prof. Dr. Haydar Baş'ın, "Küreselleşme, sömürgeciliğin yeni adıdır" tespitini başa alarak, küreselleşme için söylenmiş bazı sözleri nakledelim. ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, Prof. Dr. Haydar Baş'ı doğrularcasına şöyle diyor: "Küreselleşme, Amerikan hegemonyasının öteki adıdır". Çin Dışişleri Bakanı Tang Jiaxun: "Küreselleşme, iki tarafı keskin bir kılıçtır." Hindistan Dışişleri Bakanı Jaswant Singh; "Küreselleşme, her derde deva değil. Asya'nın bazı bölgeleri ve dünyanın diğer bölgelerinde küreselleşme, arkasında yoksulluk, açlık ve mahrumiyet bırakmıştır."
Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in söyledikleri ise bizim için çok daha önemli ve çarpıcı. O d a şöyle diyor: "Küreselleşme ile ülkelerin elindeki milli varlıklar alınacak, ülkeler sözde bağımsız olacaklar. İslam dünyası da güçsüz ve dışa bağımlı hale getirilecek, küresel topluluğun yönetiminde söz hakları bulunmayacaktır. Çaresizlik içinde tepki vermeye kalkmaları sebebiyle bütün Müslümanlar terörist diye yaftalanacaklar, Cürümleri kadar yer yakacaklar, ama onlar yüzünden İslam dünyasının üzerine belalar yağacaktır". Küreselleşmeye karşı olanlara henüz terörist denilmiyor ama, gerici, yobaz, çağın gerisinde kalmış, evrensel gerçeklere direnen kişiler deniliyor. Eğer böyle devam ederse, bu yaftaların sonu terörist demeye kadar gidecektir.
Küreselleşme karşıtlarının bazı sözlerini naklettik. "Türkiye'yi idare edenler, Friedman'ın sözlerine verdikleri değerin binde birini bu sözlere verirler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü onlar, ekonomik sorunların, hala yabancıların klasik teorileriyle çözülebileceğine inanıyorlar. Bu kişilere ne demeli? Biz bir şey desek, dinlemezler, kızarlar. Onun için Friedman gibi yabancı olan ünlü iktisatçı Austin Robinson'u konuşturalım. O diyor ki; "Geçmiş yüzyılın hantal teorileriyle bugünkü girift sorunların çözülebileceğini sananlar, dünyanın en tehlikeli insanlarıdır". Bu tehlikeli insanların tehlikelerinden emin olmak için, Kuvayı Milliyecilerle milli yolda, milli yürüyüşe devem etmek gerekiyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018