Yanılmıyorsam, beş, altı ay önceydi! Sayın Erdoğan tarafından Viyana'ya bir büyükelçi atandı. Adı, Ozan Ceyhun.
Bu atamaya MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt sosyal medya hesabından; "Sayın Cumhurbaşkanım, Ozan Ceyhun denilen eli kanlı ülkücü katilini, Viyana Büyükelçisi olarak görmek biz ülkücüleri derinden yaralamıştır. Sizin bu yarayı acilen tedavi etmenizi, ülkücü ve MHP sevdalısı bir şahıs olarak bekliyorum. Ülkücü katilini Büyükelçi olarak tanımadığım gibi, ülkücüleri HDP ve CHP zihniyetine değişenlerin timsah gözyaşlarına da inanmam. Ozan Ceyhun ülkücü katilidir." diyerek hem çağrı yapmış ve hem de karşı çıkmıştı.
Tabi tepki gösteren sadece Enginyurt değildi. MHP'nin hemen hemen bütün vekilleri, İYİ parti, CHP ve diğerleri de geçmişinde birçok soru işareti olan bu kişinin atamasına tepki göstermişti.
Gözler MHP liderine çevrildi. Sayın Bahçeli tepkisini gösterdi. Ama atamaya değil. Kendi vekillerine.
Ve dedi ki; "Bu tuzağa bazı milletvekillerimizin ve parti yöneticilerimizin düşmesi de hazin ve ibretlik bir vakıadır. Bize sosyal medya yolcusu değil, davanın hancısı lazım." Olay öylece kapandı ama o handa bekleyen başka yolcular olduğunu 23 Haziran'da öğrendik.
İsmi açıklanan kişi Mümtazer Türköne. Kapatılan Zaman Gazetesi yazarı. Dinlerarası Diyalog tetikçilerinden biri.
Pensilvanya'ya biat etmiş, defalarca ziyaret etmiş bir isim.
'Devlette tek dil' kavramına karşı, 'terör değil, Kürt sorunu var' diyen ve bu mealde ayrıştırıcı yazılar yazan, çalışma gurupları oluşturan bir isim.
Balyoz mağdurları için idam yerine yağlı kazıklara oturtulsun, söylemlerinde bulunacak kadar seviyesiz biri.
TSK aleyhine ağza alınmayacak sözleri söyleyip, Terörist başını, 'paşa' ilan edelim teklifi getiren kişi.
İşte bu kişiye, Sayın Bahçeli sahip çıktı. Nedenini ise 41 yıl önce 23 Haziran'da öldürülen ve Mümtazer'in kardeşi olan Mustafa Türköne'ye bağladı.
Mümtazer'in kardeşi davası için şehit edilmiş. Mümtazer de her ne kadar kendilerini eleştirse de genetiğinde ülkücülük varmış. Bundan dolayı davasının tekrar, titizlikle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyormuş.
Tabi herkesin inancı kendine ama bu açıklama ile yargı bir kez daha zan altında kalmıştır.
Rahip Brunson, Deniz Yücel örneklerinde olduğu gibi 'suçun ispatlansın, ispatlanmasın eğer sahibin varsa dışarı çıkman yakındır' anlayışı sıradanlaşmaya başlamıştır.
Peki, Mümtazer, Sayın Bahçeli'nin dava arkadaşı mıdır?
Ben bilmem ama cevabı bizzat Mümtazer veriyor;
"Mesela ben Türkeş'i hiçbir zaman sevmedim. Hiç Türkeşçi olmadım. Korkuya dayalı bir otoritesi vardı. Hatta ben, MHP'li de olmadım. Partiyi ve milletvekillerini, yani işte bir elleri yağda bir elleri balda, her türlü ödünü vermeye hazır, esnek politikacılar olarak görürdük." (22 Aralık 2009, Zaman gazetesi)
Bu kadar da değil. Mümtazer, Sayın Bahçeli'nin yeni dava arkadaşlarına da bayağı laf etmiş.
Hatta 2017 yılında bir köşe yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'tehdit' ettiği iddiasıyla yargılandığı dava karara bağlanmış ve 'tehdit' suçunun sabit olduğunu belirten mahkeme heyeti, sanık Türköne'yi 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Aynı Mümtazer 2018 yılında FETÖ'den yargılanmış ve "silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçu sabit görülüp 10 yıl altı ay hapis almış ve cezasını çekmektedir.
Merhum Başbuğ'u, MHP'yi, Ülkücüleri ve de Erdoğan'ı hedef alan bu kişiye Devlet Bahçeli neden sahip çıkma gereği hissediyor?
Bu sahiplenmeye yorum yapmaktan kaçanlar, hangi vicdan ile şuan yargılanan gazeteciler için laf ediyor?
Sahi Türkiye'yi nereye götürüyorlar!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024