3 Ekim öncesi gerek ekranlarda, gerek gazetemizde uyarmıştık: "Estirilen havaya, gerilimli atmosfere bakmayın. Her şey önceden kararlaştırıldığı gibi gelişecek. Türkiye'ye AB'nin istediği şekilde müzakere tarihi verilecek." Öyle olmadı mı? Türk halkına Avusturya üzerinden ölümü gösterip, 24 AB ülkesi sıtmaya razı etti. Neymiş efendim Avusturya imtiyazlı ortaklıkta diretiyormuş da AKP iktidarı bu ifadelerin müzakere çerçevesine, metnine girmemesi için direniyormuş. 3 yıldır kapalı kapılar ardında sözler verilmiş, AB dayatmalarına boyun eğilmiş, 17 Aralık'ta Türkiye'ye fiilen imtiyazlı ortaklığın önünü açan maddeler metne serpiştirilmiş. Türk kamuoyu AKP iktidarı tarafından hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan tek yanlı, içe dönük nota ve deklarasyonlarla uyutulmuş değil miydi? Peki son gece koparılan fırtına, kelime oyunları, medya taarruzları da neyin nesiydi öyleyse? Bilirsiniz; ata çok düşkün ağanın atı ölmüştür. Kimse korkudan atın öldüğünü ağaya söyleyememektedir. Cin fikirlinin biri ben söylerim diye ortaya atılır. Ağanın huzuruna çıkar. "Ağam senin at var ya uzanmış yatıyor" Ağa iyi iyi der. Köylü "Ağam senin at kulaklarını da yere sermiştir." Ağa demek keyfi yerindedir der. Köylü "Ağam ayaklarını da oynatmıyor". Ağa kendine gelip kükrer "desene oğlum at öldü". Kurnaz köylü "ağam ben demedim sen dedin" deyip huzurdan sıvışır. İngiliz kurnazlığı, köylü kurnazlığını arattırırcasına Avusturya üzerinden Fransa ve Almanya'yı ikna ederek satır arasına serpiştirilen,"AB'nin hazmetme kapasitesi", "AB kamuoyu desteğinin alınması" "Ucu açık müzakere süreci", "Türkiye'nin müzakereler kesilirse AB kurumlarına demirlenmesi, serbest dolaşıma kalıcı engeller konulması" vs. vs. gibi ifadelerle Türkiye için imtiyazlı ortaklığı tescillendirdiler. Yani Türkiye için AB'nin öldüğünü millet hariç herkes bilmektedir. Nitekim AKP Milletvekili Ramazan Toprak bu gerçeği Meclis'te ağzından kaçırıyor; "AB, alacakmış gibi, biz de girecekmiş gibi yapıyoruz." Hikayenin özü bu. Hedef Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi değil, AB üzerinden Türkiye'nin birliğinin bozulması. Bu gerçeği azıcık basireti, firaseti olanlar anlar. Anlamayanlara en azından şunu hatırlatmalı; AB'nin bu uyduruk müzakere tarihini vermesi için yırtınan, çırpınan güçlere bir baksınlar. PKK bu uğurda silahlarını geçici de olsa bırakmadı mı? Patriği, papazı, hahamı ile bilumum azgınlıkların kaynağı azınlıklar mektup üstüne mektup döşemediler mi?Hortumcu medya, rantiyeci finans çevreleri AKP iktidarının sırtını sıvazlamadılar mı? Peki bu teröristinden gayrı müslimine, hırsızından arsızına kadar herkesi bir hoş eden müzakere süreci, milletimizi nasıl memnun edebilir? Onlar sevinmekte haklı çünkü bu bir mütareke süreci...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014