Malumunuz bir gece ansızın Merkez Bankası eski başkanı Murat Çetinkaya'yı, Sayın Erdoğan görevden almıştı.
Nedenini ise 'bu arkadaş laf dinlemiyordu' diye açıklamış ve laf dinleyen arkadaşla yola devam edip faizleri düşüreceğiz, haliyle de enflasyon düşecek, şeklinde bir mantık ortaya koymuştu.
Evet, Sayın Erdoğan 13 yıllık iktidarını ve de söylemlerini bir kenara koyup, 2015 yılında faize savaş açmış bir profil çizmeye başlamıştı.
Ekonomi literatürünü yeniden dizayn etmeye çalışıyor ve her mikrofon uzandığında; "Enflasyon sebep, faiz netice değildir. Faiz sebep, enflasyon neticedir. Bunu öğrenmeleri lazım" diyordu.
Bu tezindeki samimiyetini göstermek için 'faiz ile vatan satmak' kavramlarını eş değer yapıyor; "Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur" diyordu.
2016'da, faiz emperyalist mantığın sömürü aracıdır, yatırımcıyı köşeye sıkıştırma aracıdır, diyordu.
2017'de, faizlerdeki düşüş istediğimiz noktada değil haliyle enflasyon da düşmüyor, serzenişleri vardı.
Aynı yıl Katar dönüşü şöyle diyordu; "Bugüne kadar bu dediğim de hep çıkmıştır. Bugün de aynı tezi savunuyorum. Faiz yükseldikçe enflasyon yükselecektir; asla düşmeyecektir."
2018 yılını da aynı sloganlarla karşıladık ve geçirdik. Yalnız 2018 yılında başkanlık seçimleri vardı ve Erdoğan büyük oynuyordu; "Bu kardeşinize yetkiyi verin, etkiyi görün" diyor ve o yetkiyi alıyordu.
O yetkiyi de alan Sayın Erdoğan artık mikrofonlara, "ben de bir ekonomistim" diyordu.
Evet, faiz düşüyordu ama enflasyon düşmüyordu. Bu gerçeği Sayın Erdoğan da görmüş olacak ki, yetkiyi almasına rağmen hala 'faiz sebep, enflasyon sonuçtur' söylemlerine devam ediyordu.
'Laf dinleyen arkadaş' olarak tariflendirilen yeni Merkez Başkanı Murat Uysal gerçekten çok uysalca her toplantıda faiz indirim kararı alıyor, Sayın Erdoğan da gayet memnun oluyordu.
2019 yılını da aynı söylemlerle bitirdik.
Geçen dört yılda hükümet, TÜİK eliyle enflasyonu rakamsal olarak frenledi. Ama piyasa fren tutmadı. Enflasyon, vatandaşın sorunu olmaya devam etti.
Yalnız bu dört yılda dövizi bu denkleme hiç dahil etmediler, hiç yan yana getirmediler, getirenlere de tepki gösterdiler. Ama asıl soygun döviz kurları üzerinden gerçekleşiyordu.
2020'nin ilk on ayını da aynı mantıkla idare ettiler; "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur!"
Kasım ayının yedinci gecesi ansızın Merkez Bankası başkanlığına Maliye eski bakanı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal atandı.
Bir gece sonra da Hazine ve Maliye Bakanı istifasını instagram'dan açıkladı. Yerine yine eski bakanlardan Lütfi Elvan atandı.
Ekonomi yönetimi değişmişti ve bu yeni yönetim iki toplantıda da faiz artırım kararı aldılar. Hem de öyle bir arttırdılar ki, yüksek faizde dünyada onuncu, İslam coğrafyasında ise ikinci sıraya yükseldik.
Haliyle ilk akla gelen; yeni Merkez Bankası Başkanı, 'ben, ekonomistim' diyen ve yıllardır, 'faiz sebep enflasyon sonuçtur' tezini savunan Sayın Erdoğan'a bayrak mı açtı, sorusu geldi!
Yoksa yeni ekonomi yönetimi, Erdoğan'ın tezini çöpe mi attı?
Şimdi vatandaşa soralım; Enflasyon düştü mü?
Faiz ile enflasyonu eşleştirenler faiz ile kur gerçeğini neden hiç gündem etmedi?
Son beş ve özellikle son iki yılda kur dalgalanmaları ve de rekorları nedeniyle devlet ve özel sektör durduğu yerde ne kadar borçlandı?
Hükümet sırf doları frenlemek için bir yılda Merkez Bankasındaki 128 milyar doları piyasaya sürdü. Tabi banka tam takır hale geldi.
Peki, bedeli kim ödedi, ödüyor? Cevap ver, korkma!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024