Bugün Suriye'de ne oluyor, kimin eli kimin cebinde belli değil. Dost, müttefik dediğimiz ABD bir kez daha hem sahada verdiği söze ihanet etti, hem de masada attığı imzanın gereklerini yerine getirmedi. Yani ülkemizi bir kez daha aldattı.
ABD ve Batı'nın ülkemiz aleyhine attığı her adımda koştuğumuz Putin'in Rusya'sı da ABD vari politika izlemeye başladı. PKK-YPG'yi terörist ilan etmediği bir tarafa onlarla aynen ABD askerleri gibi pozlar veriyorlar. Libya'da, Türkiye'yi tehdit eden isyancı generali destekliyorlar.
Tabi ABD ile Rusya arasındaki bitmeyen düelloya rağmen nasıl ortak menfaatlerde beraberce hareket ettikleri medyanın da gündemine geliyor.
Herkesin bir penceresi var ve o pencereden gördüğünü anlatıyor. Devlet menfaati, millet menfaati, ekonomik çıkarlar, güç dengeleri gibi onlarca başlıkta Ortadoğu'daki vahim olaylar değerlendiriliyor.
Ama işin özüne ne dincisi, ne milliyetçisi, ne solcusu vs. inmiyor. İnmek istemiyor.
Bir tek lider hariç. Evet, Prof. Dr. Haydar Baş hariç. Sayın Baş hem iç politikada, hem dış politikada, hem de küresel olaylarda her daim olayların özüne inerek sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirip, çözümü göstermiştir.
Bundan dolayı olsa ki, her değerlendirmesi sonuç vermiş. Her uyarısı gerçekleşmiştir.
Ortadoğu bugün olduğu gibi dün de hatta tarih boyunca insanlığın, dünyanın gündemindedir. Yaşanan gelişmeler malum. Ülkemizin düştüğü durum da ortada.
Bu hale düşmemizin nedeni nettir; Türkiye'yi yönetenler gerçeği göremedi ve yanlış saf seçti.
Bu mealde Prof. Dr. Haydar Baş, 30 Eylül 2014 tarihli yazısında Ortadoğu'da oynanan oyunların temeline inerek hem hükümeti, hem milletimizi, hem de Müslümanları şöyle uyarıyordu:
"Ortadoğu bölgesinde ABD'nin ve İsrail'in menfaat birliği içinde olduğunu her zaman ifade ediyoruz.
Bunun temelinde Yahudilerin ve Protestan ABD'lilerin, kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul etmeleri yatmaktadır.
Protestanların inancına göre, Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların, "Tanrı'nın Krallığını" kurabilmeleri Yahudilerin, Arz-ı Mevud'a sahip olmalarına bağlıdır.
İnandıkları bu gerekçeye dayanarak ABD icraatları, İsrail'i destekler. Bu açıdan değerlendirildiğinde aslında ülkeler, inançları istikametinde ve dini bir politika izlemekteler.
Neden hep Ortadoğu ve neden her defasında Müslümanlar, sorusu yukarıdaki teolojik bakış açısı ile cevap bulacaktır.
Zira Ortadoğu'da yaşanan vahşet için Müslüman dünyaya karşı başlatılacak son Haçlı seferi olan Armageddon savaşının gereğinin yapıldığı ABD eski başkanlarından Reagan'dan beri seslendirilmektedir.
Ne hazin tecellidir ki, gizlenmeyen bu inanç savaşı maalesef Müslüman dünya tarafından unutulmuştur. Ve son Haçlı savaşına karşı bazı Müslüman devletler dahi Haçlının yanında saf tutmaktadır.
Hatta BM Genel Kurulu'nda geçtiğimiz hafta (Eylül 2014) bir konuşma yapan Obama, "Şimdi vekalet savaşları, Sünni ve Şiiler arasındaki terör kamplarının Ortadoğu'ya yıkım getirdiğini kabul etme zamanı ve siyasi, toplum ve dini liderlerin mezhepsel çatışmaları reddetme zamanı" diyerek İslam âlemini de IŞİD'e karşı yanlarında savaşmaya davet etti.
Oysa Ortadoğu'daki mezhep çatışması da İngiltere'nin ve ABD'nin eseri değil miydi?
Sanki Tevhid inancı etrafında birleşmesi gereken İslam dünyası kendi kendine mezhep çatışması yaşayarak nifaka düşmüştür ve Amerika bu yanlışa karşı Müslümanları ikaz etmektedir?
İngilizlerin sömürgeler bakanlığında yetişen ajanlarının Hicaz bölgesinde yaptıkları ne çabuk unutuldu?"
Ne çabuk unuttunuz!
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025