Bizi biz yapan değerlerimizi kaybettiğimizde başımıza neler geleceğinin örneklerini yaşıyoruz bugün…
Özelde Türkiye, genelde İslam coğrafyası olarak…
Değerlerimizden öyle bir koptuk ki, maalesef neleri kaybettiğimizi bilemeyecek acziyetteyiz.
Bilmeyen aramaz, aramayan da çıkmaz sokaklarda bir oraya bir buraya savrulmaya devam eder.
İşte bu sebeple Prof. Dr. Haydar Baş, yurt genelinde başlattığı "Kaybolan Değerlerimiz" sempozyumlarıyla neleri kaybettiğimizi ve bu kaybettiklerimizi yeniden nasıl kazanacağımızın yollarını detaylarıyla önümüze koyuyor.
Günümüz insanının her tıkandığı noktada çözüme açılan kapısı oldu, Prof. Dr. Baş…
Yıllardır, "Milli bütünlüğümüzün teminatı, dini bütünlüğümüz; dini bütünlüğümüzün teminatı da milli bütünlümüzdür" diyor. Yazdığı eserlerle, Türkiye'nin her karışında gerçekleştirdiği sempozyum ve panellerle…
Kıymet bilmiyoruz, savrulmaya devam ediyoruz, ama nereye kadar?
Prof. Dr. Baş, gazetemizdeki 18 Ekim 2016 tarihli "Ne uğruna?" başlıklı makalesinde Resulüllah (s.a.v.) efendimizin günümüzle alakalı şu hadis-i şerifini aktarıyor:
Resulüllah (s.a.v.), "Herc artmadıkça kıyamet kopmayacaktır" buyurmuştur.
Yanındakiler, "Herc nedir ya Resulüllah?" diye sordular.
"Öldürmek, öldürmek, öldürmek" buyurdu.
Hz. Sevban (r.a.) anlatıyor: Resulüllah buyurdular ki: "Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır" buyurdular, "Bilakis o gün siz çoksunuz, lakin sizler bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer çöp'ler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak."
"Zaaf nedir, ey Allah'ın Resulü?" dendiğinde, Hz. Peygamber, "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu" buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5)
İslam dünyası olarak Allah Resulü'nün anlattığı bu hali aynen yaşıyoruz.
İslam ülkelerindeki halklar; Rabbi bir, Kitabı bir, Peygamberi bir, kıblesi bir olmasına rağmen gerek etnik gerekse mezhepsel ayrılıklar sebebiyle birbiriyle sürekli çatışma halindeler. Dün bireysel ve topluluklar arası mücadele şeklinde olan bu çatışmalar bugün, Prof. Dr. Baş'ın ifade ettiği gibi, devletler ve bloklar arası çatışmalara dönüşmüş durumda…
Ehl-i Kitab'a, yani Haçlı Batı'ya olan güvenimiz, bağlılığımız, ortaklığımız birbirimizden daha fazla…
Dahası, Haçlı Batı'yı yanımıza alıp, aynı inancı paylaştığımız İslam ülkelerine saldırıyoruz.
İslam ülkeleri olarak, Haçlı Batı'nın papazları tarafından ortaya konulmuş olan kapitalist sistemi, her türlü adaletsizliği ve sömürü anlayışını bizlere yaşatmasına rağmen ısrarla ve inatla uygulamaya devam ediyoruz.
Kurallarını Haçlı Batı ülkelerinin koyduğu bir sistemi uygulamaya devam ettiğimizde de, milli menfaatler doğrultusunda bir adım atmaya kalkıştığımızda, "Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim, daha önce yaptım" tehditlerine maruz kalıyoruz.
Milyarlarca Müslümanız, dünyanın en zengin yeraltı kaynaklarının sahibiyiz, bugün her konuda boyun büktüğümüz Ehl-i Kitab'ın tarihteki işgal girişimlerini, Haçlı seferlerini hep bertaraf etmişiz, bugün ise geldiğimiz noktaya bakın.
Sizce de İslam dünyası olarak Resulüllah efendimizin ifade ettiği gibi "çer çöp" gibi değil miyiz? Sayıca çokuz, imkânlarımız da var ama düştüğümüz "zaaf" bizlerin bütün enerjisini birbirimize kullanmamıza sebep oluyor.
Halbuki Cenab-ı Hak Kur'an'ında "Kim bir mü'mini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedi kalmak üzere gireceği cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır" (Nisa suresi, 93) buyurmaktadır.
Bir mü'mini öldürmenin cezası bu; peki, binlercesini, milyonlarcasını katletmenin cezası? Dahası, Ehl-i Kitab, mü'minleri katletsin diye, akbabalar gibi İslam ülkelerinin üzerine çullansın diye bizler davet ediyorsak!
Bir Müslüman'ı katletmek ebedi cehennemlik olmanın sebebi, peki ya katledilmesine yardımcı olanların hali nedir? Bu sorunun cevabını da Hz. Peygamber efendimiz versin:
"Bir adam, bir Müslümanın ölümüne bir tek kelimeyle yardım etse, kıyamette alnına şöyle yazılır: Bu adamın Allah'ın rahmetinden nasibi yoktur." (İbn Mace, Diyat, 1)
Allah'ın rahmetinden nasibi olmayanın cennetten nasibi hiç olur mu?
İşte Prof. Dr. Baş, İslam dünyasının bu halinden dolayı Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt tezini ortaya koydu; İslam tarihinde ilk ve tek olan 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nı bu sebeple kaleme aldı, "Kaybolan Değerlerimiz" sempozyumlarını bu sebeple başlattı.
İslam dünyası yeniden, birliğin tek adresi, en büyük değerimiz olan Ehl-i Beyt'le buluşsun diye, "çer çöp" olmaktan kurtulsun diye, "zaaf" gönüllerden çıksın diye, Ehl-i Kitab'ın kulu kölesi olmayalım, Allah'ın kulu olalım diye…
"Canlı Kur'an numuneleri" olan, Allah ve Resulü'nün bizim için sevdiği ve seçtiği Ehl-i Beyt'i bizlere yeniden tanıtarak… Allah kendilerinden razı olsun.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024