İstihbaratta genel kuraldır ve bunu bilmeyen de yoktur.
Bir olay olduğunda bundan en büyük faydayı kimin sağladığına bakılır. Ülke olarak büyük bir badire atlattık, daha doğrusu atlatamadık içine battık.
Türkiye'de 28 Temmuz'da Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve ardından farklı alanlarda peş peşe çıkan 200'e yakın orman yangınından bahsediyoruz.
Bu kadar büyük çapta bir yangına Türkiye ilk kez tanık oluyor.
Eş zamanlı olarak bu kadar geniş bir bölgede çıkan yangında can kayıplarımız oldu, henüz tespiti yapılamayan büyük oranda maddi kayıplar oluştu.
Ve ilk andan itibaren yangınlara müdahale etmesi gereken uçaklar konusu, gündemin hatta yangınların bile neredeyse önüne geçti.
Yangınlara müdahale etme konusunda çok rahatlıkla denebilir ki, Türkiye hiç bu kadar çaresiz, tedbirsiz ve aciz bir durumda kalmamıştı.
THK'nın hangarında yer alan ve 20 adet olduğu ileri sürülen 4900 litre su taşıma kapasiteli, kıvrak manevra kabiliyetine sahip uçakların kullanılabilmesi için 4 milyon dolar para yeterli olacaktı ama ideolojik nedenlerle bu para temininde kör ve sağır kalındı.
Olmadı olamadı…
Atatürk'ün emaneti olan bu kuruma karşı gösterilen ideolojik bakış ve duruşun faturasını ise ülke olarak çok ağır ödedik, ödemeye de uzun yıllar devam edilecek.
İleride bütün bu ve benzeri olayları içinde barındıran dosyalar elbette tozlu raflardan iner ve ihmallere sebebiyet verenler yargıya hesabını er geç verir ama giden geriye gelmez.
ASIL MEVZU…
Asıl mevzu ne o zaman derseniz; bu güzelim mis kokulu çam ormanlarımızı, oksijen alanlarımızı kim veya kimler neden hangi hesabı görmek veya kesmek için yok etti.
Bana göre bu konu ulusal güvenlik meselesidir.
Efendim yangını çıkaranlar itiraf etmiş…
Ateşin çocukları ormanları yakmış yok etmiş.
Yakmışsa Allah belalarını versin o ayrı konu.
Ancak olayı sadece bir orman yangını meselesi olarak görmemek lazım.
Kim bundan en büyük faydayı sağlamış olabilir ve bununla hangi mesajlar verilmek istenmiş bir de bu açıdan olaya bakmak daha akıllıca olmaz mı?
Neden mi?
PKK'nın talimat aldığı bir numaralı isim Karayılan'ın daha önceden "ormanları yakın" talimatı verdiği haberleri basında yer almıştı, hatırlarsanız.
Hatırlarsanız, 2018 yılında Karayılan için "Adalet ödülü" konmuş ve yerini ihbar edenlere Amerika para ödülü verecekmiş şeklinde kahkaha atarak okuduğum bir haber çıkmıştı.
Nasıl oluyorsa başına ödül koyan ABD'ye karşı 2020 yılında Karayılan, İsrail basınına verdiği bir demeçte, ABD'ye yani sahibine karşı tam bir sadakat örneği gösteren cümleler kurmuştu.
Terör örgütlerinin hepsi ve tabii ki Karayılan da, ABD adına çalışan ve zamanı geldiğinde fişi çekilen zavallı terörist zibidilerdir. Yani PKK, PYD, YPG, İŞİD gibi terör örgütlerinin tamamı bila istisna Amerikan ve İsrail laboratuarında üretilen zararlı yaratıklardır.
Bu örgütlerin bırakın her hangi bir eylemi kendi akıllarınca gerçekleştirmeyi, su yoluna giderken bile sahiplerinden emir almaya kodlanmış mankurt yaratıklar olduğunu biliyoruz.
Demem o ki, PKK'yı güçlü göstermek için, yani biz bitmedik tükenmedik, istediğimiz zaman her türlü eylemi kendi başımıza yapabilecek güç ve kudretteyiz görüşünü canlı ve diri tutmak için ortaya sürülmüş Amerikan propagandasıdır, bana göre ateşin çocukları safsatası.
Peki neden ateşin çocukları ismi?
BOP için tabi ki…
Ne alaka var diyen olacağını sanmıyorum bunca yaşanan tecrübeden sonra.
Eylemi PKK bile yapsa ABD'nin mühendislik çalışması sonucu bu iş ancak olabilir.
Olayı Güneydoğu Bölgesi üzerinden çıkarılmak istenen büyük bir ayaklanma provokasyonuna giden taşların döşenmesi olarak görüyorum ve bu konuda hiçbir tereddüt taşımıyorum.
Peki ya bu ormanları kim nasıl yakmış olabilir derseniz, 2018 yılında Yunanistan'da meydana gelen ve 93 kişinin ölümü ile sonuçlanan orman yangınlarıyla yakın ilişkili gördüğümü söyleyebilirim. Tam olarak ne demeye mi çalışıyorum…
Yunanistan bu olayın arkasında, ABD'nin büyük bir güç ve gizli silah olarak Pentagon'un emrine sunduğu, HAARP'ın olduğunu ileri sürmüştü.
Evet ben de aynı kanaatteyim.
ABD, HAARP teknolojisiyle lazer ışınları yoluyla Yunanistan'ın ormanlarını yakmış; ne var ki bunu Türkiye'nin yakmış olabileceği tezini pompalayarak iki ülke arasını daha da germek istemişti.
Son zamanlarda HDP'nin kapatılma davası ve sürekli bu isim üzerinden seçmeninin manipüle edilmesi gibi tam bir ABD mühendislik çalışması devredeyken ormanlar yanıyor.
HAARP, Pentagon'un kontrolünde ve ABD ordusunun hizmetinde olan belki de en önemli projedir.
Kullanıldığı alanlar şöylece sıralanabilir. Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek.
Deniz altlarında haberleşmeyi kolaylaştırmak.
Radar sistemleri geliştirmek.
Çok büyük bir bölgede ABD ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurabilmek.
Çok büyük alanlarda petrol, doğalgaz ve mineral kaynaklarını tespit etmek ve yer altının tomografik haritasını çıkarabilmek.
Cruise Füzeleri gibi güdümlü silah sistemleri ile yapılacak her türlü hava saldırısında silahı ve uçakları havada imha etmek şeklinde ifade edilmektedir.
Ancak, Haarp projesi detayları ve işlevi hakkında gizemlerle dolu olan bir projedir…
İlk günden beri bu projenin hayata geçirilmemesi için birçok ülkede kampanyalar yürütüldü.
Bu proje yıllardır özellikle iklim kontrolü ve yapay deprem silahı olarak kullanılabilme iddialarından dolayı çok tartışmalı bir konu halini almıştır.
Projenin karşıtlarından biri olan, ünlü jeofizikçilerden Prof. Gordon MacDonald'e göre bu teknoloji ile iklimleri değiştirebilir, kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir, ozon tabakası ile oynayabilir, deprem yaratabilir, okyanus dalgalarını kontrol edebilir, dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir, radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir, dünyanın diğer ucundaki cihazları etkisiz hale getirebilirsiniz.
Siz söyleyin bu yangınları HAARP çıkarmış olamaz mı?
Son söz…
Atatürk'ün rotasından çıktığımız günden beri, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in dediği gibi zifiri karanlıklar Türkiye'yi beklemekte. Biz milletçe Atatürk'e de, Prof. Dr. Haydar Baş'a da sahip çıkmadık.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü millet formülünü ilmi bir tez olarak dünyanın gündemine sunmuş ve uygulayan ülkeleri yok olma seviyesinden kurtarıp, dünyanın en güçlü seviyelerine taşımıştır.
10 bin lira asgari ücreti reddedip, 200 gramlık çay paketine rıza gösteren bir milletin yangın uçaklarını konuşması boş lakırdı.
Dikkat edin son bir şansımız kaldı.
Selam olsun Hüseyin'i duruşa sahip olanlara.