Her türlü teknolojiye, silahlı güce, yakma, yıkma, yok etme kabiliyetine erişen insanlık bir virüs karşısında acziyet yaşıyor.
Dünya haritasını parselleyen emperyalistler artık sağlık başta olmak üzere kendi halklarının en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.
İşsizlik, yoksulluk gelişmiş, diye tabir edilen ülkelerin ilk sorunu haline geldi. Çözüm bulamıyorlar.
Aynı sorun ve sıkıntıları ülke olarak bizler de yaşıyoruz. Evet, zor günler geçiriyoruz. Ama gerçek şu ki, daha zor günler bizleri bekliyor.
Bugün ekranlarda farklı görüşten insanların buluştuğu ortak bir payda var; Kapitalizmin sonu gelmiştir.
Çok doğru. Peki, çıkış nedir? İşte bu noktada herkes yine farklı uçlara dağılıyor. Hatta bazıları, 'sosyalizme doğru bir yöneliş var' diyerek hayal dünyalarını canlı tutmak istiyorlar.
Oysa gerçek, önümüzde… Virüs nereden çıktı? Çin'den. En çok vaka nerelerde var? ABD, Fransa, İngiltere gibi kapitalist ülkelerde…
1,5 milyar nüfuslu Çin, bu salgını nasıl kontrol altına aldı? Bu sorunun doğru cevabı insanlığında kurtuluşunun adıdır.
Çin, Milli Ekonomi Modeli'ni uyguluyor. Sosyal devlet projelerini hayata geçiriyor.
Bugün ekonominin milli olmasından, sosyal devletten herkes bahsediyor. Ama içi doldurulmuyor.
Nedir sosyal devlet? En kısa ve öz cevabı atalarımız vermiştir; "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın."
Sözlükte ise şöyle geçer; Sosyal devlet, vatandaşların ekonomik ve sosyal durumuyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamaya çalışan, aynı zamanda sosyal güvenliği ve adaleti temin edecek faaliyetlerde bulunan devlettir.
Yine kitaplarda sosyal devletin özellikleri şöyle sıralanıyor:
1- Devlet ezilen kesimden yana tavır sergiler.
2- Gelir adaleti amaçlanır, ekonomik uçurumlarla savaşılır.
3- Zor durumda olanların ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır.
4- Sosyal adaleti sağlamak devletin temel politikaları arasında yer alır.
5- Devlet sosyal politikalarla birlikte sosyal ve kültürel faaliyetler düzenler.
6- Sosyal güvenlik devletin güvencesi altındadır.
7- Devlet işçiyi, işverene karşı hukuk ile korur.
Dünya kenarda dursun! Ülkemiz sosyal bir devlet midir?
Eğer bir ülkede 4 milyon hane (Kovid'den önce) sosyal yardıma muhtaç ve yardım alarak yaşıyorsa o devlet sosyal devlet değildir.
Yoksulluk sınırı 7 bin 500 TL'yi, açlık sınırı ise 2 bin 400'TL'yi aşan bir ülkede eğer asgari ücret 2 bin 200 küsur TL ise o ülke sosyal devlet değildir.
Eğer bir ülkede % 10'luk kesim kalan kesimden daha çok paraya sahipse o ülke sosyal devlet değildir.
Gençler iş bulamıyor ve ülkelerini terk ediyorsa, o ülke sosyal devlet değildir.
Eğer iktidarlar, halkın değil de bankaların ve patronların çıkarları için kanun, yönetmelik vs. çıkarıyorlarsa, o ülke sosyal devlet değildir.
Sosyal olmayan bir devlette kanun ile ceza ile tehdit ile korkutma ile hiçbir şeyi çözemezsiniz.
Sadede gel, diyorsanız! Atalarımızın, 'baba devlet' tabirini düşünün. Babanın vazifesi nedir? Babanın mazereti olabilir mi?
Yine anlamadın mı? O zaman Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet analizinden cümleleriyle sana sosyal devleti anlatayım:
1- Sosyal Devlet olmak devletin, vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, onun varlığının gereği ve vazifesidir.
3- Yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak durumundadır.
3- Devlet, vatandaşlarına iş bulmak zorundadır.
4- Eğer bir birey iş bulamıyorsa, bunun sorumluluğu devlete aittir.
5- Devlet bu eksiğini telafi edinceye kadar vatandaşına işsizlik maaşı vermek zorundadır.
6- Devletin, gelirlerinin vatandaşına hizmet olarak geri döndürmesi ve milletinden topladığından daha fazlasını milletine vermek zorundadır.
7- Devlet, bireylerin haklarının önündeki engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Bu sayede sosyal adaletin de oluşmasını sağlamaktadır.
8- Devletin bekası, bireylerin doğuştan gelen haklarının yaşanmasında saklıdır ve bu haklar kullandırılmalıdır.
9- Devlet, mutlu bir azınlığın çıkarları için değil milletin bütün fertlerinin menfaatlerini ve haklarını korumak için projeler hayata geçirilmeli, düzenlemelerini bu ölçü ile yapmalıdır.
10- Devlet, kapitalist anlayışlarda olduğu gibi başkalarının elindekileri sömürerek büyüyen değil, aksine vererek, hizmet ve ikram ederek büyüyen bir devlet olmalıdır.
Kısaca devlet, baba gibi kuvvetli ve kudretli; anne gibi merhamet ve şefkatli olmalıdır.
Ortada böyle bir tablo var mı?
O zaman nasıl bir ve beraber olacağız? Nasıl emperyalistlere karşı dik duracağız? Salgınla, afetlerle nasıl başa çıkacağız?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024