Pasifik bölgesi son yıllarda dünya siyasetinin en kritik gerilim hattına dönüşürken, diğer tüm meseleleri gölgede bırakan bir konu her zamanki gibi merkezde duruyor: Tayvan. Ancak Tayvan'ın önemi çoğu zaman yalnızca jeopolitik hesaplarla açıklanıyor. Oysa bu küçük ada hem teknoloji üretiminin hem de bu teknolojinin en görünmez hammaddelerinden birinin - suyun merkezinde yer alıyor.
Küresel stratejiyi anlamak için önce suyun rolünü anlamak gerekiyor.
Tayvan'ın suyu neden stratejik bir mesele hâline geldi?
Tayvan su zengini bir ada değil. Aksine, eğimli coğrafyası, kısa nehirleri ve zaman zaman yaşanan kuraklıklar nedeniyle düzenli su stresi yaşayan bir ülke. Ancak Tayvan'ın su sorununu diğer ülkelerden ayıran bir fark var: Kullanılan suyun büyük kısmı yüksek teknoloji üretiminin devamı için gerekli.
Yani mesele yalnızca içme suyu veya tarımsal ihtiyaç değil; modern dünyanın kalbi olan yarı iletken üretimi.
Çip üretimi, sanıldığı gibi yalnızca silikon levhaların işlenmesinden ibaret değil. Bu üretim sırasında kullanılan ultra saf su - endüstride "UPW" (ultra-pure water) olarak bilinir - çipin her katmanının mikroskobik hassasiyetle temizlenmesini sağlar. Bu su o kadar saf olmalıdır ki içindeki iyon sayısı neredeyse sıfıra yakındır.
Dolayısıyla standart arıtılmış su bile bu süreç için yeterli değildir; çok daha gelişmiş filtreleme ve geri dönüşüm sistemlerine ihtiyaç vardır.
Örneğin dünyanın en büyük çip üreticisi olan TSMC'nin tesisleri tek başına günde milyonlarca ton su kullanabilir. Bir başka deyişle, Tayvan'da su kesintisi sadece evleri değil, küresel teknoloji devlerini etkiler.
Su-çip ilişkisi neden küresel stratejinin parçası?
21. Yüzyılın stratejik değer zincirini anlamak için şu sorunun yanıtı kritik:
Bir ülke çip üretemezse ne olur?
Yapay zeka geliştiremez.
Modern savunma teknolojilerinde dışa bağımlı olur.
Otomotiv, sağlık teknolojileri, enerji altyapısı gibi alanlarda rekabet gücünü kaybeder.
Yüksek teknoloji ihracatından uzaklaşır.
Ekonomik büyümesini sınırlayan yapısal bir bağımlılığa girer.
Bugün dünyanın en ileri çiplerinin yaklaşık %90'ı Tayvan'da üretiliyor. Bu üretim suya bağlı. Bu nedenle Tayvan'ın su yönetimi artık bölgesel değil, küresel öneme sahip bir stratejik unsur.
Su olmadan çip yok; çip olmadan da modern ekonomi yok.
Tayvan meselesinin katalizörleri: Çin, ABD ve Japonya
Tayvan konusunun dünya gündeminde sürekli yeniden alevlenmesinin ardında üç büyük aktör bulunuyor.
1. Çin
Çin, Tayvan'ı kendi ulusal bütünlüğü açısından temel bir mesele olarak görüyor. Bu siyasi tutum Tayvan dosyasının uluslararası gündemde kalmasının birincil nedenlerinden biri. Ancak çip ve su faktörü, Çin'in Tayvan üzerindeki ilgisini sadece tarihsel bir konu olmaktan çıkarıp ekonomik ve teknolojik boyuta da taşıyor.
2. ABD
ABD için Tayvan hem Pasifik'teki güç dengesi hem de teknoloji rekabeti açısından vazgeçilmez. Washington; yapay zekâ, savunma teknolojileri ve enerji dönüşümü gibi kritik sektörlerde üstün kalabilmek için yarı iletken tedarikinin istikrarlı olmasını şart görüyor. Bu nedenle Tayvan'ın su yönetimi bile ABD stratejilerinin dolaylı ama önemli bir parçası.
3. Japonya
Japonya'nın Tayvan'a yakınlığı ve ekonomik hassasiyetleri onu bu dosyada üçüncü ama çok etkili bir aktör yapıyor. Japonya'nın enerji ve ticaret yolları Tayvan çevresinden geçtiği için buradaki istikrarsızlık Tokyo'yu doğrudan etkiliyor. Ayrıca Japonya'nın kendi teknoloji sanayisi de Tayvan'daki çip üretimine bağımlı.
Bu tablo Türkiye ve Avrupa'yı neden ilgilendiriyor?
Çünkü Tayvan'da yaşanacak bir üretim aksaması:
Avrupa otomotiv sektöründe,
Türkiye'nin elektronik ve savunma sanayisinde,
Küresel enerji dönüşüm projelerinde,
Bilgi işlem altyapılarında büyük gecikmelere yol açabilir.
Bu nedenle Tayvan Boğazı'nda yaşanan her gelişme Ankara'dan Berlin'e, Tokyo'dan Washington'a kadar herkes için dikkatle takip edilen bir konu haline geliyor.
Sonuç: 21. yüzyılın stratejik haritası su ile çiziliyor
Günümüzün büyük güç mücadelesi artık tanklarla değil, su, teknoloji ve tedarik zincirleri üzerinden şekilleniyor. Tayvan'ın su - çip ilişkisi bize şunu açıkça gösteriyor:
Küresel rekabetin gerçek belirleyicisi, kaynak yönetimini kimin doğru yaptığıdır.
Pasifik'teki her adım, sadece bölgeyi değil, Türkiye'den AB'ye kadar tüm dünyanın ekonomik ve stratejik hesaplarını etkiliyor. Su, teknoloji ve diplomasi… üçü bir araya geldiğinde Tayvan meselesi yalnızca bir ada ihtilafı değil, küresel düzenin kırılgan kalbi hâline geliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Pasifik'in nabzı: Su, çip ve güç – Tayvan'ın görünmez stratejik haritası / 25.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
- Japonya'nın stratejik dengesi ve Ankara mukayesesi / 18.11.2025
- Kıbrıs'ta yeni dönem 5+1: Denktaş dönemi ile bugünün karşılaştırması / 15.11.2025
- Barışın küresel ve yerel mimarisi / 14.11.2025
- Trump'ın barış planına AB'nin temkinli duruşu / 24.11.2025
- Zelenskiy'nin iki ateş arasında kaldığı an: 'Onur mu, ortak mı?' / 23.11.2025
- Karayipler'de ABD ile Venezuela arasında ne dönüyor? / 22.11.2025
- Orta Doğu'da yeni savunma dinamikleri / 21.11.2025
- Epstein dosyaları üzerinden küresel şeffaflık dersi / 20.11.2025
- Almanya'nın savunmadaki yeni dönemi: Avrupa için ne anlama geliyor? / 19.11.2025
- Japonya'nın stratejik dengesi ve Ankara mukayesesi / 18.11.2025
- Kıbrıs'ta yeni dönem 5+1: Denktaş dönemi ile bugünün karşılaştırması / 15.11.2025
- Barışın küresel ve yerel mimarisi / 14.11.2025




















































































