Gezi olaylarında polisin gaz ve hücumundan kaçan, yaralanan insanlar, Dolmabahçe'de camiye sığındı. Camiye sığınmanın ardından candaş medyanın ve bizzat Erdoğan'ın direk hücumlarına maruz kaldılar. Candaş medyadan bazı kalemler, bu göstericiler için cami içerisinde içki içtiler, diye yazmakla yetinmedi, bir de kalplerindeki fitneyi, iftirayı, kini dışarı vurarak "caminin kuytu yerlerinde seks yapmış bile olabilirler" diye yazdılar. Başbakanda aynı yaklaşımı gösterdi ve camide içki içtiler başka şeylerde yapmış olabilirler, diye açıklamalarda bulundu. Oysa caminin müezzini tüm baskılara rağmen, cami içerisinde böyle adi olayların gerçekleşmediğini her ortamda ifade etti. Kamera kayıtlarında da böyle bir bulgu rastlanmadı. Haliyle bu konuyu gündem eden ve ısrarla sıcak tutan başbakan ve bu zihniyetteki kişilerin yalancı, iftiracı, kindar oldukları belgelendi. Sen, nasıl bir müezzinsin ki, dünya lideri olmakla vasıflanmış Erdoğan'ı yalancı, iftiracı çıkaracaksın! Bunun bir faturası olması lazımdı. Faturada yüklü kesildi. Müezzinin yanında, imam ve ilçe müftüsü de başka yerlere kaydırıldı. Nedeni ise soruşturmanın selameti içinmiş. TÜPRAŞ'a, polis eşliğinde mali denetim yapan mantık, başka nasıl bir neden gösterebilir ki! Diyanetin resmi sitesinde şöyle yazıyor; Madde 6- Başkanlığın görevleri şunlardır: İslâm Dininin itikat, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işlerini yürütmek?İslam dininde yalan, iftira, adam kayırma, yalancı şahitlik vs. yok. Haliyle bu müezzin her Müslüman'ın ve her din görevlisinin yapması gerekeni yaptı. Bu müezzin, İslam dinine göre yapması gerekeni yaptı ama iktidarın çıkardığı kanuna ters düştü. Erdoğan hükümetinin 26.09.2004 tarihinde çıkardığı ve Resmi Gazete 12.10.2004 tarihinde yayınlanan kanun şöyle; "5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 219- İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri, vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan, bir seneye kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir."Anladığım kadarıyla, bu kanuna göre bahsedilen görevliler, devletin ve hükümetin aleyhinde konuşamaz, eleştiremez. Ama hükümet harici diğer siyasileri, dini ve sosyal yapılanmaları eleştirebilir. Bir başka anladığım şey ise bu kanunun sadece İslam dinini temsil eden görevliler için çıkarılmış olduğudur. Ama kanunda başka din mensuplarını temsil eden görevlilerden de bahsediliyor, diyebilirsiniz. Bakalım öyleyse? Rum patriği önceki iktidarlar ve Erdoğan iktidarında devletimiz, tarihimiz ve milletimiz hakkında verdiği horlayıcı, küçük düşürücü, kınayıcı vs. açıklamalarından hiç vazgeçmedi. Ta ki, Erdoğan, kalfalık dönemini açıklayıncaya kadar? Bir kaçını hatırlayalım?Patrik yabancı bir televizyon kanalında şöyle demişti; "? Bu ülkede çarmıha geriliyoruz. Fakat çarmıha gerilsek de, ölmeyeceğiz, yaşamaya, var olmaya devam edeceğiz?".Yine Fransız-Alman ortak kanalı ARTE tarafından hazırlanan belgeselde; "Patrikhanemiz, Osmanlı dâhil her zaman zulüm görmüş bir kilisedir" iddiasında bulundu.Aynı patrik, ülkemizi pek çok suçlama ile AİHM'sine şikâyet etti. Ekümenikliğini değişik ortamlarda ilan etti. Bunlardan birisi de Fettullah Gülen'in de hazır bulunduğu "Barış ve Hoşgörü" konferansıydı.Ayrıca, BM Genel Sekreteri'nin onuruna verdiği yemekte ve ABD kongresinde yaptığı konuşmalarda "Yeni Roma Patriği" olarak takdim edildi.Dediğim gibi Erdoğan, kalfalık dönemini ilan edince, Patrik ve avenesinin sesleri kesildi. Çünkü bizzat hükümet açıkladı ki; "Azınlıkların haklarını (!) vermek boynumuzun borcudur" 2,5 milyar dolarlık taşınmaz patrikhaneye verildi. Besmele ile kiliseleri açıldı. Milletin parasıyla, bu azınlık kiliselerinin tadilatına trilyonlarca harcamalar yapıldı. İftar sofralarında muhabbet tazelendi ve bu muhabbet durmadan yola devam ediyor.Diyanetin görev ve yetkilerine, Türk Ceza kanununa ve iktidarın uygulamalarına bakınca ortaya şöyle bir durum çıkıyor; Patriğe gülüm, müezzine zulüm?
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Para milletin itibarıdır’ diyordu onu da kaybettirdi / 29.03.2024
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024