Patronlar krizi yeni fark etti

Patronlar derneği olarak ifade dilen TÜSİAD sonunda reel sektörün tehdit altında olduğuna dair bir açıklama yaptı. Gerçi reel sektör yıllardan beri tehdit altındaydı, feryat edip duruyordu ama patronlar bunu daha yeni fark etti de diyebiliriz.TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ABD'de finansal piyasalarda başlayan dalganın reel ekonomiyi tehdit etmeye başladığının altını çizerek, risklerin ve daha önemlisi risk algılamasının arttığı, artacağı bir dönemde olunduğunu ifade etti. Yalçındağ açıklamasının devamında, krizin sadece ABD ile kısıtlı kalmamasının, tüm dünyayı etkilemesi ihtimalini artırdığını, G7 ülkelerinin Maliye Bakanlarının bankalarda oluşan kayıpların sanılandan çok daha yüksek olduğu uyarıları yaptığını söyledi.Bizim patronlar bunu bugün ifade etse de, bu gerçek yıllar öncesinden zaten biliniyordu. Bu kriz bugüne ait bir mesele değil, Kapitalist sistemin yapısından kaynaklanıyordu. Genel olarak değerlendirirsek, alt ve orta gelir seviyesinde bulunan geniş halk kitlelerinin sırtına vurulan yüklerle ayakta kalan küresel sermaye sahipleri, yükü taşıyanların dermanı kalmayınca, yere yığılınca krizi fakedebiliyorlar.Şu gerçeği de her zaman ifade ediyoruz, ABD'de çıkan kriz, finans piyasalarından kaynaklanmadı, vatandaşların gelirlerindeki yetersizlik sebebiyle mortgage kredisi taksitlerini ödeyememesinden kaynaklandı. Yani finans piyasaları reel sektörü değil, reel ekonomik gerçekler, tıkanıklık finans piyasalarını vurdu.Bizde reel sektör zaten iflas etmişti. İSO'nun yaptığı ankette, her 100 çek ve senedin 73'ünün karşılıksız çıkması başka ne anlama geliyordu? İş adamları olumsuz üretim koşulları sebebiyle Türkiye'de üretimi bırakıp Mısır'a, Bulgaristan'a, Romanya'ya kaçıyordu. Türkiye ekonomisi astronomik artan ithalatla ayakta tutulmaya çalışılıyordu.Milyarder patronların ise derdi başka. Belirli bir gelirin üzerinde olanlar üretime ağırlık vermek yerine yüksek getirisi olan sıcak para piyasalarına kaçıyorlardı. Çünkü AKP Hükümetinin teşviki üretime değil, para ile para kazanmaya yönelikti.Maliyetler, yüksek vergiler, ucuz ithalat sebebiyle üretmek adeta cezalandırılırken; para ile para kazanma, sıfır vergi sebebiyle oldukça cazip hale getirilmişti.İşte elinde sermaye bulunduranların son zamanlardaki feryatları bu sebeple. ABD krizi, elinde para bulunduranların ve para satanların elinde patlamıştı.Bugüne kadar yaşanan krizlerden dünyaya kredi veren büyük banka ve finans kuruluşlarının etkilenmediğine dikkat çeken Garanti Bankası Genel Müdür yardımcısı Tolga Egemen, 'İlk kez kredi verenler zor durumda, yani şimdi onların parası yok. Büyük miktarlı zararlar açıklayan ve sermaye yeterlilik rasyoları düşen bu kuruluşların yasal olarak da kredi vermesi zor görünüyor" açıklamasında bulundu. Finans kuruluşlarının artık kendi sorunlarıyla uğraştığına da dikkat çeken Egemen, "Bugüne kadar yurtdışı krediler aldığımız kuruluşlara sürekli Türkiye'nin ekonomik ve politik durumunu anlatmak zorunda kalırdık. Bize yöneltilen sorular hep bu yöndeydi. Şimdi ise işler biraz değişti. Artık Türkiye'yi kimse sormuyor. Onlar kendilerini ve krizin etkilerini anlatıyorlar. Yani artık onlar beni değil ben onları dinliyorum" diye konuştu. Türkiye ekonomisi zaten çökmüştü, ama küresel para satıcıların yüksek kar elde etmek amacıyla ülkeye soktukları paralarla suni solunum yapılarak ayakta tutulmaya çalışılıyordu. Bu sebeple, üretim yapıyorduk, görünüşte büyüyor gibiydik, ama ürettikçe borcumuz artıyordu, büyüdükçe patlamaya bir adım daha yaklaşıyorduk.Şimdi bu bize para satanlar, borsayı cazip hale getirenler perişan vaziyette. ABD krizi onları vurdu. Dünya borsalarının Ocak ayı bilançosu 5.2 trilyon dolar zarar. Kendilerini kurtarma telaşına düştüler. Dikkat ederseniz yabancıların İMKB'deki satışları artmaya başladı. Son bir yıllık dönemde yabancı alımları yüzde 40, satışları ise yüzde 140 arttı. Yabancı çaktırmadan kaçıyor. Aniden çıkarsa kendisi zarar görür, bu sebeple hissettirmeden kaçıyor.TÜSİAD patronları riski fark etti, ama herhangi bir çözüm öneriyor mu? Önerdiği çözümlere bakıyoruz, IMF'nin bize dayattığı sözde reformlar, piyasaların daha da serbest bırakılması, özel şirketlerin önünün açılması vs vs. Yani Kaptalizmin yanlış yöntemlerine devam.,Yahu zaten ABD krizinin sebebi bu değil miydi? Kelin ilacı olsaydı başına sürmez miydi? Bu sebeple ABD yönetimi Kapitalizmin kurallarında olmayan tüketiciyi destekleme kararını Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden alarak uygulama kararı almamış mıydı?Reel sektör, dışarıdan borç alarak desteklemekle, para satanların kanunen önünün açılmasıyla, ithalatın özendirilmesiyle, vergilerin artmasıyla, maliyetlerin yükselmesiyle ayağa kalkmaz; Milli Ekonomi Modeli'nde ifade edildiği ve de başta Rusya, ABD gibi ülkelerin uygulamaya aldığı "tüketiciye devlet desteği" ile ancak canlanır.Senyorajın olmadığı, yerli enerjinin, hammaddenin devreye sokulmadığı, tüketimin teşvik edilmediği ve de devletin "baba" vazifesini ifa etmediği bir ekonomi asla canlanmaz.