Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, birilerinin Türk milletini yok etmek için darmadağın ettiği milli ve manevi değerlerimizi, yeniden toparlıyor, getirdiği orijinal yorumlarla bütün taşları yerli yerine oturtuyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Eskişehir’de Milli Kahramanları Anma programlarının dördüncüsü gerçekleştirildi. Programın kapanış konuşmasını Prof. Dr. Haydar Baş yaptı ve milletimizin birlik mayası Hacı Bektaş-ı Veli’den, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Türk milletini yeniden şaha kaldıran Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetti.
Türkiye ve Türk milleti üzerinde menfur planlar kurgulayanlar, Hacı Bektaş-ı Veli’yi unutturdular, Hacı Bektaş’ın yolunun yolcusu olan Ehl-i Beyt sevdalılarını dışladılar; Atatürk’ü ise dışlayamadıkları için farklı ve yanlış bir şekilde tanıtma yoluna gittiler.
İçimizden birileri de bu projeye bilerek ya da bilmeyerek alet oldu. Sayın Baş bu konuda, “Maalesef Kemalist dediğimiz insanlar da bize bir ateist Atatürk tanıtmaya çalıştılar, dindar denilen insanlar da dinsiz bir Atatürk tanıtmaya çalıştılar” ifadelerini kullandı.
Yani Atatürk yanlış tanıtılarak, milletle devlet çatışması oluşturulmaya çalışıldı. Devlet millete, millet de devlete düşman edilmek istendi. Ama yıllar sonra bugün bu oyun bozuldu.
Prof. Dr. Haydar Baş, Atatürk’ün dinsiz değil, tam tersine dindar olduğunu, hayatının her aşamasında milli değerlere olduğu kadar dini değerlere de sahip çıktığını delilleriyle birlikte ortaya koydu.
Öyle ki, Atatürk’ün oluşturmak istediği milli kimliğin özü de dini değerlere dayanmaktadır. Bunun en büyük ispatı da Lozan’da ortaya konulan Türk kimliğidir.
Müslüman olanlar Türk milleti, olmayanlar ise azınlık olarak tanımlanmıştı. Yani üniter yapının temeli İslam dinine göre belirlenmişti. Bu Hacı Bektaş-ı Veli’nin mirasıdır.
Birilerinin Türk kimliği, üniter yapı rahatsızlığı da buradan kaynaklanmaktadır.
Üniter yapıda milleti bölük pörçük yapmak mümkün değildir. Üniter yapının dağılması beraberinde iç çatışmayı ardından da işgali getirecektir.
Sayın Baş’ın diğer önemli bir tespiti ise Türkiye Cumhuriyeti isminin kimler tarafından konulduğuyla alakalıdır. Prof. Dr Baş, bu konuda şunları söylüyor: “Mustafa Kemal Atatürk istiklal mücadelesini başlatıp, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmak istiyor. Bugün Hacı Bektaş’ta olan Cemalettin Çelebi Hazretlerinin dergâhına gidiyor. Cemalettin Çelebi Hazretlerinin huzurunda tam 3 gün oturup konuşuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti ismini koyan Cemalettin Çelebi ile Mustafa Kemal Paşa’dır.”
Cemalettin Çelebi Hacı Bektaş’ın torunlarından, Ehl-i Beyt soyundan…
Yani Atatürk, Ehl-i Beyt yolunun yolcularına, onların fikirlerine değer veren bir kişiydi.
Sayın Baş’ın, saltanat ve hilafet ile ilgili tespitleri ise şu ana kadar ilk defa yapılıyor.
“Mustafa Kemal Paşa saltanatı kaldırmıştır çünkü İslam dininde saltanat yoktur. Hilafeti ise kaldırmamıştır. Büyük Millet Meclisi’ne tevdi etti. Niçin onu kaldırmadı? Bu incelik İslam’ı bilmeyen birinin uygulayabileceği bir incelik değildir. Mustafa Kemal Paşa’nın inancı, halife demokratik yollarla, parmak kaldırarak seçilen bir şahıs değildir. Hilafet kurumu dini bir kurumdur. Peygamber Efendimizin makamıdır. Bunu Allah Resulü’nün tayin ettikleri ancak tayin edebilirler. Bu konuda Cenabı Hak bana bir yetki vermediği için ben halife olamam. Yarın sahibini bulsun, Türkiye yeniden ayağa kalksın diye hilafeti kaldırmamıştır.”
Meğer birilerinin dinsiz diye lanse ettiği Atatürk, bugün dindar geçinen, dini kimliklerini her noktada öne sürerek, siyasete alet eden, muhafazakar görünümlü siyasilerden ve hoca efendilerden çok çok dindarmış.
Hatta hilafet konusundaki hassasiyeti oldukça dikkat çekici, Yavuz Sultan Selim’den sonra birçok Osmanlı padişahında bile bu hassasiyet yoktu.
Demek ki hiçbir hadise tarihin karanlığında kalmıyor, bir Molla Kasım çıkıyor ve bütün tarihi en ince ayrıntısına kadar aydınlatıyor, yiğidin hakkını yiğide veriyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Eskişehir’de Milli Kahramanları Anma programlarının dördüncüsü gerçekleştirildi. Programın kapanış konuşmasını Prof. Dr. Haydar Baş yaptı ve milletimizin birlik mayası Hacı Bektaş-ı Veli’den, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Türk milletini yeniden şaha kaldıran Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetti.
Türkiye ve Türk milleti üzerinde menfur planlar kurgulayanlar, Hacı Bektaş-ı Veli’yi unutturdular, Hacı Bektaş’ın yolunun yolcusu olan Ehl-i Beyt sevdalılarını dışladılar; Atatürk’ü ise dışlayamadıkları için farklı ve yanlış bir şekilde tanıtma yoluna gittiler.
İçimizden birileri de bu projeye bilerek ya da bilmeyerek alet oldu. Sayın Baş bu konuda, “Maalesef Kemalist dediğimiz insanlar da bize bir ateist Atatürk tanıtmaya çalıştılar, dindar denilen insanlar da dinsiz bir Atatürk tanıtmaya çalıştılar” ifadelerini kullandı.
Yani Atatürk yanlış tanıtılarak, milletle devlet çatışması oluşturulmaya çalışıldı. Devlet millete, millet de devlete düşman edilmek istendi. Ama yıllar sonra bugün bu oyun bozuldu.
Prof. Dr. Haydar Baş, Atatürk’ün dinsiz değil, tam tersine dindar olduğunu, hayatının her aşamasında milli değerlere olduğu kadar dini değerlere de sahip çıktığını delilleriyle birlikte ortaya koydu.
Öyle ki, Atatürk’ün oluşturmak istediği milli kimliğin özü de dini değerlere dayanmaktadır. Bunun en büyük ispatı da Lozan’da ortaya konulan Türk kimliğidir.
Müslüman olanlar Türk milleti, olmayanlar ise azınlık olarak tanımlanmıştı. Yani üniter yapının temeli İslam dinine göre belirlenmişti. Bu Hacı Bektaş-ı Veli’nin mirasıdır.
Birilerinin Türk kimliği, üniter yapı rahatsızlığı da buradan kaynaklanmaktadır.
Üniter yapıda milleti bölük pörçük yapmak mümkün değildir. Üniter yapının dağılması beraberinde iç çatışmayı ardından da işgali getirecektir.
Sayın Baş’ın diğer önemli bir tespiti ise Türkiye Cumhuriyeti isminin kimler tarafından konulduğuyla alakalıdır. Prof. Dr Baş, bu konuda şunları söylüyor: “Mustafa Kemal Atatürk istiklal mücadelesini başlatıp, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmak istiyor. Bugün Hacı Bektaş’ta olan Cemalettin Çelebi Hazretlerinin dergâhına gidiyor. Cemalettin Çelebi Hazretlerinin huzurunda tam 3 gün oturup konuşuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti ismini koyan Cemalettin Çelebi ile Mustafa Kemal Paşa’dır.”
Cemalettin Çelebi Hacı Bektaş’ın torunlarından, Ehl-i Beyt soyundan…
Yani Atatürk, Ehl-i Beyt yolunun yolcularına, onların fikirlerine değer veren bir kişiydi.
Sayın Baş’ın, saltanat ve hilafet ile ilgili tespitleri ise şu ana kadar ilk defa yapılıyor.
“Mustafa Kemal Paşa saltanatı kaldırmıştır çünkü İslam dininde saltanat yoktur. Hilafeti ise kaldırmamıştır. Büyük Millet Meclisi’ne tevdi etti. Niçin onu kaldırmadı? Bu incelik İslam’ı bilmeyen birinin uygulayabileceği bir incelik değildir. Mustafa Kemal Paşa’nın inancı, halife demokratik yollarla, parmak kaldırarak seçilen bir şahıs değildir. Hilafet kurumu dini bir kurumdur. Peygamber Efendimizin makamıdır. Bunu Allah Resulü’nün tayin ettikleri ancak tayin edebilirler. Bu konuda Cenabı Hak bana bir yetki vermediği için ben halife olamam. Yarın sahibini bulsun, Türkiye yeniden ayağa kalksın diye hilafeti kaldırmamıştır.”
Meğer birilerinin dinsiz diye lanse ettiği Atatürk, bugün dindar geçinen, dini kimliklerini her noktada öne sürerek, siyasete alet eden, muhafazakar görünümlü siyasilerden ve hoca efendilerden çok çok dindarmış.
Hatta hilafet konusundaki hassasiyeti oldukça dikkat çekici, Yavuz Sultan Selim’den sonra birçok Osmanlı padişahında bile bu hassasiyet yoktu.
Demek ki hiçbir hadise tarihin karanlığında kalmıyor, bir Molla Kasım çıkıyor ve bütün tarihi en ince ayrıntısına kadar aydınlatıyor, yiğidin hakkını yiğide veriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Libya uçağı düştü mü, düşürüldü mü? Zamanlama manidar / 25.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Terörsüz Türkiye sürecinde raporlar sadece formalite mi? / 24.12.2025
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025


















































































