Gün geçtikçe Reyhanlı’daki terör saldırısıyla ilgili gerçekler netleşiyor.
Bütün oklar hemen akabinde ABD’de yapılan Obama-Erdoğan görüşmesini gösteriyor.
Ne hikmetse, ABD Türkiye’den, siyasilerimizden hazmedilmesi zor tavizler istemeden önce hep bu tür hadiseler yaşanıyor.
ABD merkezli önemli gündem maddelerinin dayatıldığı günlerin arifesinde gerçekleşen bu tür hadiseler, siyasilerimize adeta deliğe süpürülmenin hatırlatılması şeklinde zuhur ediyor.
Örneğin Uludere hadisesi… 34 vatandaşımızın ABD’nin yanlış istihbaratı sonucunda öldürülmesi ve ardından ayyuka çıkan terörle müzakere ve Apo’lu anayasa süreci…
Ya yaparsın ya da yine yaparsın tarzında baskı ve aba altından sopaya dayalı bir hazmetme süreci…
Reyhanlı’daki kanlı terör saldırısı da Uludere ile benzerlik arzediyor. ABD’ye giderayak gerçekleşen bu saldırı ile siyasilerimize ne tür mesajlar verilmek istendiği açık…
“Oynamak istemeyen gelin yerim dar dermiş” der atalarımız. Siyasi irade de aynen bu tarzda bir ABD ve İsrail talebi olan Suriye’ye askeri müdahale ve sıcak çatışma konusunda işi sadece sert söylem, isyancılara destek boyutunda bırakınca, süreci hızlandırmak isteyen planlayıcılar katalizör niteliğinde Reyhanlı’yı devreye koydular.
Uludere ile nasıl Apo’yu anayasa hazırlayıcısı haline getirdilerse, Reyhanlı ile de sıcak bir çatışma talebini masamıza koydular.
Uludere’de, siyasi irade, “bu operasyonu biz kendi milli istihbaratımızla yaptık” diyerek, ABD’yi aklamaya çalışmalarına rağmen, nasıl ABD bizzat “İstihbaratı ben verdim” açıklamasıyla siyasilerimizin imajını ayaklar altına aldıysa, Reyhanlı’da da benzer hadiseler yaşandı.
Başbakan Erdoğan istihbarat zafiyeti olmadığını ifade etti, İçişleri Bakanı yaptığı açıklamalarda olaydan 3 gün önce 8 Mayıs’ta istihbarat aldıklarını, 9 Mayıs’ta talimat verildiğini ve tedbirlerin alındığını ifade etti.
Bu kadar istihbarata rağmen, patlatılan araçların Ankara caddelerinde ve de Reyhanlı’nın en merkezinde ne işi var merak konusu…
Reyhanlı’da Özgür Suriye Ordusu adındaki terör unsurları rahatlıkla icraat yapsın, Suriye’ye girip çıksın diye mobeseler kapatıldığı gibi, 8 Mayıs’tan bu yana verilen istihbaratları duymama, görmeme ya da siyasi iradeye rapor etmeme gibi bir durum mu söz konusu?
Bütün bu süreçlerde Pensilvanya-ABD paslaşması yaşandı da siyasilerimize ABD öncesi bir aba altı sopa senaryosu mu devreye konuldu?
Her zaman ifade ettiğimiz gibi Reyhanlı’da bombaları kimlerin patlattıklarından ziyade, bu terörün arkasındaki asıl iradeler ve hedefledikleri amaç önemlidir.
Amacın Türkiye-Suriye savaşı başlatmak olduğu kesin. Gazetemiz yazarlarından Muharrem bayraktar’ın ifade ettiği gibi, bu saldırı Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girmesine neden olan Yavuz-Midilli olayına benziyor. Netice Osmanlı’nın parçalanması olmuştu. Şimdi aynı senaryo yine devrede…
Türkiye-Suriye savaşı ama hangi ülkenin parçalanması için?
Dünyanın süper gücü olan Rusya Esad’ın kılına dahi zarar gelmesine müsaade etmeyeceğini açıklıyor. Artı, Rusya ile Türkiye’yi devre dışı bırakarak Moskova’da mutabakat yapan sözde müttefik ABD bile perde arkasından seni böyle bir hukuksuz savaşa iteklerken, emin ol ki resmiyette asla yanında olmayacaktır.
Bu süreç BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın da sık sık vurguladığı gibi Türkiye’nin parçalanmasına, siyasilerimizin ise Saddam’n ve Şerif Hüseyin’in kaderini yaşamasına neden olacaktır.
Bütün oklar hemen akabinde ABD’de yapılan Obama-Erdoğan görüşmesini gösteriyor.
Ne hikmetse, ABD Türkiye’den, siyasilerimizden hazmedilmesi zor tavizler istemeden önce hep bu tür hadiseler yaşanıyor.
ABD merkezli önemli gündem maddelerinin dayatıldığı günlerin arifesinde gerçekleşen bu tür hadiseler, siyasilerimize adeta deliğe süpürülmenin hatırlatılması şeklinde zuhur ediyor.
Örneğin Uludere hadisesi… 34 vatandaşımızın ABD’nin yanlış istihbaratı sonucunda öldürülmesi ve ardından ayyuka çıkan terörle müzakere ve Apo’lu anayasa süreci…
Ya yaparsın ya da yine yaparsın tarzında baskı ve aba altından sopaya dayalı bir hazmetme süreci…
Reyhanlı’daki kanlı terör saldırısı da Uludere ile benzerlik arzediyor. ABD’ye giderayak gerçekleşen bu saldırı ile siyasilerimize ne tür mesajlar verilmek istendiği açık…
“Oynamak istemeyen gelin yerim dar dermiş” der atalarımız. Siyasi irade de aynen bu tarzda bir ABD ve İsrail talebi olan Suriye’ye askeri müdahale ve sıcak çatışma konusunda işi sadece sert söylem, isyancılara destek boyutunda bırakınca, süreci hızlandırmak isteyen planlayıcılar katalizör niteliğinde Reyhanlı’yı devreye koydular.
Uludere ile nasıl Apo’yu anayasa hazırlayıcısı haline getirdilerse, Reyhanlı ile de sıcak bir çatışma talebini masamıza koydular.
Uludere’de, siyasi irade, “bu operasyonu biz kendi milli istihbaratımızla yaptık” diyerek, ABD’yi aklamaya çalışmalarına rağmen, nasıl ABD bizzat “İstihbaratı ben verdim” açıklamasıyla siyasilerimizin imajını ayaklar altına aldıysa, Reyhanlı’da da benzer hadiseler yaşandı.
Başbakan Erdoğan istihbarat zafiyeti olmadığını ifade etti, İçişleri Bakanı yaptığı açıklamalarda olaydan 3 gün önce 8 Mayıs’ta istihbarat aldıklarını, 9 Mayıs’ta talimat verildiğini ve tedbirlerin alındığını ifade etti.
Bu kadar istihbarata rağmen, patlatılan araçların Ankara caddelerinde ve de Reyhanlı’nın en merkezinde ne işi var merak konusu…
Reyhanlı’da Özgür Suriye Ordusu adındaki terör unsurları rahatlıkla icraat yapsın, Suriye’ye girip çıksın diye mobeseler kapatıldığı gibi, 8 Mayıs’tan bu yana verilen istihbaratları duymama, görmeme ya da siyasi iradeye rapor etmeme gibi bir durum mu söz konusu?
Bütün bu süreçlerde Pensilvanya-ABD paslaşması yaşandı da siyasilerimize ABD öncesi bir aba altı sopa senaryosu mu devreye konuldu?
Her zaman ifade ettiğimiz gibi Reyhanlı’da bombaları kimlerin patlattıklarından ziyade, bu terörün arkasındaki asıl iradeler ve hedefledikleri amaç önemlidir.
Amacın Türkiye-Suriye savaşı başlatmak olduğu kesin. Gazetemiz yazarlarından Muharrem bayraktar’ın ifade ettiği gibi, bu saldırı Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girmesine neden olan Yavuz-Midilli olayına benziyor. Netice Osmanlı’nın parçalanması olmuştu. Şimdi aynı senaryo yine devrede…
Türkiye-Suriye savaşı ama hangi ülkenin parçalanması için?
Dünyanın süper gücü olan Rusya Esad’ın kılına dahi zarar gelmesine müsaade etmeyeceğini açıklıyor. Artı, Rusya ile Türkiye’yi devre dışı bırakarak Moskova’da mutabakat yapan sözde müttefik ABD bile perde arkasından seni böyle bir hukuksuz savaşa iteklerken, emin ol ki resmiyette asla yanında olmayacaktır.
Bu süreç BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın da sık sık vurguladığı gibi Türkiye’nin parçalanmasına, siyasilerimizin ise Saddam’n ve Şerif Hüseyin’in kaderini yaşamasına neden olacaktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024