Eski Türkiye'de bir cumhurbaşkanı veya başbakan veya ünlü bir kişi, Hahamlarla, papazlarla bir araya gelse, Yahudi ve Hıristiyanlık inancının sembollerinden biri de hediye edilse dinci medya bin bir başlık atardı.
Aynı şekilde bir cumhurbaşkanı veya başbakan veya ünlü bir kişi, dini kimliğini kıyafetiyle gösteren kişileri misafir etseydi (sözüm onlara) ulusalcı, çağdaş, laik olduğunu iddia eden medyada bin bir başlık atardı.
Aralık ayının son haftasında Sayın Erdoğan bir çok hahambaşını, Saray'da ağırladı. Hahamlar günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, 'yedi kollu şamdan' hediye ettiler.
Bu şamdan, Yahudilik inancının en önemli sembollerinden. Dahası İsrail devletinin resmi amblemlerinden birisidir.
Ama ne dinci medyadan ve ne de dün 'tarikatlar başbakanlıkta' başlığını atan sözde ulusalcı medyadan tek yorum gelmedi.
Hahamlar, Sayın Erdoğan'a, kendi inançları dahilinde dua ettiler. O meşhur barış, kardeşlik kavramlarını dillendirdiler.
Sayın Erdoğan ise Nas'a rağmen (ki, Allah katında tek din İslam'dır' Ali İmran 19) üç semavi din vurgusu yaptı.
Yahudilerin tarih boyu zulüm gördüklerini ve Yahudilere nasıl Osmanlı sahip çıktıysa kendilerinin de sahip çıkacağını, ifade etti.
2016 yılında 'Bizim, İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım' diyen Erdoğan, Hahambaşılara da, "Türkiye-İsrail ilişkileri bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir. Bu konuda özellikle sizlerin desteğini önemsiyorum. İşbirliğimizi geliştirmeye yüksek potansiyelimizi daha iyi değerlendirmeye hazırız" dedi. (İsrail ile dost olmamız için yardım edin çağrısı yaptı)
Ne var bunda, diyenler olabilir. Bende ne yok, bunda, diye soruyorum.
Örneğin Sayın Erdoğan neden BM'de gösterdiği o haritayı, Hahambaşılara gösterip, İsrail'in bir terör devleti olduğunu, ifade etmedi.
Öyle ya! Birleşmiş Milletler genel kurulunda bu tabir kullanılabiliyorsa, Hahambaşılar karşısında da kullanılabilirdi.
İsrail'in ve bizdeki medyanın tarifi ile 'fanatik Yahudilerin' İslam'ın kutsallarına ve Müslümanların can, mal, namuslarına saldırıları gündem edilebilir ve Hahambaşılardan, İsrail ve fanatik Yahudilere karşı, 'durun, bu yaptığınız insanlık suçudur' çağrısında bulunma talepleri dile getirebilirdi. Ama hiçbiri gündeme gelmedi.
Geçen yılki Ramazan ayının hatırlayan var mı?
İsrail, asker ve polis ile Mescid-i Aksa'ya basmış, Kıble Mescidi'nin içinde namaz kılan cemaate ses bombaları ve plastik mermiyle saldırmıştı.
Kudüs'teki bu saldırılar Ramazan ayı boyunca devam etmişti. Dünyadan sözde tepkiler yükselmiş ve İsrail 21 Mayıs 2021 ateşkes ilan etmişti.
O kanlı Ramazan'ı herkes unutmuş gibi!
Oysa o Ramazan'da 66'sı çocuk 243 Müslüman, İsrail tarafından katledildi. 1000'den fazla kişi yaralandı.
18 hastane yıkıldı. 3 cami yıkıldı, 40'a yakın cami ağır hasar aldı. 1800 ev yıkıldı, 6.800 ev ağır hasar aldı.
İsrail vahşeti bitti mi? Hayır. Her gün aynı katliamlar, aynı din terörü, aynı soykırım, aynı vahşet, aynı gasp, talan devam ediyor.
Bir daha sorayım: Bu Hahambaşılardan, İsrail'in inanç terörüne, devlet terörüne karşı tek laf ettiklerini duydunuz mu, gördünüz mü?
Siyasi hayatı boyunca, 'Filistin davası bizim davamızdır' diyen Sayın Erdoğan'ın, Hahamlara olan bu ülfetini ve İsrail ile ısrarla dost olma gayretini nasıl yorumlamamız lazımdır?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024